Denizlerde Koruma Alanları İçin Harakete Geçiliyor
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Marmara'da biyolojik çeşitliliğin korunması için,Marmara Takım Adaları(Marmara-Avşa-Paşalimanı adası) ile İstanbul Adaları (Prens Adaları)'nın çevresinin "koruma alanı" olmasını savunurken, Avrupa'nın en...
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Marmara'da biyolojik çeşitliliğin korunması için,Marmara Takım Adaları(Marmara-Avşa- Paşalimanı adası) ile İstanbul Adaları (Prens Adaları)'nın çevresinin "koruma alanı" olmasını savunurken, Avrupa'nın en büyük ikinci deniz çevre projesi olan CoConet'de koruma alanlarının geliştirilmesi için start verdi.
Koruma alanı oluşturulması durumunda bölgenin olta ve uzatma avcılığı dışında her türlü avcılığa kapatılması ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, AB Habitat Direktifi ve Natura 2000 kapsamında "Hassas Alanlar" olması nedeniyle koruma alanı ilan edilmesini öneriliyor
PROF.DR.BAYRAM ÖZTÜRK " POLİTİKACILARI İKNA ETMEK ZORUNDAYIZ"
Avrupa'nın en büyük ikinci deniz çevre projesi olan CoConet'in proje sorumluları arasında olan, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Bayram Öztürk koruma alanlarının biyolojik çeşitlilik için çok önemli olduğunu belirterek
"Koruma alanları ile ilgili olarak AB 9 milyon Euro'luk fon ayırdı. 22 ülkeden 200'e yakın bilim adamı buluştu.Akdeniz ve Karadeniz'de koruma alanları oluşturulması projesi yürütülecek. Türkiye'nin koruma alanlarını ilan etmesi gerekiyor.Bunun için politikacıları ikna etmek zorundayız." dedi.
LÜFER YOK OLDU BÖYLE GİDERSE SIRADA HAMSİ VE PALAMUT
Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı'nda 9 milyon Euroyla en büyük ikinci deniz çevre projesi olan CoConet, deniz koruma alanları arasında işbirliğini güçlendirmeyi hedefliyor. İtalya'nın başkenti Roma'da yapılan toplantıyla projeye start verilirken 22 ülkeden 39 kurum ve 200 akademisyen görev alıyor.Proje lideri Boero denizlerdeki doğal yaşamın risk altında olduğunu belirtirken Prof.Dr. Bayram Öztürk "Türkiye Marmara ve Ege'de deniz koruma alanları oluşturmazsa lüferde yaşanan yok olma riski palamut ve hamsiyi de kapsar" diyor.
Proje lideri Ferdinando Boero, "Deniz koruma alanları tüm Avrupa denizleri için yaşamsal ama maalesef Avrupalılar bunu henüz farkında değil. Toprakta artık organik bir şey bulmak yemek güç ama denizde öyle değil. Denizde hala ilk insanlar gibi avcı ve toplayıcıyız. Ama bu deniz koruma alanları bir an evvel hayata geçmezse denizde de doğal yaşam büyük darbe yiyecek"diyor.
Boero'ya görebu projede arasında görev yapacak akademisyenler arasında işbirliği ve yapılan çalışmaların medyada yer bulması Akdeniz ve Karadeniz'de doğal yaşamın sürmesi için çok önemli.
RÜZGAR TARLALARI PROJE KAPSAMINDA
CoConet projesi deniz koruma alanları kadar açık deniz rüzgar tarlalarını da konu ediyor. Avrupa Birliği 2020 yılında tüketeceği enerjinin yüzde 34'ünü yenilenebilir enerjiden karşılamayı planlıyor. Bunun da yüzde 17'si deniz rüzgar santralleri bazlı olacak. Coconet dört yıllık çalışmasında Avrupa Birliği poltika yapıcıları için deniz rüzgar santralleri hakkında kapsamlı bir "rüzgar atlası" ortaya çıkaracak. Proje lideri Ferdinando Boero, "Yenilenebilir temiz enerji dendiği zaman güneşle beraber ilk akla gelen enerji türü rüzgar tarlaları. Ancak anakaradaki rüzgar tarlaları manzarayı bozuyor ve bu nedenle o bölgelerde yaşayan halklar bu santrallere çok da sıcak bakmıyor. O nedenle rüzgar santralleri, yenilenebilir temiz enerji üretiminde Avrupa Birliği için çok güçlü bir seçenek oluşturabilir" diyor.
EGE DENİZİ RÜZGAR SANTRALİ İÇİN ÖNEMLİ POTANSİYEL
Kuzey Denizi'nde çok sayıda "açık deniz rüzgar tarlalası" var. Ancak Akdeniz ve Kızıldeniz'de henüz tek bir rüzgar santrali bile yok. Uzmanlar özellikle Ege Denizi'nin bu konuda önemli bir potansiyele sahip olduğunu görüşünü savunuyor.
Projede Türkiye'de İstanbul Üniversitesi, ODTÜ ve Sinop Üniversitesi'nden kırk kadar akademisyen de görev alıyor. Bütçeden 1 milyon Euro dolayında pay alan Türkiye, CoConet'in en büyük katkıcıları arasında yer alıyor. 9 numaralı iş paketinin proje lideri ise İstanbul Su Ürünleri eski dekanı Prof. Bayram Öztürk.
DENİZ KORUMA ALANLARINDA BALIKÇILIK KAPANACAK
Prof. Öztürk, CoConet projesinin Türk denizleri için olmazsa olmaz önemde olduğu kanaatinde. " Türkiye'de özel çevre koruma alanları var. Foça, Kalkan bunlara örnek olarak verilebilir. Ancak Marmara ve Karadeniz'de tek bir deniz koruma alanı yok. Türkiye denizlerinin kaçınılmaz olarak bu deniz koruma alanlarına ihtiyacı var. Çünkü buralar nesli tükenmekte olan türler için bir sığınak olacak. Denizlerimizin çölleşmesini istemiyorsak bu meseleyi gözardı etmemeliyiz" Öztürk, bu projede belirlenecek bölgelerinin (deniz koruma alanlarının)balıkçılığa tamamen kapatılmasını istiyor. Eğer bu yapılmazsa bugün lüfer stoklarında yaşanan azalma, yakın gelecekte hamsi ve palamutu da tehdit edebilir. O nedenle Avrupa denizlerinde yüzde 1 civarında olan deniz koruma alanlarının en az yüzde 6'ya çıkarılması hedefleniyor.
Prof. Dr. Bayram Öztürk karasal ve denizel biyoçeşitliliği korumak için en önemli önlemlerden biri Deniz Koruma Alanları ilan etmek olduğunu belirterek " Türkiye dört farklı deniz tarafından çevrelenmiştir; Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz. Türkiye kıyılarında çok az deniz koruma alanları bulunmakta ve bu ülkelerin benzersiz deniz ekosistemlerini korumak için daha fazla deniz koruma alanlarına ihtiyaçları var. Karadeniz'de başta Tuna Nehri, gemi kirliliği, aşırı avcılık ve istilacı türler nedeniyle ötrofikasyon meydana gelip, denizel biyoçeşitlilik tehlike altında. Türk Karadeniz'inde denizel koruma alanı bulunmamakta fakat Karadeniz Strateji Eylem Planı 1998'e göre iki alan koruma alanı ilan edilmek üzere. Bu önerilen iki alan ne yazık ki hala yüksek derecede insani faaliyetlerin doğurduğu baskılar altındadır.Akdeniz fokları habitatlarını kaybetmektedir, Mersin balıkları yok olma tehlikesi ile yüz yüzedir. Kalkan stokları azalmaktadır. Son olarak, Karadeniz büyük bir tehlike altındadır. Bu tehditleri durdurmak için Deniz Koruma Alanlarına ihtiyaç vardır ve ortak eylemler Karadeniz'in kurtarılması için şarttır."
MARMARA VE KARADENİZ EŞSİZ BİYOLOJİK KORİDOR
Profesör Öztürk hem Marmara hem de Karadeniz için, Marmara Denizi eşsiz bir biyolojik koridor görevi gördüğünü belirterek "Marmara Denizi'nde Kırmızı Veri Kitabında yer alan Akdenize foklarını da içermek üzere 52 denizel tür bulunmaktadır. Aynı zamanda birçok göç yapan türün yumurtlama alanıdır. Bu göç eden türler, özellikle aşırı avcılık, kirlenme ve gemi trafigi nedeniyle tehlike altındadır. Sonuç olarak Marmara Denizi'nin bazı kesimleri IMO/ MEPC düzenlemelerine göre hassas deniz alanları olarak ilan edilmelidir. "dedi.
KUTU--CANLI TÜRÜ AZALIYOR
Türkiye dört farklı deniz tarafından çevrelenmiştir; Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz. Türkiye denizleri biyoçeşitlilik açısından çok zengin. Karadeniz'de 300 balık türü, Marmara Denizi'nde 200, Ege Denizi'nde 300 ve Akdeniz'de 400 tür yaşamakta.
Türkiye'nin Karadeniz kıyısı boyunca koruma altında olan orman alanları bulunmuyor. Sadece iki tane denizel koruma alanının kurulması planlanmış.Bunlar; İstanbul Boğazı'nın yakınında bulunan Prebosphoric Deniz Koruma alanı ve Doğanyurt-Cide Deniz Koruma Alanıdır ve bu alan Akdeniz Foku ve su samuru için önem taşır
Marmara Denizi, birçok pelajik göç türleri için yumurtlama alanıdır ve bu alanlar için Özel Koruma Alanı'nın açılması tartışılmaktadır. Foça, Türkiye'nin Ege Denizinde tarihsel olarak öneme sahip olan Akdeniz Koku habitatlarından biri. - İstanbul / Merkez