Deniz Kuvvetlerindeki Eylemlerle İlgili Darbe Girişimi Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davanın sanık ifadelerinin dinlendiği ikinci celsesi tamamlandı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davanın sanık ifadelerinin dinlendiği ikinci celsesi tamamlandı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki duruşma salonunda gördüğü davanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan tutuklu sanık eski Binbaşı Enver Pöge, vatanına, devletine ve anayasal düzene gönülden bağlı bir Türk vatandaşı olduğunu söyledi.
"Beni ölü sayan OHAL kararnamesiyle görevden uzaklaştırılmış olmama rağmen ben şanlı Türk ordusunun bir ferdiyim." diyen Pöge, FETÖ ile iltisakının bulunmadığını, suçsuz olduğunu savundu.
Suç tarihinde cep telefonuna saat 22.00 sularında gelen "Deniz Kuvvetleri Komutanlığı" başlıklı, "2016 atamaları yapılmıştır. Yeni birliğine katılması gereken personel 24 saat içerisine birliğine katılacaktır, katılmayanlar firari sayılacaktır." içerikli mesaj üzerine karargahı aradığını belirten Pöge, defalarca aradıktan sonra telefona tanımadığı birinin baktığını, mesaj hakkında bilgi sorduğu bu kişiden "Gelebilirsen gel." karşılığı aldığını bildirdi.
Bunun üzerine hızla karargaha geçtiğini ifade eden Pöge, şunları söyledi:
"Deniz Kuvvetleri nizamiyesine gittim. Askerler beni içeri almadı. 'Personelim' dediysem de ikna edemedim. Niye geldiğimi sordular, 'Başkanlık çağırdı' dedim. Daha sonra içeri girdim. 4. katta bulunan büromuza giderken koridorda Plan Tesisler Başkanımız Tuğamiral Oğuz Karaman'a rastladım. Ne olduğunu sorunca bana 'Binanın emniyetini alacağız' karşılığını verdi. Orada sivil kıyafetli Albay Ertuğrul Uzunoğlu vardı. Bu sefer de Ertuğrul Albay'a ne olduğunu sordum. 'Bilmiyorum, ben de yeni geldim.' dedi.
Zemin katta Güvenlik Harekat Merkezine indim. Nöbetçi uzman çavuştan tabanca istedim. Bana bir tabanca verdi. Tekrar 4. kata geldiğimde patlama sesiyle camlar kırıldı. Yolda karşılaştığım Albay Ertuğrul ile odaya girdik. Televizyon seyrediyorlardı. TRT'den darbe bildirisinin okunduğunu gördüm. Kendimi emniyetli bir yere almak için 4. katta caddeye bakmayan bir odaya girdim. Orada sabah 05.30-06.00 saatlerine kadar bekledim."
Televizyondaki bildiriyi görene kadar karargahta her şeyin kontrol altında bulunduğunu ve birliğin güvenliğini sağlamaya yönelik iç tedbirlerin dışında başka bir faaliyet olmadığını savunan Pöge, "Sabah 06.00 civarında olayların sakinlediğini ve tehdit kalmadığını düşünerek silahımı teslim edip karargahtan ayrıldım.
18 Temmuz sabahı iş yerine gittim. Personelin gözü önünde beni ve o gece karargaha gelenleri kenara ayırarak gözaltına aldıklarında şok oldum." dedi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, darbe girişimi sırasında herhangi bir rol üstlenmediğini savunan Enver Pöge, "Kendimizi Deniz Kuvvetleri binasına kilitleyerek darbeye nasıl bir katkı sağlamış olabiliriz? Giriş çıkış iznimiz olan boş, kuru bir binayı ele geçirmek gibi de bir gayemiz olamaz. Çalıştığımız kurum bizim namusumuzdur. Buranın güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir.
Birliğine gelenleri hain, kaçıp risk almayanları kahraman ilan etmelerini anlayamıyorum. Bizi dinlemeden polise teslim eden vefasız silah arkadaşlarımızdan, komutanlarımızdan şikayetçiyim. Ben doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanlarla birlikteydim." diye konuştu.
Pöge'nin bu sözleri, salondaki izleyicilerce alkışlandı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı izleyicileri uyararak, "Burası Seda Sayan'ın programı değil. Bir daha alkışlarsanız dışarı alırım." dedi.
ByLock kullandığı iddiasını reddeden Pöge, bu suçlamanın yersiz olduğunu öne sürdü.
"Şaşırdık, bir anlam veremedik"
İstihbarat Astsubay Çavuş Yunus Tosun da İstihbarat İşlem Merkezi Vardiye Astsubayı olduğunu, 15 Temmuz'da saat 08.35 sıralarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gelip 24 saat görevli olduğu vardiyasını devraldığını söyledi.
Tosun, şöyle devam etti:
"İstihbarat İşlem Merkezinde benim yaptığım görev Karadeniz, Ege, Akdeniz, Kızıldeniz, Aden ve Basra Körfezindeki gemi hareketleri ile ilgili bilgileri takip ederek rapor hazırlamaktır. Saat 19.30 sıralarında hazırlamış olduğum raporun mesajını, gemilere çekilmek üzere Haber Merkezine teslim ettim. Daha sonra Dış İstihbarat Özeti adlı mesajı yansı olarak hazırlamaya başladım. Saat 20.00-20.30 arası savaş uçaklarının sesini duydum ve terör eylemi olduğunu ve bu yüzden savaş uçaklarının uçtuğunu düşündüm. Zaten binanın eksi 2. katında olduğum için pek bir şey göremiyordum. Saat 21.30 sıralarında başkanlığın bulunduğu 4. kata çıkarak katı kontrol ettim.
Saat 22.00-22.30 arasında Harekat Merkezine, Genelkurmay Başkanlığı Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezinden Sıkıyönetim İlanı mesajı gelmiş. Doğan Yüzbaşı bu mesajı bize bildirdi. Çok şaşırdık, bir anlam veremedik. Sıkıyönetim ilanı mesajındaki imzanın bir tuğgenerale ait olduğunu görünce darbe girişiminin saçma olduğunu düşündük. Bu arada televizyondan olanları izliyorduk. Başbakanımızın kalkışma haberini izledik."
FETÖ ile bir bağının olmadığını savunan Tosun, tahliye ve beraat istedi.
Sanık Murat Önen de Bando Okulları Komutanlığından mezun olduğunu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bandosunda görevli bulunduğunu belirterek, "15 Temmuz 2016 günü, daha önceden belirlenmiş ancak benim hiç istemediğim nöbetimi tutmak maksadıyla birliğimde bulundum. Bir gün önce veya bir gün sonra nöbetçi olsaydım şu an karşınızda olmayacaktım." dedi.
Sabah 09.00 sıralarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı Doldur Boşalt Nöbetçi Astsubayı olarak görev aldığını ifade eden Önen, karargahta yaşananları anlattı.
FETÖ/PDY terör örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığını iddia eden Önen, "15 Temmuz günü sadece askerlerimin ve
birliğimin güvenliğini sağlamak için görev yaptım. Kimseden emir ve talimat almadım.
Nöbetim esnasında silahlıktan nöbet listesinde ismi olmayan hiçbir personele silah vermedim. Sadece nöbetçilere imza karşılığı teslim ettim." dedi ve tahliye talep etti.
"Yunan subayı değilim"
Sanıklardan Albay Oktay Gündoğdu da atılı suçları kabul etmediğini söyledi. Suç tarihinde albay rütbesiyle Personel Plan Daire başkanlığına vekalet ettiğini belirten Gündoğdu, saat 19.45 gibi mesaiden çıktığını, istirahatte bulunduğu saatlerde cep telefonuna, Acil Durum Mevcut Alma Sisteminden gönderilen ve konusu "katılışlar" olan mesaj gelmesi üzerine bilgi almak için karargahın harekat merkezini aradığını söyledi.
Telefona bakan görevliye mesajın ne anlama geldiğini sorduğunu ifade eden Gündoğdu, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak görevli acil bir durum olduğunu, ayrıntısını söyleyemeyeceğini beyan etti. Daire başkan vekili olduğumu söyledim. Görevli de 'Dışarıda çatışmalar var. Bundan dolayı bu mesaj çekildi' dedi. Mesajı çekme emrini kimin verdiğini sordum. Emri verenin kurmay başkanı olduğunu söyledi. Daire başkan vekili olduğum için karargaha gitmem gerektiğini düşündüm.
Karargaha 23.45 civarı bir arkadaşımın aracıyla geldim. Beni kimse aramadı, çağırmadı. İnönü Bulvarı tarafındaki Komutanlığımızın giriş nizamiyesini kullanmak istedim. Polisler ateş altında olduğu için kapıyı kullanamayacağımı söylediler. Genelkurmay tarafından silah sesleri geldiğini duydum. Revir nizamiyesine gittim. Kendimi tanıtmama rağmen görevliler içeri giremeyeceğimi, emir olduğunu söylediler. Ben de eve gitmek için tekrar beni getiren arkadaşımı aradım. Son kez Komutanlığın güney kapısına gittim. Görevliler aynı şekilde emir olduğunu söyleyerek içeri almadılar. 'Yunan subayı değilim, bu karargahın subayıyım ve daire başkan vekiliyim. Dışarıda hayati tehlikem var girmek zorundayım' diye ısrar etmem üzerine beni içeri aldılar. Binanın zemin katına kart okuyucumu okutarak ofisime gittim. Bir müddet sonra Harekat Merkezine indiğimde Tuğamiral İhsan Bakar'ı gördüm. Bakar'a 'Komutanım neler oluyor' diye sordum. 'Ben de bilmiyorum' dedi. 'Kurmay Başkanı burada mı' diye sordum, olmadığını öğrendim. 'Kim var' diye sorduğumda 'Birileri var' dediler. Ben de ofisime çıktım ve katları dolaşmaya başladım."
"Nasıl davranmam gerekiyorsa öyle davrandım"
Darbe girişiminden haberdar olmadığını savunan Gündoğdu, "Tümamiral Macit Arslan'ın burada dinlenmesini istiyorum. Tümamiralın görevi ihmal suçu işlediği ortadadır. Bir kuvvet komutanı da bu mesaja asla kayıtsız kalamaz. Ne karargaha geldi, ne aradı, ne de sordu. Karargahı ve personeli kendi kaderine terketti ve kendisine bir daha ulaşılamadı." dedi.
Macit Arslan'ın personeli bilgilendirebileceğini savunan Gündoğdu, şöyle devam etti:
"Acil durumlarda kimin kimi arayacağı bellidir. Bunu da en iyi Macit Arslan bilir. 'Emniyetli bir yerde bekleyin' direktifi tüm personele neden iletilmedi? Macit Arslan sadece kendini düşündü ve personeli kendi kaderine terketti. Böyle bir durumda işinin başında olmayan kurmay başkanı ne zaman olmalı. Kuvvet komutanı da personelle ilgili herhangi bir emir vermedi. Komutan, tüm personeli darbeci olarak görüp karargahı kaderine terk etmiştir. Darbeci olduğunu iddia ettiği 5 amirali terfi ettiren kendisi değil midir? Askerlik mesleğinde yaptıklarından değil yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Macit Arslan ve kuvvet komutanının askerlik mesleği açısından incelenmesini talep ediyorum. Yapmaları gerekenleri yapmadıkları ve personelin felaketine sebep oldukları bu kişilere sorulacak mı? Kuvvet komutanı karargahı kaderine terk etti.
Personelden sorumlu bir komutan nasıl davranması gerekiyorsa öyle davrandım. Ordu evinde bir odadan başka bir odaya geçerek, olmadı korkudan bir tanıdığın evine sığınarak da kahraman olunabiliyormuş. Otoparkta, sokak aralarında dolanarak da kahraman olunabiliyormuş."
Mahkeme Başkanı'nın, "Peki sen Macit Arslan'ı aradın mı?" sorusuna karşılık Gündoğdu, sabit telefondan Arslan'ı aradıklarını fakat ulaşamadıklarını söyledi. Cep telefonundan neden aramadığının sorulması üzerine Gündoğdu, birinci amiri konumundaki Arslan'ın telefonunun kendisinde bulunmadığını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, sanığa Arslan'ın emir subayını neden aramadığını sordu. Gündoğdu, emir subayının da telefonunun kendisinde olmadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı, "Acil bir durumda amirini bilgilendirmen gerekmez mi? Ordu böyle çalışıyorsa biz bitmişiz." dedi. Bunun üzerine Gündoğdu, "Arslan istese beni arayabilirdi." ifadesini kullandı.
Gündoğdu'nun ifadesinin ardından, mahkeme heyeti yarın sabah devam etmek üzere duruşmayı sonlandırdı.