Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki Eylemlere İlişkin Darbe Girişimi Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 kişinin yargılandığı davaya sanıkların savunmasıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 kişinin yargılandığı davaya sanıkların savunmasıyla devam edildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi kampüsündeki salonda görülen duruşmada sanıklardan eski Uzman Çavuş Mehmet Udül, mahkeme heyetine yazılı savunmasını sundu.
Avukatların talebi üzerine Udül'ün yazılı savunması okundu.
Suçlamaları kabul etmeyen Udül, 2014'ten beri Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrinde bulunduğunu, komutanlık binası ve personelin güvenliğinden sorumlu olduklarını, görevleri gereği her nöbette silah, çelik yelek ve miğfer kullandıklarını belirtti.
15 Temmuz akşamı terör örgütü PKK'nın kuruluş yıl dönümü dolayısıyla eylem yapılabileceği gerekçesiyle birliğe takviye olarak telefonla çağrıldığını savunan Udül, daha önce de bu tür görevlendirmeler olduğu için herhangi bir şüphe duymadığını kaydetti.
Saat 22.00 sularında birliğe katıldığını aktaran Udül, Güvenlik Harekat Merkezinde görevlendirildiğini ve sabaha kadar burada kaldığını bildirdi.
Udül, şunları anlattı:
"Saat 01.00 sıralarında Özcan Özata, ziyaretçi kimliklerinden 11 tane çıkarttı ve bu kimliklerin bütün kapılardan geçişini sağlayan yetkiyi, Mustafa Mesut Uzman'a verdi. 3 tanesini çalışıp çalışmadığını denemek için bana turnikelerde denettirdi. Çalıştığını söyleyerek bu kartları Mustafa Mesut Uzman'a teslim ettim, o da Astsubay Özcan'a verdi. Sabah içeride iki çelik yelek, bir MP5 silah gördüm. Mustafa Mesut Uzman, bunları ve bir tabancayı kaybolmaması için silahlığımıza götürmemi söyledi."
Silah ve malzemeleri alarak karargah binasına ilerlediğini öne süren Udül, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Üç Kavaklar bölgesinde Macit Amiral ve Aşkın Yarbayımız denk geldi, beni durdurdular. Macit Aslan, silah çekti. Aşkın Yarbay, MP5'i şarjörleriyle aldı. Bana kimin emrinde olduğumu sordular. Darbeden haberim olmadığını söyledim. Beni güney kapısına yönlendirip orada nöbet tutmamı istediler. Oraya gittim, beklemeye başladım. 40-45 dakika sonra Macit Amiral ve Tunahan Uzman yanıma geldi. Macit Amiral, bu bölgeden kimsenin giriş çıkış yapmaması gerektiğini söyledi. Ayrılırlarken 2 çelik yelek ve tabancayı silahlığa götürmesi için Tunahan Temel Uzman'a verdim. Burada ertesi gün saat 17.30'a kadar bekledim.
Saat 17.30'da nöbetimi teslim ettim. Bizi saat 23.30'a kadar 'İdari tahkikat var.' diye kuvvet binasında beklettiler. İfademi verdikten sonra da saat 24.00 sıralarında kuvvetten ayrıldım."
İki gün sonra görevi başındayken birliğinde gözaltına alındığını belirten Udül, suçsuz olduğunu, FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını öne sürerek tahliyesini istedi.
"Uçaklar sizi vuracak"
Sanıklardan eski Uzman Çavuş İbrahim Çavdar da PKK'nun kuruluş yıl dönümü dolayısıyla terör eylemi olabileceği gerekçesiyle takviye amaçlı göreve çağrıldıklarını söyledi.
Saat 21.15 sularında aynı yerde görev yaptığı Uzman Çavuş Erdal Özer'in arayarak, "Çabuk Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gel. Ortalık karıştı." dediğini anlatan Çavdar, şunları belirtti:
"Saat 21.50 sıralarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kuzey nizamiyesinden girdim. Orada birine ne olduğunu sordum. O da bana 'Sızma olabilir.' dedi. Bunun üzerine koşarak uzman çavuş soyunma odasına, ardından silahlığa gittim. Silahlık odasının önüne Astsubay Başçavuş Özcan Özata geldi. Silahlık kapısını açtı. Kendi zimmetli tabancamı, MP5'imi, çelik yelek ve kompozit başlığı aldım ve çıktım. Kuzey nizamiyeye gittim. Binbaşı Hakan Karakuzey bana kuzey nizamiyenin çatısına çıkmamı emretti. Ceyhan Duysak ile çatıya çıktık. Yukarı çıktığımızda Genelkurmay önünde özel harekat polisleri ve ambulanslar vardı. Ceyhan'a, 'Dışarıda polisler falan var. Kimse sızma falan yapamaz.' dedim.
Bir süre sonra Genelkurmay'dan megafonla polislere hitaben 'Aldığınız Özel Kuvvetler personelini bırakın. Yoksa uçaklar havalandı, sizi vuracak.' denildi. Bunu duyunca Ceyhan'a, 'Bunlar deli mi, birbirlerine sıkacak?' dedim. Başka şeylerin olduğunu sezmeye başladık. Bu arada jetler çok alçaktan uçmaya başladı. Ceyhan Uzman'la ben bu olanları şaşkınlıkla izliyorduk. Kısa süre sonra 7-8 tank, Genelkurmay'ın önüne geldi. Bu esnada da bir helikopterin Hava Kuvvetleri'nin daha ilerisinde bir yerlere ateş ettiğini gördüm. Ceyhan, darbe girişimi olduğunu saat 01.00-01.30 civarlarında telefonla görüştüğü kişilerden öğrendi ve biz bu şekilde darbeden haberdar olduk. Helikopter ateş etmeye başlayınca ben Ceyhan'a, 'Buradan inip gidelim, yoksa bu helikopterler bizi de vuracak.' dedim. Saat 03.00 gibi biz oradan indik ve personel kaydın önündeki turnikelerin yanında beklemeye başladık."
Kimseden kanuna aykırı talimat almadığını, kimseye de böyle bir emir vermediğini iddia eden Çavdar, "Askerlik yeminime bağlı kaldım. Vazifemi yaptım. Anayasal düzene ve kanunlara karşı hareket etmedim. FETÖ ile alakam yoktur. ByLock kullanmadım. 3 ay sonra mesaideyken kollukça gözaltına alındım. Suçsuzum, tahliye talep ediyorum." diye konuştu.
"Benden başka adam yok mu?"
Sanıklardan eski Uzman Çavuş Erday Ak da PKK'nın kuruluş yılı dolayısıyla gece eylem yapılabileceği gerekçesiyle göreve çağrıldığını savundu.
Komutanlarına bir akrabasının düğününe katılacağını bildirdiğini belirten Ak, şunları söyledi:
"Arabam yok, daha geç gelsem olur mu?' dedim. İkinci kez arayarak, 'Geç gelebilirsin.' dediler. Hatta ben de bu telefon görüşmesinden sonra sinirlenerek, 'Benden başka adam yok mu?' diyerek telefonu kapattım. Gölbaşı'nda düğüne katıldım. Bu sırada telefonum 7-8 kez aranmış. Gürültüden dolayı duyamadım. Uzman Çavuş Erdal Özer'in 'İvedi kuvvete gel.' mesajını fark ettim. Bu esnada ben düğünde bulunan salon fotoğrafçısı olan Alper Çelik'e söyleyerek buradan ayrıldım. Bu mesajı yaklaşık 23.05 sıralarında gördüm. Buradan ticari taksiye bindim. Ticari taksinin radyosu açıktı, bu esnada darbenin olduğunu radyodan öğrendim. Saat 00.05 gibi birliğime girdim. Uzman Çavuş Sercan Gergin, Güvenlik Harekat Merkezine gitmemi söyledi. Bu esnada doğu nizamiyesinde görevli nöbetçi Uzman Çavuş telsizle anons ederek takviye kuvvet istedi.
Ben de görevim itibarıyla gönüllü olarak oraya gideceğimi söyledim. Doğu nizamiyede Uzman Çavuş Onur Acar'dan MP5 silah aldım. Birlikte çevre güvenliği aldık. Bu silahla da hiçbir şekilde askere, polise, sivil vatandaşa hiçbir şekilde kullanmadım. 16 Temmuz 2016 günü akşam saat 17.00 sıralarında görev bıraktığım esnaya kadar kimse bana emir ve talimat vermedi."
"Ne 15 Temmuz'da ne de öncesinde böyle bir hain yapıdan haberim yoktu" diyen Ak, beraatini istedi.
"Söylediklerimde kanunsuz emir yok"
Sanık Tunahan Temel de 15 Temmuz'da karargah nizamiye nöbeti bulunduğunu, saat 17.10'dan ertesi gün 09.00'a kadar devam eden nöbetini teslim aldığını söyledi.
Gece ilerleyen saatlerde silah sesleri duyduklarını ifade eden Temel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben hazır kıta ikinci tim komutanı oldum ve birliğe hiç kimseyi almamaya başladık. Tabur komutanım Yarbay Özgen Aykan da bu şekilde talimat verdi. Nizamiye kapısında elimde telsiz ile beklerken Üsteğmen Emre Bayram beni telsizden anons ederek oto ulaştırma bölgesine timimle gelmemi istedi. Ben de üç kişilik timimle oto ulaştırma bölgesine geçtim. Bu esnada oto ulaştırma Astsubayı İbrahim Kaplan ile Emre Üsteğmen arasında 'Çıkıyor musun, çıkmıyor musun?' şeklinde tartışma geçiyordu. Bir anlam veremedim. Bu esnada Emre Üsteğmen bana 'İbrahim Astsubayı'nı tutukla.' talimatı verdi. Ben de 'Komutanım emin misiniz?' dedim. O da bana 'Tutukla.' dedi. Bu sırada timimde bulunan er Oğuzhan Güneş, İbrahim Kaplan'ın koluna kelepçeyi taktı. Kaplan'ı ben kelepçelemedim. Cep telefonundan Binbaşı Hakan Karakuzey'i aradım, olanları anlattım. 'İbrahim Astsubay'ın çıkmasına yardımcı olun.' şeklinde emir verdi. İbrahim Astsubay'a sivil kıyafet vererek parası olup olmadığını sordum. 'Var.' deyince birlikten çıkardım.
Ben emir hududunu aşmadım. Amirimden aldığım emrin gereğini yerine getirdim."
Temel, askerlere silahları dolu vaziyette getirmeleri ve vatandaşlara doğru mevzilenmeleri yönünde emir verdiği iddialarını da yalanladı.
Askerlerin güvenliği için mevzi almalarını istediğini belirten Tunahan Temel, "Askerlere zarar görmemeleri için mevziye geçmelerini söyledim. Söylemlerimde kanunsuz bir emir yoktur. 'Doldur boşalt' emri vermedim.
Askerleri onların güvenliği için mevzilendirmekten başka hiçbir şey yapmadım. Kesinlikle ateş etmedik. Bulunduğumuz yere ateş gelmesine rağmen silah kullanmadık." beyanında bulundu.
Suçsuz olduğunu öne süren Temel, tahliyesini talep etti.
Müdahillik talebi reddedildi
Öte yandan, Balyoz davası sanıklarından Tümamiral Erdem Caner Bener'in avukatları, davaya müdahillik talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, avukatların talebini Bener'in suçtan zarar görmediği gerekçesiyle reddetti.