Deneyimli gazeteciler "mürekkep kokusundan veri çağına" haberciliğin dijital evrimini anlattı

Deneyimli gazeteciler
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Bir zamanlar daktilo sesi, mürekkep kokusu ve teleksin ritmi gibi nostaljik imgelerle tanımlanan gazetecilik, bugün artık yapay zeka, sosyal medya ve dijital platformların etkisiyle yeniden şekilleniyor.

Bir zamanlar daktilo sesi, mürekkep kokusu ve teleksin ritmi gibi nostaljik imgelerle tanımlanan gazetecilik, bugün artık yapay zeka, sosyal medya ve dijital platformların etkisiyle yeniden şekilleniyor.

Bir zamanlar fakslarla haber gönderen, imla hatalarını tipeksle düzeltmeye çalışan gazeteciler, bugün akıllı telefonlar ve sosyal medya platformlarının hızına ayak uydurmak zorunda kalıyor.

Daktilodan dijital kameraya, faks makinesinden WhatsApp gazeteciliğine uzanan bu yolculukta haberciliğin değişen doğasını deneyimli gazeteciler AA muhabirine değerlendirdi.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Cihan Oğuz, gazetecilik kariyerinin 1988'de stajyer olarak girdiği Anadolu Ajansında başladığını söyledi.

O yıllarda teknolojik imkanların sınırlı olduğunu vurgulayan Oğuz, "İlk stajımı Ankara'da yaptım ve bilgisayarı ilk kez o zaman gördüm. Çok az basın kuruluşu bilgisayar kullanıyordu. Kocaeli büroda ise teleks vardı. Haberleri daktiloyla yazıp telekse kaydediyor, ardından karşı tarafa sinyal göndererek onay alıyorduk. Haberin iletilmesi 10-15 dakika sürüyordu. Fotoğraflarımızı da karanlık odada kendimiz tab ediyorduk. O dönemde teknoloji bugünkü kadar hızlı değildi ama teleks bizim için büyük bir nimetti." diye konuştu.

Kocaeli'de 3,5 yıl çalıştıktan sonra 1992'de İstanbul'a geçtiğini anlatan Oğuz, "İstanbul'a geldiğimde artık daktilo yoktu, haberleri doğrudan bilgisayarda yazmaya başladık. Bu, bambaşka bir deneyimdi. Ajans haberciliğinde geçen 12 yılın ardından özel televizyonlarda editörlük yapmaya başladım ve yazılı basın ile televizyon haberciliği arasındaki teknolojik farkları gözlemledim. Kasetlerden dijital kurgu programlarına geçişle süreç daha hızlı ve kolay hale geldi, muhabirler kendi haberlerini montajlamaya başladı." dedi.

Haberciliğin, teleksten bilgisayara ardından tabletlere ve bugün WhatsApp gazeteciliğine evrildiğini aktaran Oğuz, sosyal medya platformlarının haberciler için önemli bir kaynak haline geldiğini, özellikle vatandaş gazeteciliği akımıyla beraber büyük olaylarda medyaya görüntü akışı sağladığını anlattı.

Geçmişte haberlerin hazırlanması, doğrulanması ve yayınlanmasının birkaç günü bulabildiğini dile getiren Oğuz, teknolojinin bu süreci dakikalara indirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"21. yüzyılda, kaplumbağa hızında haber verme lüksünüz yok. İyi ya da kötü, en azından haberin oluş şeklini hızlıca vermeniz gerekiyor. Eskiden haberin doğrulanması temel bir ilkeydi ancak o dönemin koşulları bunu oldukça zorlaştırıyordu. Mesela gazeteciliğe başladığımda cep telefonları yoktu. Çağrı cihazları kullanıyorduk ve iletişim çok sınırlıydı. Şimdi ise iletişim araçlarının kuşattığı bir dünyada yaşıyoruz."

Oğuz, geçmiş dönemin gazetecilik heyecanı ve keyfinin günümüzde azaldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Eskiden bir gazetenin yayınlanması, o haberin 24 saat canlı kalmasını sağlardı. Şimdi bu durum değişti. Sabah bir gazete aldığınızda bu bizim o zamana kadar öğrendiklerimizin sadece bir özeti ve bir yorumu gibi geliyor. Çünkü zaten biz o haberi 12 saat önce öğrendik. X ve TikTok'ta, herhangi bir internet sitesinde gördük. Eskiyen bir şey. O yüzden de haberciliğin gazetecilik tarafı ile şimdiki görsel tarafı, yani yeni medya tarafı uzlaşmaz bir çelişki içine girdi."

Oğuz, robot gazeteciliğin gazetecilerin işlerini elinden almayacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Robot gazetecilik, gazetecilerin basit işleri bırakıp özel haberlere odaklanmasını sağlar. Ancak yapay zekanın canlı bir haber sürecini yönlendirip yönlendiremeyeceği bir soru işareti. Bilgi toplama ve geçmişe yönelik arşivleme için çok faydalı, ancak duygudan yoksun. Şehit haberi gibi duygusal içerikleri nasıl yapacak? Duygu boyutu eksik. Yapay zekanın insan duygularını taklit etme girişimleri var ama ne kadar başarılı olacağı belirsiz. Yine de birkaç yıl içinde bir robotun haber bülteni okuması imkansız değil."

Oğuz, genç gazetecilerin 1990'lardaki gazetecilik anlayışından öğrenebileceği en önemli şeyin heyecan olduğunun altını çizerek, "Gazetecide tek değişmeyen şey heyecan. Bizden çok öncekiler, 'Bir insanın burnuna mürekkep kokusu bulaşmışsa bir daha hayatı boyunca iflah olmaz.' derlerdi. Haberin ritmini, kokusunu ya da bir haber görüntüsünü gören bir gazetecinin bu mesleği bırakması çok zordur." dedi.

Yeni kuşak gazetecilere kendilerini geliştirmeleri tavsiyesinde bulunan Oğuz, bir gazetecide bulunması gereken dört önemli özelliği "Heyecan, özveri, çalışkanlık ve yeni teknolojiye eğilim." şeklinde sıraladı.

"Bilgisayarda haber yazdığımız gün bizim için unutulmazdı"

Mesleğe 30 yıl önce polis muhabiri olarak başlayan ve hala devam eden Mustafa Şekeroğlu, bu sürede birkaç kurum değiştirdiğini ve 2009'dan itibaren Habertürk'te çalıştığını kaydetti.

Mesleğe başladığı dönemde daktiloyla haber yazıldığını anlatan Şekeroğlu, "Bölgede haber peşinde koşarken çektiğimiz fotoğrafları, filmleri merkeze gönderir, büroda haberlerimizi yazar, yazdığımız haberi de faks çekerdik. Daktiloyla yazarken yanlış yazmak sıkıntıydı, yanlış yazmamaya özen gösterirdik. Şimdi teknoloji değişti. Bir süre sonra bilgisayar sistemi kuruldu, 'Artık bilgisayarda haber yazacaksınız.' dediler. Bilgisayarda haberi yazarken cümle düşüklüğü olduğunda hemen silip bir daha yazabiliyorduk, o gün bizim için unutulmazdı." ifadelerini kullandı.

Şekeroğlu, internetin hayatlarına girmesiyle fotoğraf ve haberleri mail yoluyla gönderebildiklerini, gazete baskısındaki zaman açısından bu durumun da kendilerine çok büyük katkı sağladığını söyledi.

"Instagram'ı Sarai Sierra cinayetinde öğrendim"

Sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla işlerin daha da kolaylaştığını aktaran Şekeroğlu, "Özellikle polis muhabirleri için mağdur, maktul veya olayda yer alan kişilerin fotoğraflarına ulaşma şansı sosyal medyayla daha fazlalaştı. Facebook ortaya çıktığında cinayete kurban giden kişilerin fotoğraflarını oradan bulmaya çalıştık. Sonra Instagram ile tanıştık. Bu da Sarai Sierra (İstanbul surlarında öldürülen ABD'li kadın) cinayetiyle oldu. Kadın çektiği fotoğrafları o sayfaya koyuyormuş. Gazeteci olarak ilk defa o zaman keşfettik. Şu an çok popüler ve birçok resmi artık oradan bulabiliyoruz." ifadelerine yer verdi.

Şekeroğlu, cep telefonu sayesinde artık tüm işlemleri tek cihazda yapabildiklerini, bunun işlerini kolaylaştırdığını, ancak yine cep telefonu görüntüleri nedeniyle sosyal medyada birçok dezenformasyon yaşandığını, kendilerinin mesleki alışkanlık gereği teyitsiz hiçbir haberi geçmediklerini vurguladı.

Yapay zekanın da ileride mesleği etkileyeceğine dikkati çeken Şekeroğlu, "Teknoloji geliştikçe gazetecilik mesleği ölmez elbette ama çalışan kişilerin alanı daralacak. Her gazetecinin buna ayak uydurması lazım, bizim için bazen zor da olsa kesinlikle ortama ayak uydurmak zorundayız. Teknoloji gelişiyorsa sen de kendini geliştirmek zorundasın." diye konuştu.

Çeşitli kurumlarda 1993'ten beri gazetecilik yapan Gökhan Karakaş da teknolojik durumu kendi jenerasyonunun çok net yaşadığını, özellikle 1994-2004 arasındaki değişimlerin çok keskin olduğunu belirtti.

Mesleğe daktiloyla başladığını kaydeden Karakaş, "İmla veya yazım hatası olduğunda tipeksle üzerini kapatıp tekrar yazardık. Daha düzgün Türkçe kullanmaya çalışıyorsun. Dil bilgisi kılavuzu taşırdık, Türkçe İmla Kılavuzu taşırdık. Daktiloda o tipekse maruz kalmamak için düzgün cümleler kurup, düşünüp yazma yeteneğini geliştirdik." dedi.

Karakaş, haberlerini faksla, fotoğrafları ise otobüs firması ya da vapurlardaki çımacı aracıyla gönderdiklerini, toplumda o dönemde gazeteciye yüksek güven duyulduğunu anlattı.

Dia fotoğraftan dijitale geçişte çok zorlandığını, öğrenmesinin 1,5 yıl sürdüğünü dile getiren Karakaş, "Bazı arkadaşlar çok çabuk uyum sağladı ama benim gibi 1990'ların ekolünden gelen bazı kişiler zorlandı. Dijitale geçiş rekabeti de hızlandırdı. Mesela o dönemde dijital fotoğraf çekmeyi bildiği için bir arkadaşımızı Monaco'ya gönderdiler." diye konuştu.

"Kendini yenileyemezsen bu meslekte var olamazsın"

Karakaş, bazı meslektaşlarının teknolojiye alışamayıp mesleği bıraktığını, bazısının sektör değiştirdiğini, kendisi gibi öğrenmeyi seven insanların mesleğe devam ettiğini anlattı.

Gazeteciliği cerrahlığa benzeten Karakaş, "Cerrah bir teknolojiyi yakalayamazsa geride kalabilir. Kendini yenileyemezsen gazetecilikte var olamazsın. Haber ve teknoloji anlamında kendini yenileyebilirsen var olma şansın yükselir." dedi.

Karakaş, teknolojinin büyük bir kolaylık sağladığını ancak gazetecilik bir araştırma ve merak mesleği olduğu için bu anlamda olumsuz etkileri de bulunduğunu anlattı.

Artık herkesin sosyal medyada haber aradığını, muhabirlerin de bu platformlara yöneldiğini vurgulayan Karakaş, "Haberler muhabirin önüne geliyor ama aslında muhabirin habere gitmesi gerekiyor." dedi.

"Teknolojinin mesleğe faydası oldu ama istihdama hayır"

Telefonların gelişmesi nedeniyle bir gazetecinin artık fotoğrafları düzenlemeyi, montaj, kurgu yapmayı bilmesi gerektiğini anlatan Karakaş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Her şeyi bilmek zorundasınız tek vücutta. Bu durum 1990-2000'lerde savaş muhabirleri için istenirdi. Savaşa gönderdiğin adamlar hem kamera görüntüsü hem fotoğraf çekecek hem foto altı yazacak. O dönemde çok böyle üst düzey, tek başına zorlu görevlere gidebilecek insanlara yüklerlerdi. Onun için de servisler kalabalıktı. Şimdi yekvücutta 17 yeteneği barındırıyor. Cep telefonu var, çok kolay, bu teknoloji de meslekteki istihdamı azaltıyor. İşte 'Bu teknolojinin mesleğe faydası oldu mu? derseniz, mesleğe faydası oldu ama istihdama hayır."

Kaynak: AA / Ümit Türk - Güncel
title