Demre'nin altında, alüvyonla kaplı antik kent yatıyor
ANTALYA'nın Demre ilçesinde toprağın 4 ile 10 metre altında, 1,5 kilometre çapında alüvyonla kaplı antik kent keşfedildiği ancak kentin olduğu bölge kamulaştırılmadığı için kazı çalışmalarına başlanamadığı belirtildi.
ANTALYA'nın Demre ilçesinde toprağın 4 ile 10 metre altında, 1,5 kilometre çapında alüvyonla kaplı antik kent keşfedildiği ancak kentin olduğu bölge kamulaştırılmadığı için kazı çalışmalarına başlanamadığı belirtildi. Myra-Andriake Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, "Burayı kazdığımızda pırıl pırıl korunmuş, harika büyük bir şehir ortaya çıkacak" dedi.
Myra-Andriake Kazı Başkanı, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, Demre'nin 4 ile 10 metre altında, 1,5 kilometre çapında alüvyonla kaplı görünmeyen bir şehir yattığını söyledi. 'Metropolis' unvanlı Myra'nın Klasik Çağ kaya mezarları, akropolü, Roma dönemi anıtsal tiyatrosu, Bizans dönemi Aziz Nikolaus Kilisesi, Andriake liman tesisleri, mor boya üretim tesisleri, su kanalları, sarnıçlar, hamamlar, agora, kiliseler ve 2300 metrekare büyüklüğündeki 'granarium'un (antik çağda kullanılan tahıl ambarı) gün ışığına çıkarıldığını ve konsolide edildiğini belirten Prof. Dr. Çevik, "Biz 1 yıl süren jeofizik çalışmaları yaptık. 1,5 kilometre çapında bir şehir olduğunu biliyoruz. Kazınca çok iyi korunmuş bir şehir göreceğimizi biliyoruz" dedi.
Bugüne dek yaptıkları kazıların bunu gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Çevik, "Örneğin, 5 metre derinlikte bir şapel ortaya çıkardık. Her şey çok iyi korunmuştu. Hatta deesis (yakarış) freskosu bile neredeyse ilk günkü gibiydi. Demek ki burayı kazdığımızda pırıl pırıl korunmuş, harika büyük bir şehir ortaya çıkacak" ifadelerini kullandı.ŞEHİR TOPRAK ALTINDA KORUNUYORAlüvyonla kaplı şehrin nitelik ve boyutunun 11 bin kişilik görkemli tiyatrodan anlaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Çevik, "Ancak, 'Anadolu Pompeisi' olarak adlandırdığım, alüvyonla kaplı bu şehri şimdilik açamıyoruz. Kamulaştırma yapılması lazım. Bu da pahalı bir iş. Bakanlık gereken çabayı gösterdi ama halkla anlaşma sağlanamadı" dedi. Kamulaştırılamadığı için kazı çalışmalarına başlayamadıklarını kaydeden Prof. Dr. Çevik, "Ama bu sorun değil. Belki bugün kazamıyoruz ama yıllar sonra birileri kazar. Geleceğe önemli bir rezerv bırakmış oluyoruz. Çok üzülmüyoruz çünkü şehir toprak altında korunuyor şu anda. Buradaki risk, Demre'nin fazlaca büyüyüp gelecekteki araştırmaların da önünü tamamen tıkaması olacak. veya yapılaşmalardan alttaki kalıntıların zarar görmesi olacaktır" dedi.TAHRİBATLAR GÖZDEN UZAK KALINTILARDAAnadolu'da en iyi korunan antik kentlerin kazı yapılmakta olan kentler olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Çevik, "Bu kentlerin üzerine titreyen sürekli sorumlu ekibi var. Dikkat ederseniz defineci kazıları gibi tahribatlar gözden uzak dağlardaki yalnız kalıntılardadır" diye konuştu.MOR BOYA VE MERSİN YAĞIYLA ÜNLÜKazı çalışmalarını 2009 yılından bu yana yürüttüklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Çevik, Aziz Nikolaos'un 'Batık Kent' olarak tanımladığı antik şehrin, ticarette önemli bir liman kenti olduğuna dikkat çekti. Antik dönemde ruhban sınıfının giysilerinde kullanılan ve statü ile zenginliğin rengi olarak bilinen mor tekstil boyasının Andriake'de üretildiğini anlatan Prof. Dr. Çevik, şehrin bu anlamda da büyük önemi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Çevik, "Plinius mor boya yapımını anlatır ancak mor boyanın üretim tesisleri bulunmamıştı. Biz Andriake'de bu atölyeleri ve fırınları ilk kez ortaya çıkardık. Kekova'da çıkarılan mureksleri (deniz salyangozu) canlı olarak Andriake'de ocağa getirmişler ve burada boya yapımını gerçekleştirmişler. Roma agorasını MS 4. yüzyıldan sonra adeta bir fabrikaya çevirmişler. Kazılarımızda bu ocakları, kurşun kazanları, demir kepçeleri bulduk" diye konuştu.Myra-Andriake'de üretilen mor boyanın yükte hafif pahada ağır bir ticari ürün olduğunu ve o dönemde kentin zenginliğinin büyük oranda mor boyadan geldiğini ifade eden Prof. Dr. Çevik, şunları söyledi: "Çünkü kıymetli tekstil boyamasında bu boya kullanılıyordu. 2307 metrekare büyüklüğündeki Horrea Hadriani, şimdi Likya Uygarlıkları Müzesi'nin kanıtladığı gibi Myra'nın limanı Andriake Akdeniz'in en büyük limanıydı. Bölgenin tüm ticari ürünleri burada toplanıyordu. Zeytinyağı, şarap, kereste gibi pek çok ürün karasal bağlantıyla kervanlarla Andriake'ye getiriliyordu. Burada takas yoluyla ticaret yapılıyor. Hareketli bir liman trafiği vardı."Myra ve çevresinde yetişen Mersin bitkisinden binlerce yıldır yağ üretildiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Çevik, Myra'nın adının bu bitkiden geldiğini, St. Nikolaos'tan sonra hac merkezi konumuna gelen Myra'da Bizans döneminde kutsal hacı yağı olarak kullanıldığını söyledi.