Demokrasi ve Barış Konferansı
Ankara'da 25-26 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek olan "Demokrasi ve Barış Konferansı"na aralarında Yaşar Kemal, Tarık Ziya Ekinci, Vedat Türkali, Orhan Pamuk, Murathan Mungan ve Rakel Dink'in de bulunduğu isimler katılacak."Demokrasi ve Barış"...
Ankara'da 25-26 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek olan "Demokrasi ve Barış Konferansı"na aralarında Yaşar Kemal, Tarık Ziya Ekinci, Vedat Türkali, Orhan Pamuk, Murathan Mungan ve Rakel Dink'in de bulunduğu isimler katılacak.
"Demokrasi ve Barış Konferansı" adıyla 25-26 Mayıs tarihlerinde Ankara'da düzenlenecek olan ve Yaşar Kemal, Tarık Ziya Ekinci, Vedat Türkali, Orhan Pamuk, Murathan Mungan, Rakel Dink, Prof. Dr. Yakın Ertürk, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile Arif Sağ gibi isimlerin yer alacağı konferans, düzenlenen basın toplantısıyla duyuruldu.
Toplantıda konuşan Gençay Gürsoy, konferansın Mayıs'ın 25-26'sında Ankara'da yapılacağını aktararak, "'Bireyler, toplumlar ve devletle toplum arasında barış nasıl kurulur' gibi bir sorunla yüz yüzeyiz. Şu anda barış sürecinin birinci aşaması olan silahlı güçlerin geri çekilmesi kazasız, belasız şu ana kadar yürüyor. Ama bu süreç bittikten sonra, şu anda da başlaması aslında mümkün olduğu halde henüz başlamamış olan bir dizi yapısal, yasal, anayasal değişikliğe ihtiyaç var. Nasıl bir toplum tasavvuru konusunda tartışmaya ve çeşitli toplum sekimlerinin bu konduaki görüşlerinin kamuoyuna ve yetkililere yansıtılması gerekiyor" dedi. Akil İnsanlar'ın yaptıklarına da değinen Gürsoy, "Biz onların çok önemli işler gördüğüne inanıyoruz tabi, ama bu toplantılarda, özellikle Anadolu'da yapılan toplantılarda, dikkati çeken şöyle bir özellik oldu; barış sürecine tepki duyan, sürecin şu ya da bu biçimde yürümesine itirazları olan insanlar daha çok katıldı. Yani, süreci destekleyenler, 'Nasıl olsa biz sürecin içindeyiz, destekliyoruz' diye, çok fazla oralarda görünmediler. Dolayısıyla Akil İnsanların, medyaya da yansıyan, Anadolu'dan edindikleri izlenimlerin ana özellikleri, sanki reaksiyon gösterenlerin sesi daha egemenmiş gibi görünüyor. Bu, gerçeği çok fazla yansıtmıyor. Bu konferansımız belki bu eksikliği, barıştan, demokrasiden yana olan, Türkiye'nin gerek Kürt sorunu, gerek bütün toplumsal sorunlarının çözümü için çoğulcu, katılımcı, çok etnikli, çok kültürlü bir toplumu hedefleyen bir anlayışın egemen olması gerektiğine inananların görüşlerini yansıtma imkanımız olacak bu konferansta" diye konuştu.
Gürsoy, konferansın Anadolu'daki büyük kentlerde devamını yapmayı da düşündüklerini aktararak, ayrıca konferansta yaklaşık 300 katılımcının yer alacağını öngördüklerini de sözlerine ekledi.
YARGITAY'IN HAKLIYI, HAKSIZI AYIRAN KARARLARINA NE YAZIK Kİ, TANIK OLMADIK
Yargıtay'ın, Hrant Dink cinayetinin terör değil, ama silahlı suç örgütü tarafından işlendiği yönündeki kararına ilişkin olarak Gençay Gürsoy, "Kararın yasal yorumunu yapmak için bizim donanımımız yeterli değil. Ama alışmadığımız bir sonuçla karşı karşıya değiliz. Yargıtay'ın bugüne kadar bu konularda net tavır alan, haklıyı, haksızı ayıran kararlarına ne yazık ki, tanık olmadık. Bu da onlardan biri. Ortada, iki tarafa da yorumlanabilecek sözlerle işi geçiştirmeye çalışıyor. Umuyorum ki ki, hukuki süreç daha net, hakça bir kararın oluşması için gerekeni yapar" diye konuştu.
BİZİ DİLSİZLİKTEN KURTARACAK OLAN ORTAK DİLİN İNŞAASIDIR
Murathan Mungan da, şu anda Türkiye'nin çok uzun bir süredir sahip olmadığı bir fırsata sahip olduğunu belirterek, "Gerçekten bu savaş bitecekse, şu an bir fırsatla karşı karşıyayız. Hangi merkezden gelirse gelsin bu sürece destek verilmesi, seyrici kalınmaması gerektiğini düşündüğüm için ben de bu oluşumun içinde çağrıcı olarak yer aldım. Savaşları çok uzun bir süredir bir Hollywood yapımı gibi seyrediyoruz. Gerçekten bu yanıyla halkımız çok Amerikanlaştı" dedi.
Reyhanlı'da yaşanan patlamaları hatırlatarak, oradaki Suriyelilere karşı oluşturulan öfke durumunu aktaran Mungan, "Bir linç atmosferi var ve Suriyeliler evlerinden çıkamıyorlar. Suriyeli olmayanlar Türkiyeli olduklarını ibra ettikten sonra yollarına devam edebiliyorlar ya da ellerine geçirdiklerini gerçekten hırpalıyorlar. Bu sırada bir dilsizin önünü kesiyorlar. Dilsiz derdini anlatamıyor. Aslında Reyhanlılı biriymiş. Onu tanıyan, dilsiz olduğunu bilen birti gelene kadar anladığım kadarıyla dilsize de bir cehennem imtihanı yaşatıyorlar. Birden kendimi ve kendimizi o dilsiz gibi hissettiğimizi farkettim. Bizi, ancak dilsizlikten kurtaracak olan şey bir ortak dilin inşaasıdır diye düşünüyorum. Edirne'den Ardahan'a bölünmeyeceği söylenen vatan, uzun bir süredir aslında Susurluk'tan Şemdinli'ye bölünmüş durumda. Doğu'nun belleğiyle, Batı'nın belleki aynı değil. Hafızamızı yeniden bir artaya getirmek ve birbirimize deneyimlerimizi aktarmak gerekiyor" diye konuştu. Yargıtay'ın Dink davası ile aldığı karar için Mungan ise, "Yargının bu kadar siyasallaşması kısa bir süre sonra yargı kurumlarının, kendilerini bir suç örgütü olup olmayacağı sorusu ve kaygısını düşündürüyor bana. Bunu çok daha büyük bir tehlike olarak görüyorum" dedi.
(BB) - İstanbul