Dem Parti Sözcüsü Doğan: "Süreç Tarafları Açısından Kendi Ritminde İlerliyor, Herhangi Bir Tıkanıklık ya da Kriz Söz Konusu Değil"

Dem Parti Sözcüsü Doğan: 'Süreç Tarafları Açısından Kendi Ritminde İlerliyor, Herhangi Bir Tıkanıklık ya da Kriz Söz Konusu Değil'
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, sürecin ivme kazanması için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirterek “Şu anda bulunduğumuz durum, sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerlediğini gösteriyor. Herhangi bir tıkanıklık ya da kriz söz konusu değil. Çünkü durağanlık ya da pratik göstergelerin kamuoyu tarafında görünmüyor olması süreçle ilgili bir tıkanıklığın ya da krizin söz konusu olduğuna ilişkin bir algı yaratıyor” diye konuştu. Sahada süreci anlatmak için çaba gösteren tek partinin DEM Parti olduğunu söyleyen Doğan, siyasi partileri sorumluluk almaya davet ederek "Yalnızca şikayet eden, yakınan, bilgilendirme isteyen, neler oluyor bilmiyoruz ama demekle Türkiye'de barış ve demokratik toplum sürecini sağlamamız çok zor" dedi.

(ANKARA) - Dem Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, sürecin ivme kazanması için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirterek "Şu anda bulunduğumuz durum, sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerlediğini gösteriyor. Herhangi bir tıkanıklık ya da kriz söz konusu değil. Çünkü durağanlık ya da pratik göstergelerin kamuoyu tarafında görünmüyor olması süreçle ilgili bir tıkanıklığın ya da krizin söz konusu olduğuna ilişkin bir algı yaratıyor" diye konuştu. Sahada süreci anlatmak için çaba gösteren tek partinin DEM Parti olduğunu söyleyen Doğan, siyasi partileri sorumluluk almaya davet ederek "Yalnızca şikayet eden, yakınan, bilgilendirme isteyen, neler oluyor bilmiyoruz ama demekle Türkiye'de barış ve demokratik toplum sürecini sağlamamız çok zor" dedi.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.TBMM Sanayi Komisyonu'nda bugün sabah yaşanan tartışmalara değinen Doğan, özetle şunları söyledi:

"İnsanlar şu anda protesto ediyorlar. Neyi protesto ediyorlar? Bir torba yasası içerisinde gelen sözüm ona maden yasası teklifiyle insanların toprağının şirketlere, rant odaklarına, amaçlı açılma ihtimalini ve onun o komisyondan geçip Genel Kurul'a gelip alın teriyle kendi emekleriyle kazanmış oldukları her şeyi kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya oldukları için protesto ediyorlar ve komisyona girmek istiyorlar. Komisyona girip sözlerini söylemek istiyorlar. Komisyona girip o zeytinliklerin neden şirketlere açılmaması gerektiğini tüm Türkiye halkına, halklarına duyurmak istiyorlar. Üstelik ne diyorlar köylülerin, çiftçilerin, şu anda içeri girmeye çalışanların sözünü buradan tüm Türkiye'ye biz de bir kez daha taşımak istiyorlar. Diyorlar ki 'Kendi alın terimizle ilgili kararı biz vermek istiyoruz. Bu teklifle bizim emeğimize ve alın terimize göz dikiliyor. O yüzden bu karar komisyondan bu teklif çekilmeli.' Ama bu sözü duymaktan dahi aciz bir Meclis görüntüsü vermek ve sonra da bu Meclis'in alt komisyonlarının Genel Kurulu'nun millete ait olduğunu söylemek halklara ait olduğunu söylemek kabul edilebilir değil. Eğer hakikaten Türkiye Büyük Millet Meclisi çiftçinin, köylünün derdiyle ilgileniyorsa o komisyon kapılarını çiftçiye, köylüye, emekçiye açmak durumunda. Orada kendi yerelinde neyi, nasıl yaşayacağına karar vermek isteyenlere açmak durumunda. İşte barış ve demokratik toplum süreci tüm bunlarla ilintili bir süreç bizim için. Zeytinlikler şirketlerin rantı için madenciliğe açılamaz. Bizim bu konudaki ilkesel tutumumuz ve tablomuz son derece net. Bu yasa teklifi elbette komisyondan geçmemeli ve komisyondaki tartışmaları da kesinlikle doğrudan bu konunun mağduru olabilecek insanlar ki mağdur olduklarını kaç kez gördük, deneyimledik.

"Yalnızca bilgilendirme isteyen ve 'neler oluyor bilmiyoruz ama' demekle Türkiye'de barış ve demokratik toplum sürecini sağlamamız çok zor"

Bayram boyunca diğer siyasi partiler gibi yoğun bir biçimde tüm milletvekili arkadaşlarımız, Parti Meclisi üyelerimiz, Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz, Eş Genel Başkanlarımız, il, ilçe teşkilatlarımız sahadaydı. Sonrasında da öyle ve Türkiye'nin her yerinde sahada temaslarda bulunduk. Yalnızca bayram ziyaretleri değil, yine biliyorsunuz buradan da açıklamıştık daha önce, ev ziyaretleri yapıyoruz. Neler olduğunu anlatmaya çalışıyoruz ve şundan da dolayısıyla eleştirel bir pozisyonda olduğumuzu söylememiz gerekiyor. Hangi konudan dolayı eleştirel bir pozisyondayız? Hep şunu söyleye geldik. Dedik ki 'bu mesele, yani Türkiye'nin demokrasi sorunu, Kürt meselesi yalnızca siyasi partiler arasında DEM Parti'nin meselesi değil.' Evet biz bunun anlatıcısı olacağız, tabii ki bunun örgütleyicisi olacağız, bu bizim talebimiz, bu bizim yıllardır. Bu konuda çok ciddiyetle yaklaşıp çaba sarf ettiğimiz bir konu. 'Ancak bu DEM Parti'yle sınırlı kalmamalı. Bunun alanı genişlemeli. Diğer siyasi partiler iktidarından muhalefetine bu konuda sorumluluk hissetmeli, hissetmekle de yetinmemeli, sorumluluk üstlenmeli' dedik. Ancak sahaya indiğimizde bir kez daha şunu gördük. Bunun en büyük anlatıcısı DEM Parti. Tabii toplumun bu beklentisine mütekabiliyet göstermek bir siyasi parti açısından memnuniyet verici. Ancak yetersizliğini görüp tespit etmek diğer siyasi partiler açısından da bir görev olarak görünmeli. Yurttaşlık görevi olarak görünmeli. Muhalefet etme görevi olarak görülmeli. Yalnızca şikayet eden, yalnızca yakınan, yalnızca bilgilendirme isteyen, 'yalnızca neler oluyor bilmiyoruz ama' demekle Türkiye'de barış ve demokratik toplum sürecini sağlamamız çok zor. En başta bunu söyleyelim.

"Şu anda bulunduğumuz durum, süreci tarafları açısından kendi ritminde ilerlediğini gösteriyor"

27 Şubat'ta Sayın Öcalan tarihi bir açıklama yaptı. Bir çağrıda bulundu. İçinde bazı maddeler içeren bir çağrıydı. Yine bunu defaatle söyledik burada. Akabinde ne oldu? 5-7 Mayıs tarihlerinde PKK'nin kongresini toplayarak silah bırakma ve fesih kararı aldığını hep birlikte öğrendik. Bu elbette barış ve demokratik toplum süreci olarak bizim adlandırdığımız süreci başka bir düzleme taşıdı. İvme kazandırdı. Sürecin başından beri biz yalnızca muhalefet partilerini bilgilendirmedik. Tüm bilgileri açık bir biçimde kamuoyuyla paylaşmayı da özellikle önem gösterdik ve dikkatle yapmaya çalıştık. Aynı zamanda iktidar blokuyla görüşmeler yaptığımızı söyledik ve bunu da kamuoyu ile paylaştık. Biz DEM Parti olarak bu sürecin takipçisiyiz. İvme kazanması için elimizden geleni fazlasıyla yapmaya devam ediyoruz. Bunun için çalışmalarımız hiçbir mazeret ve gerekçeye takılmadan sürüyor. Yani ne yaz tatili ne başka programlar bizim önceliğimiz. Bizim önceliğimiz barış ve demokratik toplum sürecinin bir an önce pratik göstergelerle hayata geçirdiğine ilişkin ivmeyi sağlayabilir. İmralı Heyetimiz her görüşme sonrası kamuoyuna yazılı ya da sözlü ihtiyaca göre açıklamalar yapıyor. Yani sürecin şeffaf bir şekilde ilerlemesi için DEM Parti olarak çok titiz davranmaya çalışıyoruz. Sahada da en çok  gelen soru, 'peki ne olacak bundan sonra' soruları oluyor. Tekrar etmek ancak yeni bir şeyler olmuyor ya da herhangi bir şey yapılmıyor anlamına da gelmiyor. Şu anda bulunduğumuz durum, sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerlediğini gösteriyor. Yani sürecin tarafları açısından kendi ritminde ilerleyen bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir tıkanıklık ya da kriz söz konusu değil. Çünkü durağanlık ya da pratik göstergelerin kamuoyu tarafında görünmüyor olması süreçle ilgili bir tıkanıklığın ya da krizin söz konusu olduğuna ilişkin bir algı yaratıyor.

"İçeride barışı savunurken dışarıda başka bir şeyi savunamazsınız, savunmamalısınız"

Biz daha önce de burada ifade etmiştik, ne Kürt meselesi ne Türkiye'nin demokrasi sorunu Orta Doğu'da yaşanan bu konulardan bağımsız bir şekilde ele alınamaz dedik. Niye? Çünkü artık bölgesel bir sorundan bahsediyoruz ve bölgesel sorunlar, bölgesel gelişmelerden etkilenme ihtimalini payını her zaman bağrında taşır. Bizim Orta Doğu'ya yaklaşımımız da tıpkı Türkiye'deki sorunlara ve çatışmalı alanlara yaklaşımımızla aynı. Yani biz Orta Doğu'daki sorunların da diyalog ve siyasi müzakere yoluyla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her tür bölgesel yayılmacılığa karşıyız biz. Her tür askeri güvenlikçi politikalarla hegemonik yaklaşımlar kurulmasına karşıyız biz zaten. Bu bizim açık perspektifimiz. İran-İsrail arasında karşılıklı gerilim her geçen gün yükseliyor. Hepimiz bir yandan tabi oradaki gelişmeleri takip ediyoruz. Bu ortamda çatışmaların varacağı yeri ve akıbetini kestirmek de çok zor. Hızla ne yapılmalı? Demokratik siyaset alanı güçlendirilmeli, demokratik gelişmelere hız verilmeli ve buranın çözümünün anahtarının yani çatışmasızlığın, savaş mahallenin son bulmasının anahtarının da işte güçlendirilecek demokraside olduğunu, siyasi diyalog ve müzakere kanallarının açılmasında olduğunu tekrar ediyoruz. Bu çağrımızı yineliyoruz. İçeride barışı savunurken dışarıda başka bir şeyi savunamazsınız, savunmamalısınız. İçeride de dışarıda da her yerde barış ve demokratik siyaset diyoruz. Türkiye bir yandan kendi hiç barışını sağlamaya konsantre olmalı, öte yandan dışarıda da barışçı politikalara katkı sunmalı siyasi diyalog ve müzakere kanallarının açılması konusunda da aktif bir dış politika izlemeli.

"Bir an önce Sayın Kurtulmuş yapılması gerekeni yapsın artık , yetkilileri toplasın siyasi partiler de bu konuya dair istişarelerde bulunsun"

Şimdi bir başka konu da 'komisyonla ilgili gelişme var mı' diye soracaksınız. Biz bu konudaki çağrımıza yineliyoruz tabii, bir komisyon kurulmasının neden buna ihtiyaç duyulduğunun gerekliliğini defalarca anlattık. Ancak şöyle bir şey de söyledik, Meclis Başkanı bir inisiyatif almalı. Bu inisiyatifle parti yetkililerini, genel başkanları, genel başkanları ya da partilerin ilgili yetkililerini toplayarak komisyonun usulüne ve esasına ilişkin birtakım görüşmeler yapabilir ve bunu da kamuoyu ile paylaşabilir. Son olarak Sayın Kurtulmuş'un yaptığı açıklamayı ve komisyonla ilgili yapıcı tutumunu tabii ki memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bugün buraya gelmeden önce tekrar bir baktık ki biz aylar önce epey de zaman olmuş bu kürsüden yine bir Merkez Yürütme Kurulu sonrası yaptığımız açıklamada tam olarak şöyle diyoruz, 'Sözün ötesine geçmek gerekiyor.' Evet, iyi niyetli açıklamalara ihtiyacımız var. Evet, olumlu şeyler duymaya ihtiyacımız var. Yeni bir şeyler söylenmesine çok hasret kalmış topraklardan bahsediyoruz. Ancak yeni bir şeyler söylemek yetmiyor. Yeni bir şeyler de yapmak gerekiyor. Çünkü söylemi destekleyici, pratik göstergeye toplumun ihtiyacı var. Demokrasi alanını, demokratikleşme alanını genişlediğini görmeye toplumun ihtiyacı var. O yüzden diyoruz ki biz, 'Bu komisyon beklentisi sahada sanıldığından çok daha büyük bir ciddiyetle takip ediliyor.' Bir an önce Sayın Kurtulmuş yapılması gerekeni yapsın, artık yetkilileri toplasın siyasi partiler de bu konuya dair istişarelerde bulunsun. Tekrar ediyoruz. Bizim komisyonun çalışma usulü ve esaslarına ilişkin de tüm önerilerimiz hazır. Bu konudaki taslağımız hazır.

DEM Parti Eş Genel Başkanlarının Silivri Cezaevi ziyareti

Bugün Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Rüştü Tiryaki'den oluşan DEM Parti Heyeti, Silivri Cezaevi'nde şu dakikalarda bazı görüşmeler gerçekleştiriyorlar. Ziyaret edileceklerinin isimlerini sizlerle paylaşmak isterim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız önceki dönemlerden Bekir Kaya, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Gazeteci Ercüment Akdeniz, siyasetçi-aktivist Ahmet Saymati, Nesime Atay, Adalar Belediye Meclis Üyesi ve 24. dönem milletvekillerimizden Halil Aksoy'u ziyaret ediyorlar. Bu ziyaretler gün boyu sürecek. Bu kişilerin tamamını tüm Türkiye tanıyor. Silivri Hapishanesi'nde bir güne ancak bunlar sığabildi. Ama biliyorsunuz başka tutsaklar da var Silivri Hapishanesi'nde. Bu cezaevi ziyaretlerinin için bir biçimde gerçekleştirmeye çalıştığımızı da biliyorsunuz. Hem bilgilendirme, hem dayanışma için bu ziyaretler elbette. Çünkü sözünü ettiğimiz kişilerin siyasi nedenlerle hapiste olduğu konusunda bırakın siyasi partileri, Türkiye toplumunda geniş bir kanaat var, böyle bir kanı var, böyle bir toplumsal konsensüs oluşmuş durumda. İnsanlar hapishanelerin siyasi nedenlerle doğurduğuna inanıyorlar ve bu kanıyı değiştirmek iktidarın görevi. Nasıl değiştirilebilir? Hukuku uygulayarak değiştirebilirler. Nasıl değiştirilebilir? Adalet onarılarak değiştirilebilir. Şimdi bu kadar çok hırpaladığınız bir adalet duygusunu toplumsal olarak değiştirebilmek için birtakım yeniliklerle toplumun karşısına çıkmalısınız. Bu görüşmelerden sonra görüşmeleri gerçekleştiren heyetimiz geniş bir açıklama yapacaklar."

Kaynak: ANKA / Güncel
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title