Haberler
Bahçeli, Öcalan çağrısını bir kez daha yineledi

Bahçeli, Öcalan çağrısını bir kez daha yineledi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan teğmenler için talimat

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan teğmenler için talimat

Bakan Güler: Zap'ta kilit kapatıldı, toplamda 2 bin 564 teröristin etkisiz hale getirildi

"Zap'ta kilit kapatıldı" diyen Güler ses getirecek rakamı ilk kez paylaştı

Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı

Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı

Değişen Dünyada Müslüman Kadın Sempozyumu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mükerrem Bedizel Aydın, kadın hekimlerin Osmanlı döneminde bilgileri, aile üyeleri ya da tıp kitaplarından öğrendiklerini belirterek, "Ne dönemin darüşşifa kayıtlarında ne saray mekteplerinde ne hastanelerde...

Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mükerrem Bedizel Aydın, kadın hekimlerin Osmanlı döneminde bilgileri, aile üyeleri ya da tıp kitaplarından öğrendiklerini belirterek, "Ne dönemin darüşşifa kayıtlarında ne saray mekteplerinde ne hastanelerde ne tıp medreselerinde kadınların adına, kaydına rastlamak mümkün değil." dedi.

Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı tarafından düzenlenen "Değişen Dünyada Müslüman Kadın" konulu sempozyum, İstanbul Üniversitesi Kongre Merkezi'nde yapıldı. Sempozyumun, "Sağlıkta kadın" konulu oturumunda konuşan Doç. Dr. Mükerrem Bedizel Aydın, Müslüman kadının sağlıktaki yerini tarihin içinden adeta "cımbızla çekerek" bulduklarını kaydetti.

Müslüman kadınların toplumun her türlü adet, gelenek ve sağlık uygulamalarında kendine yer edindiğine değinen Aydın, İslam öncesi Arap toplumunda farklı dallarda görev yapan kadın hekimler olduğuna işaret etti.

İslam öncesi Arap toplumunda Zeynep adında meşhur bir göz hekimi olduğunu anlatan Aydın, bu hekime ülkenin dört bir yanından tedavi için kadın ve erkeklerin geldiğine değindi. İslam medeniyetinde de tıbbın diğer alanlardan daha fazla önem kazandığının altını çizen Doç. Dr. Aydın, şöyle konuştu:

"Tıp kitaplarının ön sözlerinde şöyle ifade ederler: 'Beden ilmi, din ilminden önce gelir. Zira bedeni sağlıklı olmayan bir kişinin ibadetlerini yerine getirebilmesi mümkün değildir.' Bu anlayış İslam dininin bedeni kutsal kabul edişi, değer verişi, bedenin insana emanet oluşu, Hz. Peygamber'in her vesileyle hekime gitmeyi, tedavi olmayı teşvik edişi, hiçbir derdin dermansız yaratılmadığını buyurması gibi hususlar, İslam medeniyetinde tıbbın hakikaten önemli katkılar yapılan bir alan olmasına imkan sağladı. Dolayısıyla daha ilk dönemlerden itibaren Müslüman kadınların ve bizzat Peygamber Efendimizin teşvik ve takdirleriyle doğum konusunda yardımcı olmaktan, cinsel konularda aydınlatmaya, savaşta yaralıların bakımından çeşitli ilaçlar hazırlamaya, birtakım geleneksel tedavi usulleri uygulamaktan kızların sünnetlerini yapmaya kadar geniş bir alanda toplumda sağlık işlerini üstlendiklerini söyleyebiliriz."

Savaştaki yaralılara bakan kadın hekimler

Doç. Dr. Aydın, kadınların savaşta yaralıların tedavisi konusunda da önemli yararlılıklar gösterdiğini bildirdi.

Hayber Gazası'na katılan iki hamile hekim olduğunu ve bu kadınların savaş sırasında doğum yaptığının kaynaklarda yer aldığına değinen Aydın, "Doğumlarını yaptıktan sonra, lohusalıklarına aldırmadan savaşta büyük yararlılıklar gösterdikleri için Hayber dönüşünde bizzat Peygamber Efendimizin takdir ve teşriklerine mazhar olmuşlar ve ganimetten hem kendilerine hem evlatlarına pay tensip edilmiştir." dedi.

Osmanlı dönemindeki kaynaklarda geçen "tabibe", "hekime" gibi unvanlardan, kadınların sağlık alanında var olduğunu anladıklarını aktaran Doç. Dr. Aydın, kadınların, rahim içindeki çıban, ölü cenin veya eşin çıkarılması, genital organ anomalileri, papillom benzeri ameliyatlarda görev yaptıklarını anlattı.

Aydın, kadın hekimlerin erkek hastalara da baktığının kaynaklarda yer aldığını ifade etti.

Kadın hekimlerin bu bilgileri aile üyelerinden ya da tıp kitapları okuyarak öğrendiğine değinen Aydın, şu bilgileri verdi:

"Ne dönemin darüşşifa kayıtlarında ne saray mekteplerinde ne hastanelerde ne tıp medreselerinde kadınların adına, kaydına rastlamak mümkün değil. Bu da bize hanımların tedavi yöntemlerini genellikle aile içinden intikal ederek, usta-çırak ilişkisi yoluyla veya tıp kitabı okuyarak, tecrübeler edinerek öğrendiklerini düşündürüyor. Kaldı ki 19. yüzyılın sonlarına kadar darüşşifalarda yatan kadın adına tesadüf edilmiyor. Hasta olarak dahi kadınlar darüşşifalarda tedavi edilmiyorlar."

Sağlık alanında çalışan kadın oranı yüzde 57

Psikiyatrist Dr. Rümeysa Yeni Elbay, 2014 TÜİK verilerinde, çalışan kadın istihdamı yüzde 27 iken sağlık alanında bu oranın yüzde 57'nin üzerinde olduğunu kaydetti. Doktorların yüzde 39'unun kadın olduğunu belirten Elbay, tıp fakültesinde okuyan kız öğrenciler bakımından oranın da 2006'da yüzde 41 iken 2013'de yüzde 44'e yükseldiğini ifade etti.

Bu oranın yüksekliğinin sağlık sektörünün kadınlar açısından rahat bir alan olduğunu göstermediğine işaret eden Elbay, şu değerlendirmede bulundu:

"2013'te 30 ilde 360 sağlık çalışanı kadın ile Sağlıkta Çalışan Kadının Sorunları adlı bir araştırma yapıldı. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 77'si evli, yüzde 72'si çocuk sahibi ve yüzde 40'ı nöbet tutuyor. Yüzde 40'ın üzerinde katılımcı, çalışma ortamında cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu düşünüyor. Ev ve iş yerindeki sorumluluklarının ağırlığı nedeniyle fiziksel ve psikolojik olarak yıpranmış, aileleri ve kendilerine zaman ayıramadıklarını söylüyorlar. Özellikle evli, çocuklu, orta yaş gruplarında kadınların eğitim fırsatlarını kaçırdığı ve kariyer gelişimini tamamlayamadığını görüyoruz."

Elbay, Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında kadın istihdam oranının hala düşük olduğunu, kadınların doğum izin sürelerinin de Avrupa ülkelerinin ortalamalarının çok altında olduğunu bildirdi.

Yeryüzü Doktorlarından Dr. Havva Sula da Afrika ülkelerinde kadın sağlık çalışanlarının faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

Kaynak: AA / Güncel
title