DEAŞ'ın tekkelerini yıktığı Musul'un Mevlevileri "Rumi"nin yolunda yaralarını sarıyor
Terör örgütü DEAŞ'ın 3 yıl boyunca işgal ederek arkasında büyük bir yıkım bıraktığı Musul'un 2 asırlık Mevlevileri, yıkılan tekkeleri ve yakılan eserlerine rağmen Türk-İslam düşünürü ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin yolunda kentin eski günlerine dönmesini arzuluyor.
Terör örgütü DEAŞ'ın 3 yıl boyunca işgal ederek arkasında büyük bir yıkım bıraktığı Musul'un 2 asırlık Mevlevileri, yıkılan tekkeleri ve yakılan eserlerine rağmen Türk-İslam düşünürü ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin yolunda kentin eski günlerine dönmesini arzuluyor.
DEAŞ, binlerce yıldan beri çok farklı kültürlerin zenginliklerinin bulunduğu Musul'da antik kentleri ve el yazması kitapları yok etmekle kalmadı, aynı zamanda da yüzlerce cami, türbe, tekke ve kilise gibi ibadet yerlerini de yıktı.
Irak'ın en büyük ikinci kentinin cadde ve sokaklarında, özellikle de batı yakasındaki eski Musul Mahallesi'nde savaşın izlerini taşıyan ve onarılmayı bekleyen çok sayıda yapılar görülse de sakinleri geleceklerinden umutlu.
DEAŞ'ın yenilgiye uğratılmasının üzerinden geçen 4 yılda kent sakinleri yıkılan binaları, altyapıları, köprüleri ve fabrikalarını onarırken, bir yandan da kültürel, sosyal ve dini yaşamlarını da toparlayarak yaralarını sarmaya devam ediyor.
Şeyh Main Abdul-Muin: Kadim kent Musul'un Mevlevi ailesi
İlahi aşka adadığı ömrüyle dünyanın dört bir yanından takipçileri olan Mevlana Celaleddin-i Rumi, Musul ve halkının Türkiye ile yüzlerce yıllık güçlü tarihi, sosyal, kültürel ve dini bağlarının sembollerinden birini oluşturuyor.
Kentin köklü aileleri arasında Mevlevi yolunun yüzlerce takipçileri de bulunuyor. DEAŞ'ın işgali sürecince tekkeleri yıkılan ve bir kısmını saklayarak kurtarabilmelerine rağmen birçok el yazması eserleri yakılan Şeyh Main Abdul-Muin ve ailesi bunlardan biri.
Şeyh Main ve ailesi, Rumi'nin vefatı dolayısıyla "düğün gecesi" anlamına gelen "Şeb-i Arus" adıyla da anılan bu özel günü, DEAŞ işgali öncesinde daha geniş bir şekilde yad ediyordu. Buna rağmen yıkılan Mevlevi tekkelerinin yerine evlerinde Mevlana'nın "sevgilisi"ne kavuşmasını anmaya devam ediyorlar.
Dünyanın farklı yerlerinde, birçok millet ve dine mensup kişinin takipçisi olduğu Mevlana'nın bu seneki anmasına Şeyh Main ve ailesi, yaklaşık altı aydır aktif olarak faaliyetlerine devam ettiği kentte halkla kurduğu yakın temasla öne çıkan Türkiye'nin Musul Başkonsolosu Mehmet Küçüksakallı ve Anadolu Ajansı ekibini de davet etti.
Musul'da mütevazi bir "Şeb-i Arus"
Şeyh Main, Osmanlı zamanında Musul valilerinin önemli günlerinde ailesini ziyaret ettiğini belirtirken, Küçüksakallı da Türkiye'nin Musul ve Irak halkıyla ilişkisinin her zaman devam edeceğini vurguladı.
Beraberinde getirdiği Kur'an-ı Kerim'i aileye takdim eden Küçüksakallı ve Şeyh Main, Rumi'nin insanlığa ışık tutan öğretilerini andı ve "Şeb-i Arus" gibi önemli günlerin gelecekte kentte daha geniş bir şekilde anılmasını umut ettiklerini dile getirdi.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle devam eden Rumi'yi anma, def eşliğinde salavatlar, zikirler ve Hazreti Muhammed'i övücü sözlerle sürdürüldü. Huşu içindeki dinleyenlerin de zaman zaman zikirlere eşlik etmesi dikkati çekti.
"200 yıldan fazladır biz bu şehirdeyiz"
AA muhabirine konuşan Şeyh Main, 200 yıldan daha fazla bir süredir Musul'da yaşadıklarını belirterek, "Şadli Mevlevi tarikatını" takip ettiklerini ve Musul'un yanı sıra Felluce ve Bağdat'ta da tekkelerinin olduğunu dile getirdi.
Dini aktiviteler, İslami okumalar ve fıkıh eğitimlerinin tekkelerinde uzun yıllardır devam ettiğini vurgulayan Şeyh Main, "Irak'ın içinden geçtiği durumdan dolayı, özellikle 1959 yılında komünistler nedeniyle ve sonrasında da DEAŞ'ın gelmesiyle bütün tekkelerimiz yok edildi." diye konuştu.
Musul'un DEAŞ'tan kurtarılması operasyonu sırasında da ana tekkeleri olarak nitelediği Bab el-Beyt bölgesindeki tekkelerinin de hava saldırıları nedeniyle yıkıldığını kaydeden Şeyh Main, DEAŞ'ın birçok yazılı eserlerini yaktığını ancak bir kısmını saklayarak koruyabildiklerini sözlerine ekledi.
Şeyh Ebu Hasan Şadili ve büyük şeyhleri Celaleddin Rumi'nin yolunu takip ettiklerini vurgulayan Şeyh Main, "Biz Muhyiddin İbnü'l-Arabi'nin torunlarıyız ki o da tasavvufun büyük bir şeyhidir ve Celaleddin Rumi'den fıkıh ve şeri ilimlerini almış. Biz son güne kadar yolumuza devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Diğer şeyhler, seyitler ve tarikatların takipçileriyle kardeşlik ilişkisini devam ettiriyoruz"
Şeyh Main, şu anda aralarında yaklaşık 600 erkek bulunduğunu ve bir kısımlarının Musul ve Bağdat'ta, diğerlerinin de yurt dışında yaşadığını anlattı.
"Irak'taki diğer şeyhler, seyitler ve tarikatların takipçileriyle kardeşlik ilişkisini devam ettiriyoruz." diyen Şeyh Main, "Şadili Mevlevi Tekkesi"nin de İstanbul'da bulunduğunu söyledi.
Şeyh Main, Mevlana'nın vefat yıl dönümünde Türkiye'yi ziyaret etme niyetleri olduğunu belirterek, "Önceden her yıl Mevlana Celalleddin Rumi'nin vefatını yad ediyor ve bütün tarikatlarımızın takipçilerini davet ediyorduk ama şehrimizin içinden geçtiği durum nedeniyle sadece sınırlı bir şekilde yad ediyoruz." diye konuştu.
Mevlevi tarikatının bilime özel bir önem verdiğinin altını çizen Şeyh Main, yıkılan tekkelerinin yeniden açılmasını arzu ettiklerini belirterek, kentin yeniden yapılandırılması için Türkiye'nin desteklerinin devam etmesini istediklerini ifade etti.