Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Taşınıyor
Tunceli'nin Hozat ilçesinde 2009 yılında askerlik görevini yaparken nöbet mevkinde ölü bulunan ve intihar ettiği öne sürülen Piyade Er Murat Oktay Can'ın ölümüyle ilgili davada şüphelilerin suç işleme kastı ile hareket etmedikleri ve herhangi bir...
Tunceli'nin Hozat ilçesinde 2009 yılında askerlik görevini yaparken nöbet mevkinde ölü bulunan ve intihar ettiği öne sürülen Piyade Er Murat Oktay Can'ın ölümüyle ilgili davada şüphelilerin suç işleme kastı ile hareket etmedikleri ve herhangi bir kovuşturmaya yer olmadığı belirtilirken, Murat Oktay Can'ın babası Oktay Can ise olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyledi.
Avukat Ahmet Çevik, "Murat Oktay Can'ın önce 5 Ekim 2009 yılında nöbet kulübesinde şehit olduğu haberiyle geldi. Önce şehit merasimiyle geldi. Sonra aileye 'Oğlunuz intihar etti. Ruh sağlığı bozuktu" dendi. Bu yüzden kovuşturmaya gerek olmadığına ilişkin cezai kararlar verildi. İç yargı yoluyla kesinleşmiş olduğu için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunduk. Hukuki boyutta da idarenin kusuru sorumluluk bakımından askeri yüksek idari mahkemesine başvurduk. Askeri yüksek idari mahkemesinde idarenin ajanlarının kusurlu olduğu yönünde karar vermesine rağmen, babanın manevi yıkıntısının bin 500 lira, maddi yıkıntısının 5 bin lira olduğu yönünde karar vermiştir. Bir babanın maddi ve manevi yıkıntısının bedeli olamaz. Hele 20 yaşına getirmiş olduğu çocuğunun vefatından sonra babanın maddi ve manevi yıkıntısının karşılığı olamaz. Bu yönde itirazlar da bulunmuş olup, bu itirazlara ret cevabı gelmiştir. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullanmış bulunmaktayız" dedi.
"GÖREV SEFER EMRİ GELDİ"
Er Murat Oktay Can'ın ölümünün ardından aileye görev sefer emri geldiğini belirten Avukat Ahmet Çevik, "Aileye, Murat Oktay Can'ın görev sefer emri geldi. Bu görev sefer emri vefat ettikten sonra gelmiştir. Yani bu aileye manevi yönde yıpratmak amacıyla gönderilmiştir. Bunda idarenin hizmet kusuru olduğu söylenmekte, ama cezai kusurunun olmadığı yönünde karar verilmiştir. Buna da itiraz edeceğiz" diye konuştu.
"ELİMİZDE 22 DELİL VAR"
Baba Oktay Can ise, "Ne yazık ki askeri savcılık, elimizde 22 delil olmasına rağmen hiçbir delilin üzerine gitmemiştir. Bir yıl içinde maddi manevi dava açmak zorundaydık. ve dava açtık" dedi. Karakol komutanlarının kusurlu oldukları, Murat Oktay Can'ın bunalıma girdiğini, hiçbir psikiyatri tedaviye götürülmediği ve bir gün bile olsa başına refakatçi bırakıldığını kaydeden baba Can, "Şimdi ben burada Sayın Askeri Yüksek Mahkemesi 2'inci Daire Başkanlığına soruyorum? Siz neye göre bu kararı verdiniz? Neden bu komutanlar tutuklanmadılar? Kusurlarının oldukları ve yine Murat Oktay Can'ın ölüm raporunda idare ajanlarının etkili oldukları, dayak, şiddet olduğu açıkça yazmaktadır. Biz bunun parasal yönünde değiliz. Biz buradaki delillerin ortaya çıkartılmasını istedik" diye konuştu. Karara itiraz ettiklerini, Askeri Yüksek Mahkemesi'nin aynı kararı vermesi üzerine avukat aracılığıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını ifade eden baba Can, şunları söyledi:
"İnşallah burada Anayasa Mahkemesi duyarlı olacaktır. Şu anda Türkiye'de vurulan asker sayısı 5 bindir. Resmi kayıtta olan 987'dir. Anayasa Mahkemesi'nde bu ailelerin de, bu evlatlarımızın da haklarını alacaklarına inanıyorum. Meclise önerge vererek, komisyonların kurulmasını şüpheli ölümlerin askeri mahkemelerden alınıp sivil mahkemelerine verilmesini, zaman aşımlarının kaldırılmasını meclis kabul etmiştir."
"İNTİHAR OLMADIĞINA İNANIYORUZ"
Muş'un Hasköy ilçesinde vatani görevini yaptığı jandarma karakolunda piyade tüfeğinden çıkan kurşunla yaşamını yitiren er Uysal Doğan'ın amcası Binali Doğan ise, yeğeninin ölümünün intihar olmadığını söyledi. Doğan, "Yeğenimin ölümü bize intihar denildi. Biz o karakola gittik. Silahın başkasına ait olduğunu gördük. Bunun intihar olmadığına inanıyoruz. Onun için Elazığ Askeri Mahkemesi'ne başvurduk. Elazığ Askeri Mahkemesi'nde bize söylenen, mesajları alamadık. Askeri savcılık bunun sonucunda takipsizlik kararı verdi. Biz de bunun sonucunda bir üst mahkeme olan Malatya Askeri Mahkemesi'ne başvurduk. Malatya Askeri Mahkemesi kararı bozdu. Şu anda mahkeme devam ediyor" dedi.
"İNTİHAR EDECEK SORUNLARI YOKTU"
Ciddi bir sonuç çıkmayacağını düşündüğünü de sözlerine ekleyen Doğan, "Çünkü 10 yıl içerisinde bir tabur askerin intihar süsü verilerek öldüğünü söylüyorlar. Yani 10 sene içerisinde PKK ile çatışarak şehit olan asker sayısı 800, intihar olarak söylenen ise 987 olarak söyleniyor. Biz bunun intihar olmadığını biliyoruz. Bizim çocuklarımızın intihar edecek sorunları yok. Yargılama şekliyle ilgili bir problemimiz şudur. Askeri savcı bize çocuğun elindeki mesaj içeriklerini ve elindeki notları bize vermedi. Çekindiler. Vermeden de mahkemeye takipsizlik kararı verildi. TBMM'de de bu konuda girişimde bulunduk. Çünkü askeri mahkemelerde çocuklarımızın yargılanmasını istemiyoruz. Sivil mahkemelerde yargılansınlar. Şu anda siz Genelkurmay Başkanını askeri mahkemede değil sivil mahkemede yargılıyorsan, bizim çocuklarımızın ondan eksiği ne? Bizim çocuklarımızda sivil mahkemede yargılansınlar ki bizim buna güvenimiz geldi. Yoksa biz bunun intihar olduğuna inanmıyoruz" dedi. - ANTALYA