Darbe Sanığından "İçim Geçmiş, Uyumuşum" Savunması
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 216'sı tutuklu, 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 216'sı tutuklu, 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanık Adem Karabulut, Ankara'ya Kara Harp Okulu emrine görevlendirme ile Kara Harp Okulu ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu öğrenci alımlarında görevli olarak geldiğini söyledi.
Darbe girişimi gecesi terör saldırısı ihtimali gerekçesiyle telefonla göreve çağrıldığı ifade eden Karabulut, "Gerçekten bir terör saldırısı olsa ve ben bu emri yerine getirmeseydim yine sanık olarak yargılanacaktım. Meslek hayatımın hiçbir evresinde FETÖ/PYD ile bağlantım yoktur. Kimseye de 'himmet' adı altında para vermedim. Herhangi birinden kanunsuz emir almadım" dedi.
Sanık Ali Güdül de FETÖ ile herhangi bir irtibatının olmadığını ileri sürerek, İstanbul'da görevli olmasına rağmen öğrenci alımları için Ankara'ya Kara Harp Okulunda görevlendirildiğini anlattı.
Olay günü kendisini üsteğmen Şaban olarak tanıtarak arayan bir şahsın, 28 Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına gitmesi gerektiğini söylediğini aktaran Güdül, kimlik kontrolü yapılmadan nizamiyeden geçtiğini ve tank taburuna yönlendirildiğini ifade etti. Darbe girişimi içinde yer almadığını öne sürerek tahliyesini talep etti.
Sanık Mustafa İnanç ise Kara Harp Okulundan gelen emir üzerine 28. Mekanize Piyade Tugayı'na gittiğini ve burada firari sanık eski tuğgeneral Ali Kalyoncu ile karşılaştığını kaydetti. Kalyoncu'nun emirlerine uymadığını, daha sonra arkadaşlarıyla orduevine gitmek için karar aldıklarını savunan İnanç, "Ulus'a geldiğimizde üniformalı olduğumuz için halk bize tepki gösterdi. İsmail binbaşı kaçtı, Yüzbaşı Sinan da araçtan inerek taksiye bindi. Can güvenliğim nedeniyle ben de 28. Mekanize Tugayına gittim. Olaylara karışmadan sabaha kadar burada bekledim." ifadelerini kullandı.
Sanık İbrahim Köymen de Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığında görev yaptığını, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın öğrenci alım faaliyetleri için haziran sonundan temmuz ayı sonuna kadar görevlendirildiğini söyledi.
Koray yüzbaşının kendisini arayarak acilen bir şekilde karargaha gelmesi gerektiğini, bu emrin Kalyoncu tarafından verildiğini ileri süren Köymen, bunun üzerine 28. Mekanize Tugay Komutanlığına gece saatlerinde gittiğini öne sürdü.
Köymen, Kalyoncu'nun telefon üzerinden böyle bir emri vermesini yadırgamadığını belirterek, "Ben Suriye planlaması konusundaki tecrübelerimden dolayı, o bölgede bir görevlendirme beklediğimden ve Ali Kalyoncu benim amirim olduğundan bu arama bana anormal gelmedi." ifadelerini kullandı.
FETÖ ile irtibatının bulunmadığını, emir komuta zinciri içerisinde hareket ettiğini savunan Köymen, bu duruma düşmesine neden olanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.
"İçim geçmiş, uyumuşum"
Tutuklu sanık Hakan Yaşar da Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Başkanlığı Bilgi Sistem Daire Plan Proje Uyuşum Şube Komutanlığında üsteğmen olarak görev yaptığı anlattı.
Devlete, vatana ve millet kasdedecek hain girişim içinde bulunmadığını savunan Yaşar, 15 Temmuz günü mesainin ardından Çankaya lojmanlarındaki evine geldiğini, saat 22.15 sularında Gazi Üniversitesine geçmek üzere evden ayrıldığını, Kuğulu Park civarında uçak seslerini duyunca görev yaptığı şubenin WhatsApp grubuna "Neler oluyor" diye mesaj attığını anlattı.
Şube müdürünün gruba, "Kimse evinden ayrılmasın" diye yazması üzerine eve dönmeye karar verdiğini, bu sırada tesadüfen geldiği 4. Kolordu Kışlası'nın önündeki askere "neler olduğunu" sorduğunu iddia eden Yaşar, "Görevli asker de 'Beklemeyin, devam edin' diyerek nizamiyeyi göstermesi üzerine kargaşanın da etkisiyle mecburen içeri girdim. Burada Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğu, herkesin göreve çağrıldığı anlatılıyordu." dedi.
Bu kışlada görevli olmadığını, çıkmak istediğini söylemesine rağmen çıkışların yasaklandığı gerekçesiyle izin verilmediğini öne süren Yaşar, şöyle devam etti:
"Tugay bahçesinde sivil giyimli 2-3 kişi gördüm. Onlarla neler olduğunu öğrenmek için tugay binasına girdik. Televizyondan askeri kalkışmaya ilişkin haberleri görünce darbeyi anladım. Tugayın bahçesinde uzak bir köşede hiçbir şeye karışmadan bekledim. Yorgunluğun da etkisiyle içim geçmiş, uyumuşum. Kalabalığın sesiyle uyandım. Ali Kalyoncu'nun konuştuğunu, mühimmatla ilgili bir şeyler söylediğini duydum. Gruptan homurdanmalar oldu. Bunun üzerine Kalyoncu gitti. Ardından tugay komutanı ve beraberindekiler gelip beni gözaltına aldılar."
Sanık Osman Durmuş da savunmasında 15 Temmuz günü akşama kadar aile ziyaretlerinde bulunduğunu ve akşam üzeri eve döndüğünü, televizyonda İstanbul'da köprülerin kapatıldığı haberini gördüğünde, lojmanda oturan diğer askeri personelin kamuflajlarını giyinip işe gittiklerini görmesi üzerine İbrahim Köymen ile birlikte iş yerine gittiklerini öne sürdü.
Durmuş, kalkışma olduğunu karargahtaki televizyondan 23.30 sıralarında öğrendiklerini ileri sürerek, ardından birliği terk etmek istediğini ancak nizamiyede vatandaşlar toplandığını, içerideki askeri personel tedbir alarak çıkışları kapattığını, bu nedenle çıkamadıklarını ifade etti.
Komutayı devraldığı iddiasını yalanladı
Sanıklardan eski Albay Hacı Ahmet Aslıhan da oğlunun eğitim ve sağlık sorunları nedeniyle 15 Temmuz'da İstanbul'dan Ankara'ya geldiklerini, saat 17.00 sularında evine ulaştığını söyledi.
İzinde olmasına rağmen saat 23.00 civarında sanıklardan eski Albay Fahri Akbal'ı ziyaret için birliğe geldiğini anlatan Aslıhan, bu sırada Ali Kalyoncu'nun emriyle alarm verildiğini, subayların alarm bölgesinde toplanmasının emredildiğini aktardı.
Alarm üzerine hiç tereddüt etmeden eğitim elbiselerini giyip nizamiyeye geçtiğini söyleyen Aslıhan, alarm bölgesine geçmek üzere 4. Kolordu Komutanlığının kışlasına vardığını belirtti.
Alarm bölgesine geçmek için Fahri albay ile rastgele bir ZMA'ya bindiklerini öne süren Aslıhan, "Araçların kışla içindeki alarm toplanma bölgesine gittiğini sanıyorduk. Kışla dışına çıkıldığını farketmedik. Bir süre sonra Fahri Albay dışarı çıkıldığını farkedince araç komutanına nereye gittiklerini sordu. Araç komutanı, 'Genelkurmaya saldırı oldu. Kocatepe civarında tedbir alacağız.' dedi. Biz de Cebeci'ye, oradan iş yerimize geçer emri bekleriz diye düşündük. Bir süre sonra trafik takandı. Trafiğe bakmak için aracın kulesine çıktım. Dışarıdan silah sesleri geldi. İddianamede benim ateş ettiğim söyleniyor. Ben ateş etmedim. Sesler dışarıdan geldi. Hasan Altın'ın asker silahıyla değil, dışarıdan ateş edenlerce öldürüldüğünü düşünüyorum." diye konuştu.
Ali Kalyoncu ile 28. Mekanize Tugayına geçip emir komutayı devraldığı yönündeki iddiayı yalanlayan Aslıhan, 28. Tugay'a hiç gitmediğini, emir komutayı devralması gibi bir durumun söz konusu olmadığını öne sürdü.
Aslıhan'ın savunması sürerken mahkeme heyeti yarın devam etmek üzere duruşmaya ara verdi.