Darbe Girişimine İlişkin "Genelkurmay Çatı" Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanığın yargılandığı "çatı" davasında, teşebbüs faaliyetlerine katılmak üzere Akıncı Üssü'nden karargaha gelen 33...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanığın yargılandığı "çatı" davasında, teşebbüs faaliyetlerine katılmak üzere Akıncı Üssü'nden karargaha gelen 33 kişilik Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli arasında bulunan sanık Hasan Demirci ile olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde görev yapan Halis Ahmet Özer'in savunmaları tamamlandı.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan ve olay tarihinde astsubay çavuş olan Demirci, 14 Temmuz'da sanıklardan Şevket Samet Okyay'ın kendisini arayarak, "Tim komutanının emri var. Mesaiye cuma günü arabayla gel." dediğini bildirdi.
Darbe girişimi günü, Burak Keklik'in tatbikat olacağını söylediğini, Akıncı'ya gelmesini emrettiğini ifade eden Demirci, gittikleri Akıncı Üssü'nde kamuflaj giyip, silah kuşandıklarını, ardından otobüsle Genelkurmay Başkanlığına geldiklerini anlattı.
Burada Burak Keklik'in, güvenlik tatbikatından bahsettiğini söyleyen Demirci, tim komutanı Keklik'in kendisinden karargahın giriş katında beklemesini istediğini, bir iki dakika bekledikten sonra tim komutanıyla dışarı çıktığını anlattı.
Demirci, "Yine komutanın emriyle bir köşeye gittik. Bir süre bulunduğum yerden ayrılmadım. Saat 22.00 civarında tekrar giriş kapısına geldim. Kısa süre sonra üzerimizden uçak ve helikopterler geçmeye başladı. Neler olduğunu anlamak için nizamiye bölgesine gittim. Personel, terör tehdidi olabileceğini söyledi. Normal bir şeyler olmadığını anladım. Emniyetimi almak için nizamiyenin üst katındaki kafeteryaya çıktım. Orada olayların bitmesini beklerken sızdım." diye konuştu.
Sanık Demirci, sabah saatlerinde, geldikleri otobüsten kişisel eşyalarının bulunduğu çantayı aldığını bildirerek, "Olayın vahametini anlayınca kaçıp kurtulmak istedim. Ayhan Carık ile karşılaştım. Bulunduğumuz yerden uzaklaştık. Uygun zamanı bekledik ve fırsatını bulunca kışladan çıktık." dedi.
Fetullah Gülen'in kitabı ve Zaman gazetesi nüshaları
Kendisini olaylara Keklik'in dahil ettiğini söyleyen Demirci, iddianamede, evinde yapılan aramada FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen'in "Kırık Mızrap" kitabının bulunmasına ilişkin, "Şiir okumayı severim. Bu yüzden 5 tanesi 15 liraya veya 20 liraya paket kitaplar alırım." dedi ve bu kitabın da onların içinden çıkmış olabileceğini ileri sürdü.
Demirci, evinde örgütle bağlantılı olan ve darbe girişiminin ardından kapatılan Zaman gazetesinin 3 nüshasının ise "temizlik ve genel maksatla evde bulunduğunu" iddia etti.
Halis Ahmet Özer'in savunması
Sanıklardan olay tarihinde yarbay olan ve iddianamede, "saat 02.01'de darbecilerin kontrolündeki karargaha gelerek, diğer sanıklar Mehmet Akçara ve Asım Şanöz ile birlikte içeride serbestçe dolaştığı" belirtilen Halis Ahmet Özer ise Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde görev yaptığını, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın konuşma metinlerini hazırladığını aktardı.
Olay gecesi evindeyken önce telefon mesajları, ardından hastanede bulunan eşinin telefonuyla bir hareketlilik olduğunu duyduğunu, televizyonda Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını öğrendiğini, terör eylemi olabileceğini düşündüğünü ifade eden Özer, Genelkurmay santralini aradığını, ancak cevap alamadığını söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını gördüğünü, 2 yaşındaki çocuğunu uyutmaya çalışırken "içinin geçtiğini", saat 01.00'e doğru telefonun çalması üzerine arandığını anlatan Özer, "Bir şahıs, 'Karargahtan arıyorum. Siz de arkadaşlarınıza ulaşıp haber verin ve ivedi görev yerinize geçin.' dedi ve kapattı. Genelkurmay Başkanının yapacağı bir açıklama ya da konuşma için çağrıldığımı değerlendirdim." diye konuştu.
Arayan kişi kendisini tanıtmamış
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Hepimiz askerlik yaptık. Askerde arayan kişi kendini tanıtır. Seni arayan kim olduğunu söylemedi mi?" sorusu üzerine Özer, kişinin kendini tanıtmadığını ileri sürerek savunmasına şöyle devam etti:
"Binbaşı Asım Şanöz'ü aradım. Acilen görev yerine gitmemiz gerektiğini söyledim. Aracının olmadığını söyleyince konutuna giderek, kendisini aldım. Gittiğimizde güney nizamiye kapalı görünüyordu. Kuzey nizamiyeye yöneldim. Personel içeri almak istemedi. Özel Kalem'de görevli olduğumuzu ve çağrıldığımızı söyledik. Kimlikleri kontrol ettikten sonra girmemize izin verdiler. Karargah bahçesi sakindi, anormal bir durumla karşılaşmadık. Karargahın giriş katında kimse yoktu. Merdivenlere çıktık, çalışma odamızın bulunduğu koridorda teçhizatlı personel gördüm. Güvenlik maksadıyla orada bulunduklarını düşündüm ve odama geçtim. Burada gördüğüm Mehmet Akçara elleri kelepçelenerek, odaya konulduğunu, ne olduğunu bilmediğini, odaya kapatan şahısların telefonlara cevap vermemesini söylediğini, telefonlara bu nedenle bakmaktan korktuğunu söyledi."
Silah ve bağırış sesleri duyduktan sonra koridora çıktığını, bu sırada sanıklardan Ramazan Gözel'in kendisini görerek, şaşırdığını ve "Ne geziyorsun? Emniyetinizi alın." dediğini aktaran Özer, "Orada birkaç silah vardı. Özel kuvvet personeli, bir silahı elime tutuşturdu. İnsanlar panik halindeydi. Bir yerde bekledim, sonra silahı bulunduğu yere bıraktım. Ne olduğunu anlamaya çalıştım." diye konuştu.
Burada, sanıklardan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın o dönemdeki emir subayı Levent Türkkan'ı gördüğünü, o sırada durumunu bilmediği için Orgeneral Akar'ın yerini sorduğunu anlatan Özer, "Genelkurmay Başkanımızı yürekten seviyordum. Komutanın sağlıklı olduğunu, emniyetli bir yere götürüldüğünü, endişelenmememi söyledi." dedi.
Bulunduğu kata o dönemde korgeneral rütbesiyle görev yapan Salih Ulusoy'un geldiğini, "halkla görüşmekten" bahsettiğini ifade eden Özer, o sıralarda "darbe girişiminin başarısız olması üzerine karargaha konuyla ilgili olmayan kişilerin çağrılıp, işin sulandırılması için karargaha çağrıldığını düşünmeye başladığını" ve can güvenliğini sağlamaya ve suç olacak hiçbir şeye bulaşmamaya gayret ettiğini savundu.
Darbe girişiminden daha önceden haberdar olmadığını ileri süren Özer, "O gece olan elim hadiseleri tasvip etmiyorum. Darbeci olduğum suçlamasını reddediyorum. Hiçbir örgütün üyesi değilim." dedi.
Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın, "Kamuflajlı özel kuvvet personeli, karargaha geldiğinizde sivil kıyafetli olan size bir şey sormadı mı?" sorusuna Özer, "Katta değillerdi. İç kesimlerdelerdi. Sormadılar." yanıtını verdi.
Avukat Ayhan'ın, "O gece Başbakanımızın açıklamasını dinlediniz. Sayın Cumhurbaşkanımız net şekilde kalkışma olduğunu söylüyor. Bunu dinlediniz. Genelkurmaya gittiniz ve size müdahale etmediler. Darbe girişimi olduğunu sonra anladınız. Size niye inanalım?" sorusunu yönelttiği Özer, "Kısmi bir kalkışmadan bahsediliyor. Ben de orada komutanımızın bana ihtiyacı olduğunu düşünerek gittim." diye konuştu.
Duruşmada, sanık savunmalarının alınmasına devam ediliyor.