Darbe Girişiminde Orgeneral Başoğlu'nun Kaçırılmasına İlişkin İddianame (2)
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Başoğlu'nun kaçırılmasının, darbe teşebbüsünden önce, Cumhurbaşkanlığı...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) Orgeneral Kamil Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Başoğlu'nun kaçırılmasının, darbe teşebbüsünden önce, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı görevinde bulunan Albay Muhsin Kutsi Barış'ın, 11-15 Temmuz 2016'da, alayda çok sayıda rütbeli asker misafirleriyle rutinin dışında yaptığı görüşmeler sırasında planlandığı belirtildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca emekli Orgeneral Başoğlu'nun EDOK Komutanlığı görevini yürütürken FETÖ'nün darbe girişimi sırasında kaçırılmasına ilişkin 12 şüpheli hakkında hazırladığı iddianame, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
İddianameye göre, Başoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı sorumluluk sahasında bulunan Komutan Konutları Bölgesindeki lojmanından zorla derdest edilerek askeri bir ambulansla Akıncı Üssü'ne götürülerek alıkonulması, 15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde, 11-15 Temmuz 2016'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı görevinde bulunan Albay Muhsin Kutsi Barış'ın alay içinde çok sayıda rütbeli asker misafirleriyle rutinin dışında yaptığı görüşmeler sırasında planlandı.
Barış, 14 Temmuz 2016 günü sivil bir araç ve kıyafetlerle kendisini ziyarete gelen Albay Uğur Karaca ile görüştü.
İki komutan, görüşmenin ardından birlikte keşif yaptı. Keşif öncesinde Üsteğmen Abdullah Yılmaz, Alay Komutanı Barış'ın emri üzerine, İnönü Kışlasına geçip onları karşıladı.
Keşif sırasında Alay Komutanı Barış ve Albay Karaca, nizamiyeye girerek askerlere nöbetçi sayısı ve nöbet değişim saatleriyle ilgili sorular sordu.
Albay Barış ve Karaca'nın, daha sonra kışladan ayrılarak müşteki Orgeneral Başoğlu'nun lojmanının da yer aldığı Komutan Konutları Bölgesine geçtikleri belirtilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış zorla derdest etme ve alıkoyma planını yapan, emrini veren ve organizasyonun başında olan kişilerden birisidir. Söz konusu plan, çoğunluğu Kara Kuvvetleri Komutanlığında görevli darbeci askerler tarafından uygulamaya konuldu.
Şüphelilerden Kara Kuvvetleri Komutanı Özel Kalem Müdürü olan Albay Nuh Altınsoy, 15 Temmuz günü saat 21.30 sıralarında EDOK Komutanının Koruma Astsubayı Başçavuş Vahit Kucaklı'yı arayarak Orgeneral Başoğlu'nun yerini sordu. Albay Altınsoy, olumsuz cevap alınca bu defa Kara Kuvvetleri Komutanına bilgi vereceğini bildirerek müştekinin yerini yeniden sordu, evde olduğunu öğrenince bu bilgiyi ekibe verdi. Bu bilgiyi alan ekip harekete hemen geçti.
Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış, EDOK Komutanının zorla derdest edilerek Akıncı Üssüne götürülmesi için Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Albay Uğur Karaca'nın emrine girmek üzere Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında çalışan Üsteğmen Abdullah Yılmaz, Üsteğmen Eyyüp Baloğlu, Uzman Çavuş Tuna Han Ata, Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğinde çalışan Astsubay Başçavuş Selami Darcan ve Astsubay Kıdemli Çavuş Atahan Tatar'ı görevlendirdi.
Albay Barış, ayrıca, alay revirinde görevli Tabip Binbaşı Adem Parlak'a da olayda kullanılmak üzere bir ambulans tahsis etmesi ve ambulans için görevlendirme yapması emrini verdi. Bu emir üzerine Tabip Binbaşı Adem Parlak, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına ait 002390 plakalı ambulansı olayda kullanılmak üzere tahsis ederek, Ulaştırma Er Tekin Gökbaş'ı ambulans şoförü olarak, Ulaştırma Er Uğur Fidan'ı ise araç komutanı olarak görevlendirdi."
Kendisini genel sekreter diye tanıttı
İddianameye göre, şüpheli Albay Uğur Karaca, EDOK Komutanının derdest edilerek kaçırılması sırasında, bizzat olay yerinde bulunarak emir komutayı üstlendi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Özel İşlem Subayı Kurmay Binbaşı Yavuz Sezer de Albay Karaca ile birlikte hareket etti. Albay Karaca ve Binbaşı Sezer, kararlaştırıldığı şekilde 15 Temmuz gecesi saat 23.00 sıralarında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı İnönü Kışlası Koşu Parkuru nizamiyesine geldi.
Üsteğmen Eyyüp Baloğlu, Astsubay Başçavuş Selami Darcan ve Astsubay Kıdemli Çavuş Atahan Tatar ile Uzman Çavuş Tuna Han Ata, nizamiyede onları karşıladı. Üsteğmen Abdullah Yılmaz ise evinde uyuyakaldığı için ekibin bulunduğu yere geç geldi. Nizamiyeye gelirken şüphelilerle telefon irtibatı kuran Yılmaz, en son Albay Uğur Karaca ile görüştükten sonra ambulansın hemen gönderilmesi için Tabip Binbaşı Adem Parlak'ı telefonla aradı. Ambulansın gönderildiği bilgisini alan Yılmaz, bu sırada nizamiyenin önüne geldi ve ekiptekilerle buluştu.
Şüpheli askerler, İnönü Kışlası kantininin önünde Tekin Gökbaş'ın kullandığı ambulansa bindi. Albay Uğur Karaca, ambulansın ön tarafına geçti, Yavuz Sezer, Abdullah Yılmaz ve Tuna Han Ata ise aracın arkasına bindi. Uğur Fidan da araç komutanlığı görevini üstlendi.
Ambulans, Komutan Konutları nizamiyesine geldiğinde Albay Uğur Karaca, kimliğini gösterip kendisini Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri diye tanıtarak bariyerin açılmasını sağladı. Şüpheliler, ambulansı EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu'nun konutunun önüne çekti.
Genelkurmay Başkanının emriyle geldiklerini söyledi
Albay Uğur Karaca ve Binbaşı Yavuz Sezer, araçtan inerek müştekinin evine geçti. Albay Karaca, kapıyı açan müştekiye, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emriyle geldiklerini, terör sabotajlarına karşı tatbikat yaptıklarını ve kendisini güvenli bir yere götürmek üzere görevlendirildiklerini söyledi.
Şüphelilere itiraz etmeyen Orgeneral Başoğlu, üzerini değiştirmek istediğini söyledi ancak Albay Karaca bunu kabul etmedi. Albay Karaca ve Binbaşı Sezer, koluna girdikleri Başoğlu'nu zorla ambulansın arkasına bindirip ellerini arkadan bantladılar. Şüpheliler, görmemesi için komutanın kafasına yeşil renkli fanila geçirdi.
EDOK komutanını Akıncı Üssü'ne getiren şüpheliler, nizamiyede görevlendirilen eskort eşliğinde "141" olarak adlandırılan yerde durdu.
Albay Uğur Karaca, Orgeneral Başoğlu'nu araçtan indirerek orada bulunan başka askerlere teslim etti. Bu askerler, kafasındaki fanilayı çıkarıp, siyah bir torba geçirdikleri komutanı alıp ambulanstan uzaklaştı.
Şüpheliler, komutanı teslim ettikten sonra Akıncı Üssü'nden ayrılıp Kara Kuvvetleri Komutanlığına geçti. Albay Karaca ile Binbaşı Sezer, nizamiyede araçtan indi. Diğer şüpheliler ise ambulansla Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına döndü.
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi ile aynı odaya konulan Orgeneral Başoğlu, 16 Temmuz saat 10.00 sıralarında kurtarıldı.
Lojmanında 1 dolar bulundu
İddianameye göre, Albay Barış'ın komuta ettiği Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, darbe teşebbüsünde aktif ve kilit bir rol oynadı.
Albay Muhsin Kutsi Barış, darbe teşebbüsünden önce bilhassa 11-15 Temmuz 2016 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında rutinin dışında çok sayıda asker misafir ağırladı.
Hemen hepsi darbe girişiminde etkin rol oynayan Kurmay Yarbay Ümit Gençer, Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Kurmay Albay Osman Kılıç, Albay Bilal Özmen, Albay Harun Olgun, Yarbay Halit Kazancı, Albay Ertuğrul Yavuz, Albay Ertuğrul Bozçal, Kurmay Albay Fırat Alakuş, Kurmay Albay Muhammet Tanju Poshor, Kurmay Albay Ali Yazıcı, Albay Nuh Altınsoy, Jandarma Binbaşı Tarık Görener, 11-15 Temmuz'da şüpheliyi ziyarete geldi. Ceride kayıtlarında bulunmamasına rağmen, Kurmay Albay Uğur Karaca ve Tuğgeneral Ahmet Otal da Albay Barış'ı ziyaret etti.
Görüşmelerini gizlemek amacıyla kendisini ziyarete gelen özel misafirlerinin kaydının nizamiyelerde tutulmaması emrini veren Albay Muhsin Kutsi Barış, darbeden önce bir hafta boyunca gizliliğe riayet için şahsi ve makama ait cep telefonunu kullanmadı. Görüşmelerini dahili hattan yapan Barış, habercilerine, kendisini arayan olduğunda dahili hattan görüştürmeleri emrini verdi.
Barış, 14 Temmuz'da, alayın mühimmat mal sorumlusu Astsubay Kıdemli Başçavuş Levent Karakılıç ve Üsteğmen Arif Aydınoğlu'nu yanına çağırarak 8 bin G3 piyade tüfeği mermisi çıkarmalarını, bu mühimmatı kendi şoförü Uzman Çavuş Yusuf Yaylacı'yla birlikte makam odasının yanındaki dinlenme odasına koymalarını emretti.
15 Temmuz'da da yine Alay Komutanının emriyle darbe teşebbüsünde kullanılmak üzere Alay Muhafız Komanda Bölük Komutanlığına 7 bin 20, Köşk Komando Bölük Komutanlığına 540, Komutan Konutları Komando Bölük Komutanlığına 3 bin 340 mühimmat teslim edildi.
Şüphelinin Çankaya Mahallesi'ndeki lojmanında yapılan aramada, FETÖ üyelerinin birbirlerini tanımak amacıyla kullandıkları F serisi 1 ABD Doları ele geçirildi.
"Tuğgeneral Partigöç kendisini Genelkurmay Başkanı yapmış"
İddianamede "tanık" sıfatıyla 18 Temmuz 2016'da verdiği ifade özetlenen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ahmet Hatip, ??18 Temmuz'da alayın kuruluş yıl dönümü törenleri olduğunu, Albay Kutsi Barış'ın 15 Temmuz günü kendisinin de arasında bulunduğu birlik komutanlarını çağırdığını, toplantıda yaklaşık yarım saat törenin konuşulduğunu anlattı.
Daha sonra Barış'ın, "Arkadaşlar bu gece bir tatbikat icra edilecek. Bu geniş bir tatbikat olacak. Ağustos ayı ikinci yarısında yeni personelin de katılımıyla daha geniş bir tatbikat daha yapacağız. Bu tatbikata katılacakları Ekrem Yarbay biliyor, kendilerine de zaten tebliğ etmiştir. Tatbikat görevi olmayan personel gece gelmesin" dediğini aktaran Hatip, ardından Barış'ın, kendisine dönerek, "Ahmet sen bu işle hiç ilgilenme, tamamen törene odaklan" dediğini söyledi.
Darbe girişimi gecesi Batıkent'te misafirlikte bulunduğu sırada, köprülerin kapatılması, Ankara'da uçakların uçması gibi olayları görünce, ters bir şeyler olduğunu düşünerek, birliğe katılmak üzere yola çıktığını ifade eden Hatip, Alay Karargahı girişinde Yarbay İlker Yazır'la karşılaştığını, birlikte Albay Barış'ın makamına gittiklerini belirtti. Burada, bazı başka askerlerin de bulunduğunu kaydeden Hatip, şu beyanı verdi:
"Albay Barış, bizi görünce 'Siz de mi geldiniz?' diye sordu. Daha sonra elindeki kağıtları bize doğru uzattı ve 'TSK yönetime el koydu' dedi. 'Gizli' ibareli kağıtlarda 'TSK'nın yönetime el koyduğu, karargah görevlendirmeleri, kimin nerede görevi devralacağı' belirtiliyordu. TSK'nın yönetime el koyduğunu belirten evraka baktığımda Tuğgeneral Mehmet Partigöç tarafından imzalandığını, Genelkurmay Karargah sorumlusu olarak da yine kendisinin olduğunu gördüm. Albay Barış'a 'Buradan anlayacağımız Tuğgeneral Mehmet Partigöç kendisini Genelkurmay Başkanı yapmış. Doğru mu anlıyorum komutanım?' diye sordum. Alay komutanı herhangi bir şey demeden arkasını dönerek odasına girdi."
Şüphelilerin ifadeleri
İddianamede şüphelilerin savcılık ifadelerine de yer verildi. Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ifadesinde, alarm ve koruma tatbikatı emri aldıklarını, 15 Temmuz saat 21.00 sıralarında Genelkurmay'dan Albay Orhan Yıkılkan'ın "Tatbikatı erkene aldık. Saat 21.00'de yapacağız, tatbikata hemen başlıyoruz" dediğini, bunun üzerine 100'er kişiden oluşan 3 birliğini topladığını söyledi.
Aynı saatlerde sistem üzerinden alaya üç ayrı mesajın geldiğini öne süren Barış, mesajların altında Genelkurmay Başkanlığında görevli Albay Cemil Turhan ile Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün imzalarının olduğunu, bunları görünce dahili hattan Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünü aradığını, telefonu Albay Orhan Yıkılkan'ın açtığını, mesaj içeriklerinin doğru olup olmadığını sorduğunu, Yıkılkan'ın da "İçerikler doğrudur. Tatbikat durumu fiili duruma geçti, gereğini yapın" karşılığını verdiğini öne sürdü.
İlerleyen saatlerde olay ciddiye binince yardımcısı Ahmet Hatip'e "Ben bir muhakeme hatası yaptım" dediğini aktaran Barış, birlikler alaya çekildikten sonra saat 06.30 sıralarında polislere teslim olduğunu belirtti.
Şüpheli Abdullah Yılmaz da kendisine tatbikat yapılacağı yönünde bilgi verildiğini, ambulansla kimin ikamet ettiğini bilmediği bir konuta yöneldiklerini, Albay Uğur Karaca'nın konutun önüne geldiklerinde zili çaldığını, kapıyı tanımadığı bir kişinin açtığını, daha sonra öğrendiği kadarıyla bu kişinin EDOK Komutanı Kamil Başoğlu olduğunu, Albay Karaca'nın komutana kibar bir şekilde "Kusura bakmayın, rahatsız ediyoruz ancak Genelkurmay Başkanının emri ile buradayız. Ciddi bir güvenlik tehdidi var" dediğini, Başoğlu'nun bu sırada herhangi olumsuz bir tepki göstermediğini öne sürdü.
Kendisinin kaçırma olayına bilerek ve isteyerek iştirak etmediğini savunan Yılmaz, Başoğlu'nun gözünü kapatan binbaşıya "Ne yapıyorsunuz, komutanım, ne oluyor?" diye sorduğunda, binbaşının, "Sus, sen işine bak" dediğini, çok korktuğunu, ne olup bittiğini anlayamadığını, kafasını öne eğerek öylece oturduğunu anlattı.
Şüpheli Eyyüp Baloğlu da tatbikat emri aldıklarını, Albay Uğur Karaca'nın EDOK Komutanına "Komutanım, Genelkurmay Başkanımızın emriyle terör sabotajlarına karşı tatbikat yapıyoruz. Sizi güvenli bir yere götüreceğiz, bizimle gelin" dediğini, üzerinde şort ve tişört bulunan EDOK Komutanının üstünü değiştirmek istediğini, Uğur Albayın buna karşılık "Zorluk çıkarmayın" dediğini ve koluna girerek komutanı ambulansa bindirdiğini anlattı.
Komutanının ellerinin arkasından bantla sarıldığını gördüğünde "Böyle tatbikat olmaz" diyerek araçtan indiğini öne süren Baloğlu, komutanların silahla kendisini tehdit ettiğini ancak Uzman Çavuş Tuna Han Ata ile nizamiyeden çıkarak oradan uzaklaştıklarını savundu.
Şüpheli Tekin Gökbaş da Albay Uğur Karaca ve Binbaşı Yavuz Sezer'in ambulanstan inerek EDOK Komutanının kapısını çaldığını, Kamil Başoğlu'nun kapıyı açtığını, yanında eşi ve kızının da olduğunu, Karaca ve Sezer'in, "Komutanım sizi güvenilir bir yere götüreceğiz" şeklinde bir şey söylediklerini, daha sonra Uğur Albay ve Yavuz Binbaşının, koluna girerek ambulansa bindirdiklerini Başoğlu'nun ellerini bantladıklarını, Kamil Başoğlu'nun kafasına bir tişört geçirilerek yüzünün tamamen kapatıldığını gördüğünü, daha sonra Uğur Albay'ın aracı sürmesini söylediğini, "Komutanım 3 nolu Nizamiyeden mi giriş yapacağız?' diye sorduğunu, komutanın "Yok oğlum, ben sana yolu tarif ederim" şeklinde cevap verdiğini, sonra "Eskişehir yoluna sür, levhalarını takip et" dediğini, Eskişehir yoluna çıktıktan sonra İstanbul levhalarını takip etmesini istediğini, yol üzerinde Uğur Albay'ın sürekli birileriyle mesajlaştığını, ayrıca çok sessiz bir şekilde birkaç kere telefonla görüşme yaptığını, herhangi bir yerde duraksamadan Akıncı Üssü'ne vardıklarını anlattı.
Şüpheli Selami Darcan da Alay Komutanının kendilerine 15 Temmuz Cuma günü önemli ve gizli olan bir tatbikat yapılacağını söylediğini, Yaverlik çalışanı olarak kendi görevlerinin ise akşam saat 23.00-24.00 sıralarında Başyaverlik binasının açık olmasının sağlanması olduğunu söylediğini, kendisine bu tatbikat hakkında Başbakanlık görevlilerine ve diğer görevlilere haber verilip verilmeyeceğini sorması üzerine kendisine hitaben bu tatbikatın IŞİD gibi bazı terör örgütlerinin muhtemel saldırısına yönelik alayın gerçek durumunu ölçmek amacıyla yapılacağını ve bunun için gizli tutulduğunu söylediğini öne sürdü.
Şüphelilerden Atahan Tatar da 28 Temmuz 2016'da kollukta verdiği ifadede, şüphelilerden Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayının eski komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın, darbe girişimi akşamı kendisini cep telefonundan arayarak, "Atahan bir döviz işim vardı. Hadi gel halledelim" dediğini, kendisinin de ikametinden çıkarak, Barış'ın ikametine gittiğini anlattı.
Barış'ın kendisine 4 bin 500 lira vererek, bununla dolar almasını istediğini söyleyen Tatar, "Alay komutanının böyle bir görev vermesini ilginç buldum. Çünkü daha önce bu şekilde bir görev vermemişti." dedi.
(Sürecek)