Darbe Girişiminde Fahri Kasırga'nın Kaçırılmasıyla İlgili İddianame (5)
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin iddianamede, Kasırga'nın zorla derdest edilmesi ve alıkonulması planının, çoğunu Kara Kuvvetleri...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin iddianamede, Kasırga'nın zorla derdest edilmesi ve alıkonulması planının, çoğunu Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığında görevli darbeci askerlerce uygulandığına dikkat çekilerek, "Oluşturulan ekibin Personel Başkanlığında görevli askerlerden seçilmesi tesadüf değildir. Nitekim halihazırda devam eden diğer FETÖ soruşturmaları ve daha önceden yapılan soruşturmalardan elde edilen bilgilere göre, FETÖ bilhassa kamu kurumlarında personel, atama, plan, yönetim birimlerine daha çok sızmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamenin "kabul ve oluş" başlığı altında, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Nizamiyesinden zorla derdest edilerek, askeri bir ambulansla Akıncı Üssüne götürülmesi ve orada alıkonulması olayının planlamasının, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün öncesinde 11-15 Temmuz 2016 arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın alay içerisinde çok sayıda rütbeli asker misafirleriyle rutinin dışında yaptığı görüşmelere dayandığı kaydedildi.
Bu görüşmelere gelenlerden birisinin de şüpheli Albay Ertuğrul Yavuz olduğuna işaret edilen iddianamede, Yavuz'un, darbe girişiminden iki gün önce, Muhafız Alayına sivil araç ve kıyafetlerle gelerek alay komutanıyla görüştüğünün, iki şüphelinin alaya ait ambulansla olayın provasını ve olay yeri keşfini yaptıkları ifade edildi.
Bu sırada revirde görevli Tabip Binbaşı Adem Parlak'ın ambulansı temin ettiği ve yanlarında bulunduğu, Ulaştırma Er Aykut Şahin'in ise ambulansı kullandığı bildirilen iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Normal şartlarda darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetin 15 Temmuz'u bir sonraki güne bağlayan gece yarısı saat 03.00'de başlaması halinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin alay içerisindeki resmi konutunda alınarak derdest edilmesi planlanmış olmasına rağmen, darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetin başlangıç saatinin öne çekilmesi karşısında söz konusu planlama Genel Sekreterin konutunda bulunması halinde oradan alınmasına, konutunda bulunmaması halinde ise eşinin konuttan çıkışına izin verilmeyerek onun konuta gelmesi ihtimali üzerine yapılmıştır. Nitekim eylem için oluşturulan ekip ambulansla revirdeki buluşma noktasından ilk çıkışında Genel Sekreterin alay içerisindeki konutuna gitmiş, ancak orada olmadığını anlayınca geri dönmüştür. Daha sonra Genel Sekreterin eşinin konutundan ve nizamiyeden çıkışı engellenerek Genel Sekreterin eşini alması için gelmesini beklemişlerdir.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Barış, zorla derdest etme ve alıkoyma planını yapan, emrini veren ve organizasyonun başında olan kişilerden birisidir. Söz konusu plan, çoğunluğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığında görevli darbeci askerler tarafından uygulamaya konulmuştur. Oluşturulan ekibin Personel Başkanlığında görevli askerlerden seçilmesi tesadüf değildir. Nitekim halihazırda devam eden diğer FETÖ soruşturmaları ve daha önceden yapılan soruşturmalardan elde edilen bilgilere göre, FETÖ bilhassa kamu kurumlarında personel, atama, plan, yönetim birimlerine daha çok sızmıştır. Bu bakımdan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı bünyesinde görev yapan FETÖ üyesi askerlerden oluşturulacak ekibe adam seçmek ve planın uygulanmasına onları ikna etmek zor olmamıştır."
Toplanma yeri Çiğiltepe Askeri Lojmanları
Suç tarihinde tuğgeneral rütbesinde bulunan ve darbe teşebbüsünün ardından ihraç edilen firari şüpheli Ali Kalyoncu'nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşlem Daire Başkanı olarak görev yaptığı anımsatılan iddianamede, Kalyoncu'nun, eylemin gerçekleştirilmesi için ekip oluşturması konusunda Personel Plan Şube Müdürü Albay Mutlu Serkan Vurdem'i görevlendirdiği, Vurdem'in ise aynı konuda ve ayrıca oluşturulacak ekibin komutasını bizzat üstlenmesi için Tayin Daire Başkanlığı Sicil Kıdem Şube Müdürü Albay Ertuğrul Yavuz'u görevlendirdiği, şüpheli Binbaşı Burhan Özdil'i yanına çağırarak, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gidecek kendisiyle beraber 10 kişilik ekibi belirlemesi ve bu konuda talimatları almak üzere Albay Ertuğrul Yavuz'a uğraması yönünde emir verdiği anlatıldı.
Albay Ertuğrul Yavuz'un eylemi gerçekleştirecek ekibi Özdil'le birlikte belirleyerek, ekibin emir komutasını üstlendiği, derdest etme ve alıkoyma eylemine olay yerinde bizzat katıldığı ifade edilen iddianamede, diğer şüphelilerle birlikte oluşturulan ekibin toplanma yerinin Çiğiltepe Askeri Lojmanları olarak kararlaştırıldığı, 15 Temmuz saat 21.30'da lojmanlara sivil araçlarla gelerek buluştukları belirtildi.
Şüphelilerin, bu araçlara diğer şüphelileri de aldıkları, şüphelilerin bir kısmının kamuflajlarını giydikleri, bu şekilde buluşma noktasından üç araç birlikte yola çıkarak Ertuğrul Yavuz'un Dikmen'deki evine gittikleri, bazı şüphelilerin de kendi araçlarıyla aynı noktaya geldikleri, şüphelilerin yine üç araçlık konvoy halinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittikleri anlatılan iddianamede, nizamiyeden girerken öndeki araçta bulunan Albay Ertuğrul Yavuz'un "koruma tatbikatı" demesi üzerine alay komutanının emri uyarınca kimlik kontrolü, kayıt ve arama yapılmadan kolay şekilde içeri girdikleri ve doğrudan alay revirine gittikleri ifade edildi.
İddianamede, şüphelilerin, kısa bir süre sonra yanlarına gelen Alay Komutanı Barış ve Alay Nöbetçi Amiri Binbaşı Haydar Aktaş ile yanlarında bulunan Ertuğrul Yavuz'un yönlendirmesiyle hazır edilen askeri ambulansa bindikleri, ambulansı şüpheli Er Aykut Şahin'in kullandığı, ayrıca daha önceden planlandığı üzere ambulansın ön tarafına revirde görevli Tabip Binbaşı Adem Parlak'ın bindiği, şüpheliler Yavuz ve Aktaş'ın ise alay komutanının makam aracına bindikleri anlatıldı.
Kasırga'nın eşinin ayrılmasına da izin verilmedi
Şüphelilerin, bu şekilde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın alay içerisindeki resmi konutuna gittikleri, ancak Kasırga'nın evde olmadığını anlayınca revire döndükleri bildirilen iddianamede, şüphelilerin kısa süre bekledikten sonra aynı şekilde ambulans ve makam aracıyla nizamiyeye geldikleri aktarılan iddianamede, Kasırga'nın da konuttaki eşini almak üzere araç gönderdiği, ancak nizamiyede görevli şüpheli Mennan Yeşilbaş'ın giriş ve çıkışların yasak olduğunu belirterek, aracın girişine ve Kasırga'nın eşinin ayrılmasına izin vermediği anlatıldı.
Bunu öğrenen Kasırga'nın, kısa süre sonra koruma polisleri ve makam aracıyla birlikte nizamiyeye geldiği, şüpheli Yeşilbaş'ın aynı şekilde Genel Sekretere de alay komutanının emrinden dolayı girişe izin veremeyeceğini, hatta kendisinin de güvenlik nedeniyle çıkışına izin veremeyeceğini söylediği ifade edilen iddianamede, bu şekilde tartışma ortamının oluştuğu, Kasırga'nın talebi üzerine Yeşilbaş'ın cep telefonundan alay komutanını aradığı ancak ulaşamadığı, bunun üzerine Alay Nöbetçi Amiri Binbaşı Aktaş'ı aradığı, konuştuktan sonra Genel Sekreterin de Aktaş ile telefonda konuştuğu, ancak giriş ve çıkış konusunda sonucun değişmediği kaydedildi.
Kasırga'nın korumalarının ısrarı üzerine şüpheli Yeşilbaş'ın civardaki nöbet noktalarında görevli Uzman Çavuşlar Güven Kiper, Ömer Erarslan, Sebhetullah Demir ve Murat Sarı'yı nizamiyeye çağırdığı, onları Genel Sekreterin aracının önüne dizerek silahlarını doğrultmalarını, gerekirse kullanmalarını söylediği, kendisi de tabancasını çıkartarak atış pozisyonu aldığı, bunlar gerçekleşirken Yüzbaşı Burak Ercan'ın olay yerinde olduğu, ancak Yeşilbaş'ı engelleyecek bir müdahalede bulunmadığı belirtilen iddianamede, olay devam ederken oluşturulan ekibin, ambulans ve alay komutanının aracıyla nizamiyeye geldiği aktarıldı.
Bu sırada Yeşilbaş'ın emriyle şüpheli Ulaştırma Er Mehmet Akif Özyılmaz'ın kendisine zimmetli aracı Kasırga'nın aracının önüne çekerek yolunu kapattığına yer verilen iddianamede, sonrasında ambulansta bulunan şüphelilerden bir kısmının çevre güvenliğini aldığı, bir kısmının da Albay Ertuğrul Yavuz ve Binbaşı Haydar Aktaş'la birlikte hareket ederek ellerindeki silahlarını da doğrultmak suretiyle koruma polislerini etkisiz hale getirdikleri, silahlarını ve cep telefonlarını aldıkları kaydedildi.
Şüpheli Aktaş'ın Kasırga ile tartıştığı, darbe yaptıklarını, yönetime el koyduklarını söylediği ve yere yatması için bağırdığı bildirilen iddianamede, ardından Binbaşı Ali Hızlı ve Binbaşı Süleyman Selek'in, Kasırga'nın kollarına girerek zorla ambulansa bindirdikleri ifade edildi.
Kasırga'nın, şüphelilerden bazılarının da olduğu ambulansla Akıncı Üssüne götürüldüğü kaydedilen iddianamede, ambulansın üs nizamiyesinde bir yarbay tarafından karşılandığı, yarbayın kimi getirdiklerini sorduğu, sonra bekletmeden ambulansı içeri aldığı anlatıldı. Oradan bir yüzbaşının refakatiyle misafirhane tarzında bir binaya gidildiği, burada Kasırga'yı bir odada askerlere teslim ettikten sonra oradan ayrıldıkları belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Normalde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına geri dönmeleri gerekirken, yolların kapalı olması nedeniyle Albay Ertuğrul Yavuz'un bilgisi dahilinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittikleri, belirtildiği şekilde ambulansta bulunanların haricindeki şüpheliler Ertuğrul Yavuz, Fevzi Şimşek, Mustafa Deyan, Servet Taşçı, Selçuk Uçar ve Yunus Emre Ceviz'in Muhafız Alayında kaldığı, onların da gece saat 03.00'te geldikleri araçlarla nizamiyeden çıkarak evlerine gittikleri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin 16 Temmuz 2016, saat 16.00 sıralarında Akıncı Üssünde kontrolü sağlayan Özel Kuvvetler görevlileri tarafından serbest bırakıldığı, ambulansta iken ve Akıncı Üssündeki odadayken zaman zaman ellerinin ve ayaklarının plastik kelepçeyle bağlandığı, ağzının bantlandığı anlaşılmıştır."
(Bitti)