Danıştayın 149. Kuruluş Yıldönümü
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, terörle mücadele konusuna işaret ederek, "İzledikleri yöntemlerle terör suçu işlediğinde kuşku bulunmayan kişilerin bazı ülkelerce haksız bir biçimde 'özgürlük savaşçısı' olarak nitelendirilmesi ortak bir tanımın oluşturulmasının önündeki en büyük engeldir" dedi.
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, terörle mücadele konusuna işaret ederek, "İzledikleri yöntemlerle terör suçu işlediğinde kuşku bulunmayan kişilerin bazı ülkelerce haksız bir biçimde 'özgürlük savaşçısı' olarak nitelendirilmesi ortak bir tanımın oluşturulmasının önündeki en büyük engeldir" dedi. Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Danıştayın 149. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Danıştay Başkanlığı Konferans Salonunda düzenlenen programda konuştu. Adaletin tesisinde en etkili kurumun yargı olduğunu belirten Güngör, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının önemine işaret etti. Güngör, bağımsızlık ve tarafsızlığın demokratik gelişim ve ekonomik gelişme açısından da önemli olduğunu ifade etti. Kuvvetler ayrılığı ilkesine dikkati çeken Güngör, "Tek ve bölünmez devlet kudretinin bölünmez parçası olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirlerini denetlemesi ve dengelemesi anayasal devlet düzeninin ve demokrasinin vazgeçilmez ilkelerindendir" ifadelerini kullandı.
Güngör, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasına sunulan ve kabul edilen değişiklikle anayasada var olan 'kuvvetler ayrılığı ilkesinin' daha da belirgin hale getirildiğini anlatarak, "Bu değişiklikle Anayasa'nın 9. maddesine yargının tarafsız olduğu ifadesi eklenmiştir. Kararların bağımsız mahkemelerce tam bir tarafsızlık içinde verilmiş olması ve bu durumun dışa yansıması, görünür ve bilinir olması gerekmektedir" diye konuştu.
"BİR ÜLKEDE YARGININ SAYGINLIĞININ ZEDELENMESİ YIKICI ETKİLERE YOL AÇAR"
"Görülmekte olan bir davada yargının dışına çıkarak yargıya müdahale anlamına gelebilecek yönlendirici görüş beyan edilmesi, hukuka ve yargıya olan güveni sarsıcı niteliktedir" diyen Güngör, "Yargı kararları ve yargıçlar eleştirilirken idarenin yandaşı ya da idarenin faaliyetlerine engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir. Kararlarımızın bilimsel eleştirisine açığız ancak yargı kararları taraf menfaatlerine göre değil, objektif, bilimsel ve hukuki kriterlere göre değerlendirilmelidir. Ne yazık ki kimi zaman algı oluşturmak amacıyla subjektif, haksız ve ölçüsüz eleştiri ve değerlendirmeler yargının saygınlığına zarar verici olmaktadır. Bir ülkede yargının saygınlığının zedelenmesi ekonomik, sosyal ve siyasi istikrarın, iç barışın sağlanmasını zorlaştırarak yıkıcı etkilere yol açar. Bu konuda gerekli özenin gösterilmesi, tüm yargı mensuplarının haklı beklentisidir. Yargının yanlı davrandığı, baskı ve etki altında karar verdiği gibi iddialara verilecek en güçlü cevap hukuki bütünlük içeren tutarlı, makul ve yeterli karar gerekçeleridir. Adil yargılama davanın sonucunu değiştirebilecek somut iddia ve savunmaların makul ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmasını gerektirir. Kararlarımızda ne söylendiği kadar nasıl söylendiği de dikkat çekmektedir" açıklamasında bulundu.
Güngör, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kararlarımızda özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne yapılan atıfların giderek arttığı görülmektedir. Bu kararlardaki temel ilkeler ve ulaşılmak istenen maksat saptanarak temel hak ve hürriyetler konusunda ülkemizin gerçekleri ve geleceği de gözetilerek icraatlarımızın geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda hakimlerimizin farkındalığını artırmak amacıyla kurduğumuz Danıştay İnsan Hakları Komisyonunun yanı sıra idari hukuku ve idari yargılama hukuku konularında inceleme ve araştırmalar yapmak, öneriler geliştirmek amacıyla İdari Yargı Komisyonunu da kurmuş bulunuyoruz."
Terör konusuna da değinen Güngör, "Terörizm bir ideoloji değil, metotlar bütünüdür. Terörün mesajı, kimi zaman siyasi, kim zaman dini veya mezhepsel, etnik olabilir. Ancak ortak özelliği şiddet dilini kullanması ve hiçbir ahlaki kural tanımamasıdır. Uluslararası alanda henüz terör ve teröre ilişkin konularda ortak bir tanım oluşturulamamıştır. İzledikleri yöntemlerle terör suçu işlediğinden kuşku bulunmayan kişilerin bazı ülkelerce haksız bir biçimde özgürlük savaşçısı olarak nitelendirilmesi, ortak bir tanımın oluşturulmasının önündeki en büyük engeldir. Türkiye, bir yandan etnik bölücü, bir yandan dini istismar eden terör örgütleri başta olmak üzere terörizmin birbirinden farklı biçimleriyle yıllardır mücadele etmektedir" şeklinde konuştu.
FETÖ ile mücadelenin de devam ettiğini anlatan Güngör, "TSK'nın her türlü imkanı kullanılmak suretiyle terör örgütünce başlatılan darbe girişimi, aziz milletimizin devletine ve demokrasiye canı pahasına sahip çıkmasıyla başarısız olmuş, hainler amaçlarına ulaşamamışlardır" dedi.
"YARGI KENDİ ÖZÜNE DÖNMÜŞTÜR"
Güngör, "Uzun süredir sistematik olarak yargıya sızan ve stratejik makamları ele geçiren bu yapıya mensup sözde hakim ve savcıların örgütün emir ve talimatıyla adaleti değil, bu yapının karanlık amaçlarına hizmet ettikleri kendi itiraflarıyla aşikar hale gelmiştir. Bu yapının mensupları yargının en temel değerleri olan bağımsızlık ve tarafsızlığı ayaklar altına almıştır. Bugün itibarıyla yargının 15 Temmuz öncesine göre daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğu açıkça ortadır. Yaşanan şerden bir hay'r çıkmış ve bunun sonucunda yargı kendi özüne dönmüştür" diye konuştu.
Genç meslektaşlarına seslenen Güngör, "Sevgili gençler, hakimler, demokrasi kültürünün gelişmesi, hukukun üstün kılınması için çaba göstermeli, hem evrensel değerleri hem de tarihini ve öz değerlerini iyi bilmelidir. Ayrıca bilimin ve aklın üstünlüğünü benimseyen eleştirel düşünce sistemine sahip, sorunlara duyarlı, kalemini doğru kullanan, araştıran ve sorgulayan bireyler olmalıdır. Son yaşananlar korku ve çıkarların esiri olmayan etik değerlere sahip, ülkesine, milletine, sadakatle bağlı tarafsız hakimlerin önemini gözler önüne sermiştir. Bir hakim hukukun çizdiği sınırlardan ayrılmamalı, doğruluk ve dürüstlüğü hiçbir şeye değişmemeli, ihtirasına yenik düşmemelidir" ifadelerini kullandı.
Güngör, "Ülke olarak yaşadığımız bu acı tecrübeden çıkaracağımız dersler olduğunu düşünüyorum. Devlet içinde her ne şekilde olursa olsun menfaat grupları ve güç odakları oluşturacak yapılanma girişimlerine asla müsamaha gösterilmemelidir" diye konuştu.
Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve yargı mensupları katıldı.
(Enise Vural/İHA)