Daha İyi Yargı Derneği Başkanı: Türkiye'nin yargı tasarımında hesap verilirliği aksayan bir yapılanma var
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, Demokraside Birlik Vakfı'nın düzenlediği panelde Türkiye'nin yargı sistemindeki yapısal sorunları ve hesap verilirliğin aksadığı durumu eleştirdi.
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, Demokraside Birlik Vakfı'nın düzenlediği " Türkiye'nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa'dan Beklentiler" panelinde, "Devlette siyasi kesimin etkin olduğu iktidardan ve yargının, onlara hesap sorması gereken yargının elleri bağlanmış durumda, izin verilmezse, hatta izin verilmesi asla mümkün değil, onlara hesap soramıyor yargı, yargı kendi içerisinde de birbirine hesap soramıyor. Yüksek dereceli mahkemelerimizin üyelerine suç işlediklerinde hesap sorulamıyor. Bu bakımdan Türkiye'nin yargı tasarımında hesap verilirliğin aksadığı bir yapılanma var, bu yapısal sorunu bizim çözmemiz gerekiyor" dedi.
Demokraside Birlik Vakfı bugün Ankara Gençlik Parkı Kültür Merkezi'nde "Türkiye'nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa'dan Beklentiler" başlıklı panel düzenledi. CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı panelde Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, özetle şöyle konuştu:
"YÜKSEK DERECELİ MAHKEMELERİMİZİN ÜYELERİNE SUÇ İŞLEDİKLERİNDE HESAP SORULAMIYOR"
"Siyasetçiler, geri götürürken demokrasileri ne yapıyorlar? Siyasetçilerin etik olarak siyaset yapmasını sağlayan, hukuk kurallarının dışına çıkmasını önleyen, hukukun üstünlüğüne riayet etmesini sağlayan devlet organizasyonda bir tane güç var. Bu güç yargı gücü. Siyasetin dinamiği yargı gücünün dinamiğiyle çatışıyor. Bu çatışma bizim karşımıza insanlar bağlamında, kişiler bağlamında baktığımızda karşımıza birçok mesele çıkarıyor ama ben bunları şöyle özetlemek istiyorum: Ülkemizdeki insanların dinamikleri, vatanseverlerin dinamikleriyle, menfaatsever ya da hayalperestlerin dinamikleriyle çatışıyor.
Türkiye'de birinci olarak çözülmesi gereken mesele yargıyı tam olarak çözmek. Yargıyı tam olarak çözmekten neyi kastediyorum? Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasa Mahkemesi'ni mahkemeye verdi. Anayasa Mahkemesi de 3. Ceza Dairesi'ni mahkemeye verirse kendisi yargılaması gerekiyor. Fakat Yargıtay üyeleri hakkında kendi kurumları soruşturma izni vermez ise o karar kesin ölünceye kadar değiştiremezsiniz, onlar hakkında soruşturma açamazsınız, yani Anayasa Mahkemesi'ne getiremezsiniz. Anayasa Mahkemesi üyeleri 3. Ceza Dairesi'nin üyelerinin iddia ettiği gibi görevlerini yaparken suç işlemişlerse onların yargılanabilmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kendisinin göreve girmesi gerekiyor ve nisap bile oluşmadığı için bu konuda herhangi bir yargılama yapılamıyor. Sonuç olarak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Devlette siyasi kesimin etkin olduğu iktidardan ve yargının, onlara hesap sorması gereken yargının elleri bağlanmış durumda, izin verilmezse, hatta izin verilmesi asla mümkün değil, onlara hesap soramıyor yargı, yargı kendi içerisinde de birbirine hesap soramıyor. Yüksek dereceli mahkemelerimizin üyelerine suç işlediklerinde hesap sorulamıyor. Bu bakımdan Türkiye'nin yargı tasarımında hesap verilirliğinin aksadığı bir yapılanma var, bu yapısal sorunu bizim çözmemiz gerekiyor.
"PARTİLİ OLMASI CUMHURBAŞKANI'NA MECLİS'İ BAYPAS ETME İMKANI VERİYOR"
2023 seçimlerinden önce Türkiye'nin önüne asırlık bir fırsat penceresi çıkıyordu. Bir kurtarıcı olmadan asırlık bir fırsat penceresini Türkiye'ye açabilirdi. Şöyle ki Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği sorunlar biliniyor ve bu sorunların çözümü için iktidar tarafı bir baskıyı kendisinde hissediyor, bu sorunları çözmek için muhalefetin desteğine ihtiyaç olduğu için bir pencere açmaya çalışıyordu. Seçimlerden 3 sene önce bu konuda bir heyecan da toplumda oluşmuştu ama onlar böyle bir şey başlatamadılar.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde dikkat ederseniz bir tehlike var. Partili olması Cumhurbaşkanı'na Meclis'i baypas etme imkanını veriyor. Bütün tedbirleri aldınız, Cumhurbaşkanı aynı zamanda Meclis'teki çoğunluğun da başı olduğu zaman, yani güvenoyuna bağlasanız güvenoyunu alır, güvensizlikle düşürelim deseniz, güvensizlik ortaya çıkarılamaz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın partili olmasının bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum ben fakat Meclis'te tek başına ya da bir koalisyon ortağıyla birlikte çoğunluk olmasının Meclis'i baypas ettiğini düşünüyorum. Meclis o zaman bir noter haline geliyor."