"Dağa Çıkma Sözlerim Cımbızlandı"
"Bu dönemin sonunda yokum" diyen Bülent Arınç canlı yayında içini döktü, önemli açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, Habertürk TV'de yayınlanan Perspektif adlı programa katıldı ve kendisi ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
"Bu dönem 2015'te bitiyor ve artık dinlenmeye ihtiyacım var" diyen Bülent Arınç, Suna Vidinli'nin sunduğu programda gündeme ilişkin konularla ilgili sorulara yanıt verdi:
Arınç'ın konuşmasından öne çıkan ana başlıklar şöyle:
"Geçtiğimiz Pazar günü bir değerli arkadaşımızla sohbetimiz oldu. Terörle ilgili meselelerden bahsederken geçmişte yaşanan olumsuzluklardan bahsetme ihtiyacını duydum. Terör bir sonuçtur. Oradaki teşhisleri bilemezseniz iyi bir tedavi de uygulayamazsınız.
Dolayısıyla dağa çıkmak, eğer terörle, örgütle, silahla, şiddetle ilgili eylemse bu olaylara yol açan geçmişte yaşananlarla ilgili pek çok şey anlatabiliriz. Bir insan kendini Kürt olarak tanımlıyorsa o bizim yurttaşımızdır. Geçmişte bunların 'ben Kürdüm' demesinin suç olduğunu, sadece bu suçlamalarla ilgili olarak cezaevlerinde kendilerine çok kötü muamele edildiğini, belki terörü şiddeti özendiren bir faktör olduğunu söyledim.
Bir kadın milletvekilinin geçmişte yaşadığı işkencelerden, kötü muamelelerden bahsettim. O kadın milletvekilimizin geçmişte yaşadığı, çok genç yaşta kendisine reva görülen ağır muameleleri ve işkenceleri kendisi de anlattı.
"ANLATTIKLARIMIN İÇİNDEN BAZI SÖZLER CIMBIZLANDI"
Kürt meselesinde red ve inkarın daha kronik hale geldiğini, insanların isyan ettiğini, ben de onları yaşasaydım belki isyan edip dağa çıkardım diyerek geçmişte yaşananları güçlendirmek istedim. Yoksa 'herkes dağa çıksın' anlamında kullanmadım.
Bu yaşanan olaylar 10 yıldan beri, özellikle hükümetimiz döneminde red ve inkar ortadan kalktı. Biz kabulle yola çıktık. Bu ülkede yaşayan 25 milyonun etnisitesi ne olursa olsun bizim vatandaşımızdır, kader arkadaşımızdır. Onun kimliğini, kültürünü, yazısını ve hiçbir şeyini inkar etmeyeceğiz diye yola çıktık.
Eskiden yaşanan işkencelerin artık bu dönemde yaşanmadığını, güçlü bir siyasi irade ile geçmişteki olaylardan hesap sorulduğunu ve artık dağa çıkmak için bir sebep kalmadığını ifade ettim. Benim dediklerimin herkesçe çok iyi anladığı kanaatindeyim. Bir kısım 'keşke dağa çıkarım' cümlesi olmasaydı dendi. Aynı şey Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün de başına geldi. Onun bir cümlesine karşı çıkılmıştı. Bir hukukçu olarak söyleyeyim. Yıllarca mahkemelerde ifade özgürlüğü ile ilgili davaları takip etmiş birisi olarak bir insanın ne konuştuğuna bakarak karar verebilirsiniz. 1,5 saat konuşuyorsunuz onun sadece bir cümlesini alarak 'bunda suç vardır' diyemezsiniz. Önüne arkasına bakmanız lazım.
"SÖZLERİMİ KÖTÜ YORUMLAYACAK İNSANLARI BİLİYORUM"
Meclis Başkanlığı döneminden biliyorum ki, her olayı görmek istedikleri bir şekilde sözlerimden cımbızla alınıp konuşmuşlardır. Biz fikir sahibi insanlarız. Ben bebelere masal anlatmıyorum.
Konuşma yaparken sadece vakit geçirmek için konuşmuyorum. Söylediğim zaman iz bırakmalıyım. Doğruları konuşmalıyım, fikirler ortaya konulmalı. Ezber bozulacaksa bozulmalı. Bana sorulan hiçbir soruda cevabı taca atarak vermem. Ama isterim ki, bu sözlerim bütünüyle ortaya konulabilsin. Yıllardır ben bunun çilesini çekiyorum. Artık bunlardan şikayet etmek yerine biz yolumuza devam ediyoruz.
Kim ne derse desin vatandaşın bir vicdanı var ve o doğruyu söylüyor. Ben bir şey söylerken bunu kötü yorumlayacak insanları da biliyorum. Bunu göze alarak yapıyorum. İnsanları yanlış yöne yönlendirme gayreti içerisinde olanlar mutlaka çıkacaklardır. Sizin söylediğiniz sizin eserinizdir, elbette bunların iyi, güzel, doğru olması gerekir. Ben sadece buna gayret ediyorum.
"SAYIN BAŞBAKAN DOĞRU SÖYLÜYOR BİZ DAĞA ÇIKMAYIZ"
Bizim hayatımız bir roman. Sayın Türköneni'nin yazısından hareketle birkaç şey söyleyeyim. Aynı zamanda Taha Akyol, Gülay Göktürk, Ahmet Taşgetiren'e sözlerimden doğru anlamlar çıkardığı için teşekkür ediyorum.
Ben insanların vicdanlarına hitap ediyorum. Belki birilerine çok ağır gelecek şeyler söylüyorum. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bülent Arınç konuşursa böyle konuşmalı. Ben sayın Başbakanımızın konuşmasını da dinledim. Fevkalade doğru buldum. Biz siyasi hayatımız boyunca hiçbir zaman dağa çıkmayı, şiddete bulaşmayı, zorbalıkla düşündüklerimizi kabul ettirmeye çalışmadık.
Biz müsbet hareketi tercih ederiz. İnsanları ikna etmeye gayret ederiz. Siyaset yoluyla demokrasiyi genişletmek, özgürlükleri büyütmeyi hedefleriz. Önce Refah, sonra Saadet ardından Fazilet Partisi kapatıldı. Bizler yargılandık. Ama hiçbir zaman dağa çıkmayı düşünmedik. Rahmetli Necmettin Erbakan başımızdaydı. Televizyonda yaptığı konuşmayı hatırlıyorum, 'Üzüntüye kapılmak yok, yeise kapılmak yok, çalışmaya devam edeceksiniz' dedi. AK Parti'yi de kapatmak istediler. Para cezasına mahkum ettiler. Bütün bunları yaşamış bir insan olarak ben hiçbir zaman dağa çıkmayı düşünmedim, şiddeti düşünmedim, hiçbir zaman da düşünmem.
"BEN YENİ DOĞAN ÇOCUĞUMUN SEVİNCİNİ YAŞAYAMADIM"
Benim üçüncü yavrum Mücahit dünyaya geldi. Bana 5,5 yıl ceza verdiler, Eskişehir'e sürgün kararı çıktı. Çocuğumun doğumuna sevinemedim. Çocuğum kundakta ben 5 yıla mahkum edilmişim, hiçbir zaman dağa çıkmayı düşünmedim. Onun dışında eşimin başörtüsü, kızımın başörtüsü. Bizi topa tuttular.
Sayın Cumhurbaşkanımızın eşiyle seyahate çıktıklarında kendilerini eşimle uğurlarken üzerimize gelen insanları Allah'a havale ediyorum. Kızım başörtüsü takıyor diye okulu bırakmayı düşündü. Kızım üniversitede okuyor. Türbanlı olduğu için üniversiteye alınmadı. Tuvalet penceresinden okula girmeye kalkışınca yakalandı. Bir genç kızın acısını, canevinde taşımış bir aile olarak dağa çıkmayı düşünmedik. Bu ülke bu vatan bizim. Bir gün kardeşliği bulacağız, ayrımcılık ortadan kalkacak umuduyla yaşadık.
Bu ülkede şiddet gördükten sonra bunun intikamını almak için şiddeti tercih eden insanlar da oldular. Şu anda dağa çıkanların profiline bakarsanız, hepsinin bir sebebi vardır. Hükümet olarak, devlet olarak bize düşen bu sebeplere tek tek alıcı gözle bakmak, onları kavramak ve onlara çözüm bulmaktır. Bir genç kadının işkence gördükten sonra haleti ruhiyesini ortaya koyabilmektir.
"DİNLENMEYE İHTİYACIM VAR BU DÖNEMİN SONUNDA YOKUM"
Bu dönem 2015'de bitiyor. Bizim tüzüğümüze göre 3 dönem milletvekilliği yapan arkadaşlarımızın 1 sene ara vermesi gerekiyor. Bu bir realite, Tayyip Bey için de böyle benim için de böyle. Ben bu dönemin sonunda yokum. Allah kısmet ederse ara vereceğiz, buna benim ihtiyacım da var."