Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının Altıncı Yılında Türkiye İletişim Modeli Sempozyumu
Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, AA'nın kendi yapay zeka uygulamasını üretmek için çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek, "Yakın gelecekte ülkemizde tarafsızlığından şüphe etmeyeceğiniz bir yapay zeka aplikasyonunu üretmiş olacağız. Şu an test aşamasında.
Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, AA'nın kendi yapay zeka uygulamasını üretmek için çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek, "Yakın gelecekte ülkemizde tarafsızlığından şüphe etmeyeceğiniz bir yapay zeka aplikasyonunu üretmiş olacağız. Şu an test aşamasında." dedi.
Karagöz, "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının Altıncı Yılında Türkiye İletişim Modeli Sempozyumu"na katıldı.
Burada, "Yöneticilerin Gözünden Türkiye İletişim Modeli" konulu panelde konuşmacı olan Karagöz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının kuruluşunun 6'ncı yılı olmasına rağmen, kuruluş aşamasında oluşturulan sağlam altyapı sayesinde üzerinden sanki onlarca yıl geçmiş gibi hissedildiğini söyledi.
Karagöz, AA'nın, 1920'de devrin en münevver, en donanımlı insanları tarafından kurulduğunu ifade ederek, "Bugün 104 yaşındayız. Temelleri çok güçlü atılmış, kuruluş misyonuna ve vizyonuna uygun olarak kendisini sürekli yenileyen bir Anadolu Ajansı var." değerlendirmesinde bulundu.
Bilgi teknolojilerinin geldiği nokta sayesinde hayatın kolaylaştığını belirten Karagöz, bu kolaylığın beraberinde zorlukları da getirdiğine dikkati çekerek, "Artık hayatımızda pek çok şey daha kolay; bilgi, sağlık hizmeti, iletişim... Ama bunun beraberinde bilgi kirliliğini, dezenformasyonu da aynı şekilde beraberinde yaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Karagöz, yapay zeka sürecinin hızla hayatın içerisine dahil olmaya başladığına dikkati çekerek, "Yapay zekayı bütün gelişmiş medya kurum kuruluşları gibi biz de tüketiyoruz. Yapay zekayla seslendirme, yapay zekayla haber metinlerinin oluşturulması, yapay zeka ile canlandırmalar gibi pek çok içerik üretiyoruz. Arkadaşlarımız zaman zaman bunları raporlar haline getiriyorlar. Ben de bunların heyecan verici olmadığını, heyecan verici olanın yapay zekayı tüketmek değil, yapay zekayı üretmek olduğunu onlarla paylaşıyorum." şeklinde konuştu.
AA'nın geçmişinden aldığı özgüvenle çok büyük bir projenin başlatıcısı ve ortağı olduğunu vurgulayan Karagöz, bu kapsamda AA'nın kendi yapay zeka uygulamasını oluşturmak üzere T3 Vakfı ile çalışmaya başladığını anlattı.
Karagöz, bu kapsamda AA'nın 104 yıllık arşivini ve her an olan gelişmelere dair yeni bilgileri sürekli yüklediklerine dikkati çekerek, "Türkiye'de pek çok insan ChatGPT ve benzeri yapay zeka uygulamalarını kullanırken, yakın gelecekte ülkemizde tarafsızlığından şüphe etmeyeceğiniz bir yapay zeka aplikasyonunu üretmiş olacağız. Şu an test aşamasında. Mühendisler bu konuyu yakından inceliyorlar, yakından çalışıyorlar. Kusursuz bir şey çıkacağından emin olabilirsiniz." diye konuştu.
"Türkiye'nin teknoloji pazarı olmamasını" hedeflediklerini bildiren Karagöz, "Türkiye aynı zamanda teknolojinin ve teknoloji ihracatının merkezi olsun yaklaşımından hareketle Anadolu Ajansının bu anlamdaki tecrübesini, birikimini bu projeye yansıtıyoruz." dedi.
Karagöz, AA'nın Gazze'de yürüttüğü haber çalışmalarına ilişkin, "Türkiye'de İletişim Başkanlığı, TRT, Anadolu Ajansı ve özel sektörde faaliyet gösteren medya kuruluşlarımızın her biri Gazze konusunda büyük bir özveri ile çalıştılar." ifadesini kullandı.
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları konusunda AA tarafından dünyaya çok güçlü bir kayıt düşüldüğünü vurgulayan Karagöz, şunları kaydetti:
"Anadolu Ajansı özelinde biz ilk günden bugüne savaş suçlarının kayıt altına alınması ve uluslararası mahkemelerde bu konunun kanıt olarak değerlendirilmesi için çalışmaya başladık. 'Kanıt' isimli bir kitabı kısa bir süre içinde yayına hazırladık. Olaylar daha çok sıcakken, ikinci ayında 'Kanıt' isimli kitabımız çıktı. Şimdi 'Kanıt' isimli kitabımızın dördüncü edisyonuyla karşı karşıyayız. Bu kitap sürekli yenileniyor çünkü savaş suçları devam ediyor. Savaş suçları devam ederken biz de kitabımızı yenilemeye devam edeceğiz. Bunların her biri uluslararası hukuk nezdinde kanıtlardan, fotoğraflardan, belgelerden oluşuyor. Bu kitabımızı Lahey'e de gönderdik ve uluslararası düzeyde İsrail'i mahkemeye veren avukatlar bu kitabı delil olarak dosyalarına koydular. Yeni delilleri de yine aynı şekilde dosyaya koymaya devam ediyorlar."
Karagöz, AA tarafından, Kanıt kitabının yanı sıra Kanıt belgeselinin de çekildiğini hatırlatarak, belgeselin Avrupa ve Amerika'da gösteriminin devam ettiğini söyledi.
Kanıt kitabına, Tanık ve Sanık kitaplarının eşlik ettiğini ve üçlemenin tamamlanması için çalışmaların sürdüğünü aktaran Karagöz, "Bu dünyada bir misyonumuz varsa, Gazze'de yaşanan soykırımı ve savaş suçlarını hiçbir zaman unutturmamak olacak. İletişim Başkanlığı ile birlikte TRT, Anadolu Ajansı ve Türk medyası böyle bir misyonu sadece ve sadece kendi içinden gelen motivasyonla, kendisine duyduğu saygıyla üstlenmiş durumda. Ben bu konuda emek veren herkese sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum." diye konuştu.
"Türkiye İletişim Modeli, algı operasyonlarına karşı geliştirildi"
TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı da konuşmasında Türkiye İletişim Modeli'nin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının kurulmasıyla ortaya çıktığını söyledi.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Batı dünyasının öncülüğünde şekillenen küresel, ekonomik ve siyasal sistemin, küresel ölçekli sorunların çözüm adresi olarak gösterildiğini anlatan Sobacı, gelinen noktada Batı'nın inşa ettiği bu küresel sistemin mevcut sorunları çözemediğini, tersine yeni sorunlar eklediğinin gözlemlendiğini dile getirdi.
Sobacı, küresel sistem ve devletlerin, küresel alanda yaşanan krizlerin üstünü örtmek, insani krizleri olağanlaştırmak ve küresel sisteme yeniden meşruiyet kazandırmak için iletişim araçlarıyla algı operasyonlarına başvurduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bu dönemi karakterize eden iletişim, tahrif edilmiş bir iletişim. O yüzden biz bugün algoritmaları, yankı odalarını, dijital tekelleşmeleri, enformasyon savaşları gibi kavramları daha fazla duyuyoruz. Böyle üstünü örtme çabası varken Türkiye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal liderliğinde aslında küresel sistemin krizde olduğu, reforme edilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor. Bunu yaptıkça algı operasyonlarına daha fazla maruz kalıyor ve hedef ülke konumuna oturtularak operasyon yapılması gereken bir ülke haline geliyor. İletişim Başkanlığının geliştirdiği Türkiye İletişim Modeli tam da buna karşı bir cevaptır. Türkiye İletişim Modeli, algı operasyonlarına karşı geliştirilmiş oldu."
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılınç da Türkiye'ye yönelik dezenformasyon, manipülasyon ve algı operasyonlarına karşı hakikat mücadelesi verildiğini belirterek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve yöneticilerinin, sık sık saldırılara maruz kalmasının sebebinin de Türkiye'de yürütülmek istenen beşinci kol faaliyetlerini önleyen çalışmaları olduğunu ifade etti.
Erkılınç, şunları söyledi:
"Pandemi, deprem, sel, maden kazaları, orman yangınları gibi kriz dönemlerinde, terörist İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırımda, Azerbaycan'ın haklı Karabağ mücadelesinde, Rusya-Ukrayna savaşında, Suriye ve Irak'ın kuzeyi ile Libya ve Akdeniz'de cereyan eden olaylarda sergilenen doğru, hızlı, şeffaf ve başarılı iletişim faaliyetleri, ülkemizle birlikte dost ülkelerin de imajının korunmasında çok büyük bir rol oynamıştır. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi ve Türkiye Marka Ofisi'nin yürüttüğü faaliyetler, bölgesinde güçlenen Türkiye'nin aynı zamanda kendi özünü yansıtan iletişim modelinin inşasına kıymetli katkılar sunmuştur."
"Haklılığınızı anlatamazsanız çok ciddi problemler yaşarsınız"
Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı ise iletişimin bir devletin en önemli savunma aracı olduğunu söyledi.
İletişim kanallarına sosyal medyanın eklendiğine dikkati çeken Yancı, internetle birlikte, kaynak sayısının artması nedeniyle doğru bilgiyi ulaştırmanın zorlaştığını belirtti.
Yancı, sosyal medyada bir kontrol mekanizmasının tam manasıyla olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Oradan istediğiniz şekilde provokasyon, dezenformasyon yapabilirsiniz. İstihbarat teşkilatları ve terör örgütlerinin çok seveceği bir alan oluştu. Bu alanın oluşmasıyla beraber iletişimin de önemi çok daha fazla arttı. Sosyal medyanın Gezi sürecinde çok aktif kullanıldığını gördük. Çok eskiye gitmeye gerek yok, geçtiğimiz haftalarda Kayseri'de yapılan provokasyonları gördük. Eğer doğru bilgiler, doğru şekilde ve hızlı verilmemiş olsaydı belki şu anda çok daha farklı şeyleri konuşuyor olacaktık. Bu örnek bile iletişimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunun için Türkiye İletişim Modeli çok kıymetli."
Haber Global Genel Yayın Yönetmeni Taha Dağlı ise 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından, Türkiye'nin terörle mücadelesini sürdürdüğü dönemlerde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının öneminin ortaya çıktığını belirtti.
Suriye'de terör örgütlerine yönelik Zeytin Dalı Harekatı sonrası, terör örgütleri mensuplarınca sıkça algı operasyonu yürütüldüğüne dikkati çeken Dağlı, şunları söyledi:
"Bunlar aynı zamanda Batı siyasetinde ve kamuoyunda da destek görüyordu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının kurulduğu dönemin hemen ertesinde dezenformasyonla mücadele sürecine tanık olduk. Askeri gücü, istihbaratı ve diplomasi gücü olan bir devletiz. Bugün olmazsa olmaz unsurlardan iletişim gücü de bu denklemin içerisine eklenmiş durumda. Sahada ne kadar güçlü olursanız olun, eğer yaptıklarınızı, haklılığınızı anlatamazsanız çok ciddi problemler yaşarsınız."