Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Cumhurbaşkanlığının 2025 yılı bütçesi üzerinde konuştu: (3)

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Cumhurbaşkanlığının 2025 yılı bütçesi üzerinde konuştu: (3)
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmelerin, yine belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli." dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmelerin, yine belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli." dedi.

Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda, Cumhurbaşkanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşların 2025 yılı bütçeleri üzerinde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığının bütçesini tartışan milletvekillerinin olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yaklaşık yarısının, Türkiye'nin uluslararası alanda çeşitli coğrafyalarda yürüttüğü barışı destekleme faaliyetlerine ayrıldığını söyledi.

Bütçenin yüzde 17,5'inin personel harcamalarına, önemli bir kısmının ise Millet Kütüphanesi'nin harcamalarına gittiğini ifade eden Yılmaz, bugüne kadar Millet Kütüphanesi'ni 6,4 milyon kişinin ziyaret ettiğini bildirdi.

Başbakanlık makamının olduğu dönemle bugünü kıyaslayan Yılmaz, "2018'den bir örnek vereyim size. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığının bütçe içindeki payı yüzde 0,11. Başbakanlığın payı yüzde 0,21. İkisinin toplam payı yüzde 0,32. Yani binde 3 diyelim. Bugün Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı sadece yüzde 0,11. Yani geçmiştekinin üçte biri nispetinde bir oran. Dolayısıyla çok detaya girmek istemiyorum. Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bütçesi var söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor." diye konuştu.

Planlamayla ilgili tartışmalar yapıldığını anımsatan Yılmaz, geçmişte bulunduğu görevlerden bahsederek planlamayı iyi bilen kişilerden biri olduğuna inandığını kaydetti.

Yılmaz, planlamanın nasıl yapılacağının önemine değinerek serbest piyasayla, dünyaya açık ve demokratik bir sistemle bütünleşen stratejik bir planlamayı tercih ettiklerini ve bu yüzden Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) devamı olarak Strateji ve Bütçe Başkanlığının kurulduğunu anlattı.

Başkanlığın, yatırım bütçesi ile cari bütçeyi bütünleştiren bir yapıya sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, Başkanlığın makro ve sektörel birimleri olduğunu, bölgesel planlamaya ilişkin birimlerin Başkanlıktan ayrılarak Sanayi ve Teknoloji ile Ticaret bakanlıklarına entegre edildiğini aktardı.

Yılmaz, 29 Aralık'ta Şanlıurfa'da Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) yeni bölge eylem planını açıklayacaklarını belirterek, planın, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinesinde yürütüleceğini söyledi.

DPT'nin 1960 darbesinden sonra kurulmasından dolayı merkez sağ siyasetin planlamaya olumsuz baktığını ifade eden Yılmaz, buna karşın, "Türkiye'de bir planlama teşkilatı kurulmalı" fikrinin Adnan Menderes'e ait olduğunu dile getirdi.

Savunma sanayisi alanında devrim denilebilecek dönüşüm ve büyük bir başarı hikayesinin olduğunu kaydeden Yılmaz, bu gelişmeye güç veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarını sundu.

Savunma sanayisinde dışa bağımlılığı yüzde 80'den yüzden 20'ye düşürmenin kolay olmadığını bildiren Yılmaz, savunma sanayisini daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.

Yılmaz, Altay tankının neden geciktiğine ilişkin soru üzerine de "Altay tankının normalde 2015 yılında envantere girmesi bekleniyordu. Almanya tarafından konfigürasyonda bulunan alt sistemler için özellikle motor ve transmisyon ihracat lisansı verilmemesi nedeniyle bu gecikme yaşanmıştır. Bu savunma sanayisinin ne kadar zor bir alan olduğunu da gösteren güzel bir örnektir. Açık ve kapalı yaptırımlarla, ambargolarla karşı karşıya olduğumuz halde savunma sanayisinde biz bunları başardık ama bunu da aşıyoruz, 2025 yılı ağustos ayında Altay tanklarının seri üretime başlaması ve envantere girmesi planlanmaktadır." ifadelerini kullandı.

"Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeyle askeri gemi ihracat sözleşmesi yapıldı"

Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün'ün neden Genel Kurulda olmadığına ilişkin soru sorulduğunu anımsatan Yılmaz, Görgün'ün önemli bir anlaşma yapmak üzere Portekiz'de olduğunu bildirdi.

Yılmaz, "Bugün Sayın Haluk Görgün, Portekiz'de Portekiz donanması için 2 adet denizde ikmal ve lojistik destek gemisi imza törenine katıldı ve bu imzalar atıldı. Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeyle askeri gemi ihracat sözleşmesi yapıldı. Hayırlı, uğurlu olsun. Başta savunma sanayimiz olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Geçen sene 5,5 milyar dolardı ihracatımız, bu sene inşallah 7 milyar dolara yakın bir ihracatı gerçekleştireceğiz. Bunu hedefliyoruz." diye konuştu.

Basın özgürlüğüyle ilgili eleştiriler olduğuna değinen Yılmaz, "Türkiye'nin basın özgürlüğünü değerlendirirken çeşitli siyasi sorunlar yaşadığımız bazı batılı ülkelerden, müttefiklerimizden yapılan ölçümleri değil, Türkiye'nin reel durumunu dikkate almanın çok daha sağlıklı ve hakkaniyetli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde bugünkü medya çeşitliliği, yapılan tartışmalar, medya özgürlüğünün hiç de azımsanmayacak boyutta olduğunu göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu.

ABD'de 2 yıl boyunca yaşadığını anımsatan Yılmaz, orada medyanın sayıca Türkiye'den fazla olabileceğini ancak Türkiye kadar çok sesli olmadığını söyledi.

"Basın İlan Kurumunun yerel basını desteklemediği ve Yeni Adana gazetesinin kapatıldığına" ilişkin ifadeler olduğunu dile getiren Yılmaz, "Benim aldığım bilgiye göre, kurumun süreli yayınları kapatma yetkisi bulunmadığı gibi Adana ilinde yayınlanan Yeni Adana gazetesi kendi tasarrufuyla resmi ilan ve reklam yayımlama hakkından feragat etmiştir. Ayrıca kurumun söz konusu gazeteyle alakalı uygulamış olduğu herhangi bir müeyyide bulunmamaktadır." dedi.

Türkiye Varlık Fonu'nun denetlenmediği eleştirilerine cevap veren Yılmaz, Varlık Fonu'nda çoklu bir denetim sistemi olduğunu kaydetti.

Varlık Fonu'ndaki bütün şirketlerin bağımsız denetim kuruluşlarınca bağımsız dış denetime tabi tutulduğunu belirten Yılmaz, daha sonra bunların konsolide edilerek Cumhurbaşkanlığına gönderildiğini, Devlet Denetleme Kurulunun, gelen bu bağımsız denetim raporlarını inceleyip TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna ilettiğini ve nihai denetim yetkisinin, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda olduğunu söyledi.

Yılmaz, fon bünyesindeki şirketlerin bir yandan kendi özel hukuklarına göre, bir taraftan da dış denetime tabi tutulduğunu bildirdi.

Türkiye Diyanet Vakfının denetlenmediğine dair değerlendirmeler bulunduğunu anlatan Yılmaz, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, Vakfın, diğer tüm kamu yararına faaliyet yürüten vakıflar gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlendiğini ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanlığının kurban kesiminde kar elde ettiğiyle ilgili değerlendirmeler olduğunu aktaran Yılmaz, Diyanet'in 1993'ten beri yürüttüğü bu faaliyetlerinde bir kar amacı gütmediğini bildirdi.

Yılmaz, Başkanlığın son 5 yılda 3 milyon 164 bin 209 hisse kurban kestiğini ve bunları yaklaşık 103 milyon insana ulaştırdığını söyledi.

Bütçe için "Faiz ve borç bütçesi" olarak nitelendirenlerin olduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:

"Gerek kamu borcu gerek hane halklarının borcu gerek şirketlerin borcu, hangisine bakarsanız bakın, dünya ortalamalarının da gelişmekte olan ülkeler ortalamalarının da oldukça altında rakamlara sahibiz. Bugün geldiğimiz noktada, kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 25-26 seviyelerinde. Bu, Avrupa'da yüzde 80'lerde, 90'larda. Maastricht Kriteri yüzde 60 ama Avrupa bunun üstünde, biz oldukça altındayız."

Bütçedeki faiz yüküne ilişkin konuşan Yılmaz, "2002 yılında bütçe harcamalarımızın, 100 lira bütçeye para harcanıyorsa 43,2 lirası faize gidiyormuş. 2025 yılında depremden, diğer dönemsel etkilerden dolayı yükümüz bir miktar artmış olmasına rağmen faize ödediğimiz kaynağın bütçe içindeki payı yüzde 13,2'dir. Tabii ki bunu daha da aşağılara çekeceğiz. Deprem yükümüz azaldıkça, finansal anlamda Türkiye daha farklı koşullara doğru gittikçe burada da orta vadede daha farklı bir yapı oluşacaktır. Bu kadar hizmet yapabildiyse AK Parti, işte bunun sayesinde yaptı. Faiz bütçesini, hizmet bütçesine dönüştürdüğü için yaptı ve aynı anlayışla devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

2002'de 100 lira verginin 85,7 lirasının faize gittiğini, bugün ise 17,5 lirasının faize gittiğini belirten Yılmaz, bunun da fazla olduğunu ve düşürülmesi gerektiğini söyledi.

Gelir getirici önerilere karşı çıkılması, harcamaların artırılması durumunda bütçe açığının ortaya çıkacağını vurgulayan Yılmaz, "Popülist politikalarla vatandaşın kısa vadede hoşuna gidecek ama orta ve uzun vadede hiçbir vatandaşımıza fayda getirmeyecek, ülkemize istikrar ve refah getirmeyecek politikaları ısrarla dile getirmek tabii ki herkesin tercihine kalmış bir durum. Biz gerçekçi olmak istiyoruz. Reel politikalarla vatandaşımıza samimi bir şekilde tablo neyse ortaya koyup, gerçekçi politikalarla bu sorunları aşma gayreti içindeyiz ve onun için de programlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Kararlı bir şekilde de bu programımızı uygulayacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Programın olumlu sonuçlarını almaya başladıklarını, enflasyonda bir düşüş seyri başladığını kaydeden Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin sürmesini, çok daha makul düzeylere doğru gelmesini bekliyoruz. Tabii ki kararlı bir duruşla bunu yapmak zorundayız. Halkımızın en önemli beklentisi de budur. İstikrar içinde büyümek, kalıcı sosyal refah artışı sağlamak politikamız budur. Fiyat istikrarı sağlandıkça, enflasyon düştükçe hem büyümemiz daha reel bir zeminde, sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşecek hem de gelir dağılımımız daha iyi bir noktaya çıkacaktır." ifadelerini kullandı.

Yılmaz, asgari ücrete yüzde 94,6 artış yaptıkları 2022'de enflasyonun yüzde 65 civarında, yüzde 107,3 artış yaptıkları 2023'te yüzde 64 civarında olduğunu anımsatarak asgari ücrete 2024'ün ocak ayında yüzde 49,1 artış yaptıklarını hatırlattı.

"Emeğin milli gelirden aldığı pay, son 20 yılda yüzde 27,6 oldu"

Bu 3 yıla bakıldığında çalışanları enflasyona ezdirmemek için ciddi bir çaba olduğunun görülebileceğinin altını çizen Yılmaz, "Bunun milli gelir hesaplarına yansıması da söz konusu. Emeğin milli gelirden aldığı pay son 20 yıllık dönemde yüzde 27,6 olarak gerçekleşmiştir. 2022'de bu, bir miktar düştü, 23,6'ya geriledi, 2024'te hızlı bir toparlanma sürecine girdik, az önce bahsettiğim artışlar, diğer çabalarla. 2024 yılının birinci çeyreğinde emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 37,1 seviyesine kadar yükseldi. İkinci çeyrekte yüzde 35,5, üçüncü çeyrekte 32,4. Dolayısıyla tarihsel ortalamalarımızın üstüne çıktığımızı rahatlıkla ifade edebiliriz." diye konuştu.

Asgari ücretle ilgili müzakerelerin devam ettiğini belirten Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmelerin, yine belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli. İşletmeler, sürdürülebilir olmazsa, verimlilik olmazsa sağlıklı bir şekilde istihdam ve ücret oluşumu gelişmez. Dolayısıyla verimliliği artırarak, rekabet gücümüzü yükselterek reel zeminde kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz."

Yılmaz, 2000'li yıllarda bedeli ödenen ilaç sayısı 3 bin 986 iken bugün bu sayının 8 bin 845'e çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Sadece bu yıl, geçtiğimiz 11 ayda 50 adet yurt içi, 3 adet yurt dışı olmak üzere toplam 53 adet kanser ilacı geri ödeme kapsamına alınmıştır. Bu yönde çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Toplam ilaca verilen para da ciddi bir düşüş var, doğru ama bu ilaç sayısının azalmasından değil, bu dönemde uyguladığımız, dünyada hakikaten en düşük seviyeleri sağlayıcı ilaç fiyatlandırma, tarifelendirme sistemimizden kaynaklanıyor."

(Bitti)

Kaynak: AA / Orhan Onur Gemici - Güncel
title
Close