Cumhurbaşkanı Erdoğan, Newsweek dergisinin sorularını yanıtladı: (2)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'de barış iklimi için çabaladığına dikkati çekerek "Bütün bu çatışmaların çözümü Suriye'de toprak bütünlüğü temelinde yeni bir toplumsal birlikteliktir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'de barış iklimi için çabaladığına dikkati çekerek "Bütün bu çatışmaların çözümü Suriye'de toprak bütünlüğü temelinde yeni bir toplumsal birlikteliktir. Suriye'nin bölgesel ve küresel güçlerin bilek güreşi yaptığı bir toprak parçası değil, terörden tamamen arındırılmış ve Suriyeliler tarafından yönetilen müreffeh bir devlet olması temel arzumuzdur." dedi.
Erdoğan, Newsweek dergisinin sorularını yanıtladı.
NATO üyesi olarak Türkiye'nin küresel ilişkilerini çeşitlendirmesine, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütüyle ilişkilerine ve bu örgütlere üye olup olmayacağına dair soruya Erdoğan, bu konulara Soğuk Savaş dönemi mantığıyla yaklaşılmasının yanıltıcı olacağı ve artık Soğuk Savaş koşullarında yaşanmadığı yanıtını verdi.
Erdoğan, dünyanın büyük ölçüde değiştiğini ve Türkiye'nin bu değişimin farkında bir ülke olduğunu belirterek diplomatik ilişkileri "kazan-kazan" prensibine dayanarak yürüttüklerini ifade etti.
Türkiye'nin ilişki kurduğu ülkelerin de kazanması gerektiği prensibiyle hareket ettiğini kaydeden Erdoğan, "Hem Doğu hem de Batı'da bulunuyoruz. Kararlı bir NATO müttefikiyiz ancak bu durumun Çin ve Rusya gibi ülkelerle pozitif ilişkiler kurma yetimizi engellediğine inanmıyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütünün de NATO'ya alternatif olduğunu düşünmüyoruz. Benzer şekilde, BRICS'i de başka herhangi bir yapıya alternatif olarak görmüyoruz. Tüm bu yapıları ve ittifak zeminlerini farklı işlevlere sahip oluşumlar olarak görüyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, dünyada savaşan taraflar dahil birbirleriyle ilişkisi olmayan ülkenin zor bulunacağına işaret ederek ilişki kurmanın ve geliştirmenin devletler için bir gereklilik olduğunu belirtti.
Keskin kutupların oluşturulduğu ve tüm ulusların kendi sınırlarına hapsedildiği bir dünyanın nereye varacağı konusunda herhangi bir açıklamaya gerek olmadığını aktaran Erdoğan, tarihteki iki dünya savaşını inceleyenler için bu acı deneyimlerin apaçık ortada olduğunu vurguladı.
Erdoğan, Türkiye'nin bu açıdan benzersiz bir konumda olduğunu, tüm yapılar içinde güvenilir bir ortak olarak pozisyonunu koruduğunu ve güçlendirdiğini ifade etti.
Bu nedenle, bir NATO üyesi olarak Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS, Avrupa Birliği veya Türk Devletleri Teşkilatındaki ülkelerle etkileşimde bulunmayı sorun olarak görmediklerini kaydeden Erdoğan hatta bu ilişkilerin dünya barışına katkıda bulunduğunu kaydetti.
"Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtı yaklaşımlar asla haklı gösterilemez"
Avrupa genelinde aşırı sağın yükselme eğilimine karşı yaklaşımına ilişkin Erdoğan, bu tehdidi yıllardır, sadece Avrupa'daki bazı seçim sonuçlarına cevaben değil, her platformda dile getirdiğini ifade etti.
Erdoğan, ne yazık ki bazı ülkelerde, neredeyse tüm siyasi aktörlerin seçim dönemlerinde popülizm korkusuyla ırkçı, İslam karşıtı, yabancı düşmanı söylemle oy toplamaya çalıştığını anlatarak yıllar içinde bu gibi örnekleri gördüklerini ve uyarılara rağmen bu davranışın sürdürülmesine devam edildiğini söyledi.
Avrupa'da o dönemde ekilen bu yanlış tutumlarla ilgili tohumların büyümeye başladığını kaydeden Erdoğan, bu tehlikeye rağmen bu tür söylemleri ve popülist davranışları halen sergileyenler olduğunu belirtti.
Erdoğan, bu yaklaşımların ülkelerin normlarını bozduğuna işaret ederek şunları kaydetti:
"İnsanlar, bu yaklaşımın normlara uygun ve mantıklı olduğuna inanmaya ve ırkçı söylemin asıl mimarı olan kişileri, bu söylemi sadece seçim döneminde kullanan kişilere tercih etmeye başladı. Bu durumun sadece göçmen karşıtı veya ırkçı retorikle sınırlı kalmayacağını, Avrupa'nın çok daha büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Bu, Avrupa entegrasyonu kavramının zemin kaybetmekte olduğunu ve mevcut Avrupa düzenine karşı çıkanların toplumda daha fazla destek bulduğunu göstermektedir. Bu, Avrupalı politikacıların kendi belirledikleri değerleri ihlal ettiği ve değişik amaçlar için bu değerleri saptırdığı gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bu durum, aşırı sağın çifte standardının açtığı kapıdan ilerlemesine ve insan hakları ihlallerini çeşitli gerekçelerle görmezden gelmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtı yaklaşımlar asla haklı gösterilemez."
"İsrail ile Gazze arasındaki durum bir savaş değil, katliamlara neden olan bir saldırı"
Erdoğan, Gazze'de yaşananlara dair soruya, "İsrail ile Gazze arasındaki durum bir savaş değil; bu, İsrail'in insan hakları ve uluslararası hukuku hiçe sayan ve sonuçta katliamlara neden olan saldırılarıdır. Filistinliler, Gazze'de sadece evlerini, sokaklarını ve vatanlarını savunuyorlar. İsrail, günlerdir Gazze'de sivillerin yaşadığı ve sığındığı sivil altyapıyı kasıtlı olarak hedef alıyor. Biz buna ilk günden bu yana karşı çıkıyoruz." yanıtını verdi.
İsrail'in Gazze'ye saldırılarının 7 Ekim 2023'te başlamadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"İsrail, yıllarca Gazze'ye açık hava hapishanesi muamelesi yaptı. Yerleşimci adını verdikleri hırsız teröristleri kullanarak Filistinlilerin evlerini, iş yerlerini ve tarım arazilerini gasbediyorlar. Bir düşünün: Biri evinize bir İsrail askeriyle geliyor, sizi dışarıya atıyor ve evinizin artık onlara ait olduğunu söylüyor. İşte Filistin'de yaşanan bu. İsrail, yıllardır Filistin topraklarında sistematik bir devlet terörü uyguluyor. İsrail uluslararası hukuku ihlal ediyor. Gazze'de acil ateşkes çağrısı yapan BMGK kararına ne oldu? İsrail, bu kararı bırakın uygulamayı, umursamadı bile. Şu anda İsrail'e uluslararası hukuku ihlal ettiği için kim ne tür bir yaptırım uygulayacak? İşte gerçek soru bu ve buna kimse cevap vermiyor. Bu saldırıların derhal durmasını istiyoruz, İsrail'in Gazze'den çekilmesini ve insani yardımın kesintisiz bir şekilde Gazze'ye ulaştırılmasını istiyoruz. Bölgede kalıcı barış için 1967 sınırlarına dayalı iki devletli çözümün uygulanmasını istiyoruz. İsrail'in başta Lübnan olmak üzere bölge ülkelerine yönelik tehditleri ve çatışmaları bölgeye yayma girişimleri sona ermeli. Aksi takdirde bölgemiz daha derin çatışmalar ve hatta savaş riskiyle karşı karşıya kalacaktır."
"Suriye'de bir barış iklimi için çabalıyoruz"
Erdoğan, Suriye krizinin çözümüne dair Türkiye'nin vizyonuna ve bu bölgedeki ABD askeri varlığına dair soruyu şöyle yanıtladı:
"Biz, komşumuz olan Suriye'deki çatışmalardan en çok etkilenen milletiz. ABD, Suriye'deki Kürtleri değil, teröristleri destekliyor. Biz, Suriyeli Kürtleri destekliyor ve haklarını koruyoruz. PKK/PYD/YPG terör örgütü, SDG kisvesi altında bölgede terör eylemleri gerçekleştiriyor. Özellikle Suriyeli Kürtlere zulmediyor. Bölgedeki Kürtleri, Arapları ve Türkmenleri tehdit eden ve topraklarından süren ABD'nin desteklediği bu teröristlerdir.
PKK/PYD/YPG terör örgütü, 'DEAŞ'la mücadele' bahanesiyle verilen desteği Türkiye'ye ve Suriye'ye saldırmak için kullanıyor. DEAŞ'la gerçek anlamda mücadele eden biziz. DEAŞ ile yakın çatışmaya giren tek NATO müttefiki biziz. Suriye'de bir barış iklimi için çabalıyoruz. Bütün bu çatışmaların çözümü Suriye'de toprak bütünlüğü temelinde yeni bir toplumsal birlikteliktir. Suriye'nin bölgesel ve küresel güçlerin bilek güreşi yaptığı bir toprak parçası değil, terörden tamamen arındırılmış ve Suriyeliler tarafından yönetilen müreffeh bir devlet olması temel arzumuzdur."
Erdoğan, Suriye'de terör örgütlerinin varlığı ve istikrarsızlığa karşı NATO'dan yeterli desteği alıp alınmadığına ilişkin, "Irak ve Suriye'de DEAŞ'ın yanında Kürt isyancılar değil, teröristler var. Herhangi bir etnik ya da dini grubu temsil etmiyorlar. Her iki terör örgütü de doğrudan terörizmi ve onun iğrenç amaçlarını temsil etmektedir. Bizim ne Suriye'deki ne de Irak'taki Kürt nüfusla bir sorunumuz yok. Bizim teröristlerle bir sorunumuz var ve teröristleri etkisiz hale getirerek bu sorunu çözmeye çok yakınız. Bölgemizde bir terör devleti kurabileceklerini düşünenler için bu tam bir hayaldir ve asla gerçekleşmeyecektir. Günü geldiğinde, Suriyeli misafirlerimiz savaşı geride bırakarak ülkelerine gönüllü olarak döneceklerdir. Bizler de bu amaçla gayretlerimizi artıracağız." diye konuştu.
Bazı NATO müttefiklerinin ne yazık ki destek olmak bir yana Türkiye'nin işini daha da zorlaştıran yaklaşım ve eylemlerine şahit olduklarını kaydeden Erdoğan, "Sınırlarımız içinde ve dışında durumu kontrol altında tutmaya, gerektiği zaman ve ölçüde müdahale ederek çözüm stratejimizi uygulamaya devam ediyoruz." dedi.
(Bitti)