Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bosphorus Diplomasi Forumu"nda konuştu: (2)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti. Lakin gelinen noktada çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür. Atalete mahkum ve mecbur edilmişlerdir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının himayelerinde, Genç Diplomasi Derneğince, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda "Tarihin Işığında Diplomasi" üst başlığı ve "Soğuk Savaş" temasıyla gerçekleştirilen Bosphorus Diplomasi Forumu'ndaki konuşmasında, uluslararası siyaset zemininde adeta tektonik kırılmaların yaşandığı zorlu ve tarihi bir dönemden geçildiğini belirtti.
Küresel rekabetin dozunun her geçen gün arttığını, belirsizlik ve istikrarsızlık anaforunun dalga dalga yayıldığını kaydeden Erdoğan, "Kriz ve ihtilaflar barışçıl yollarla çözüme kavuşturulamadığı için siyasi ve ekonomik mücadele maalesef büyük insani trajedilerin yaşandığı savaş ve çatışma sahalarına taşınıyor. Su ve iklim krizlerinden ticaret savaşlarına, enerji güvenliğinden gıda zincirlerinin sağlıklı işlemesine... Türlü meydan okumalarla karşı karşıyayız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla şu manzarayı çok net bir şekilde görebiliyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra galipler eliyle kurulan düzen işlevliğiyle birlikte itibarını da yitirmiştir. Evrensel değerler rafa kalkmış, yönetim mekanizmaları iflas etmiş, meşruiyetini kural ve ilkelerden alan uluslararası sistem tamamıyla felce uğramıştır. Küresel barış ve güvenlik yerini bitmek bilmeyen savaş ve istikrarsızlık girdabına bırakmıştır. Haklı haksızın, mazlum zalimin, zayıf güçlünün karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. İnsan hakları ve insanlık onuru yara almış, adalet, vicdan ve merhamet gibi duygular sessize alınmıştır." ifadelerini kullandı.
"Çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür"
Ortada kimsenin inkar edemeyeceği çok büyük bir sistem krizi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Oysa bundan 80 yıl önce kurulan mevcut küresel sistem 20. yüzyılda gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı'ndan ders alınarak, yeniden bir savaş yaşanmasın, yeniden bir soykırım yaşanmasın diye kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti. Lakin gelinen noktada çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür. Atalete mahkum ve mecbur edilmişlerdir." sözlerini sarf etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel sistem iflas etti." derken bunu hamaset olsun diye söylemediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Tam tersine ülke olarak biz iflas etmiş bu sistemin tüm yükünü çeken bir bölgede yer alıyoruz. Şu an insanlığın gündemini domine eden kriz, gerilim, soykırım, çatışma ve zulümlerin neredeyse tamamı bu coğrafyada yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye, bölgesinde bir istikrar abidesi olarak yükselse de hadiselerin uzağında bir ülke değildir. Bir defa şunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Komşumuzun evi yanarken nasıl biz rahat edemezsek, bölgemizde sıkıntı varken de biz huzurlu olamayız. Dahası kriz ve zulümlerle boğuşanlar bizim kardeşlerimiz. Bizim 100 yıllık, 1000 yıllık komşularımız. İnsan komşusuna sırtını dönebilir mi? İnsan kardeşlerinin dertlerine bigane kalabilir mi? Elbette kalamaz."
Bu ülke ve aziz milletin tarihin hiçbir döneminde "Bana ne" demediğini kaydeden Erdoğan, "Gönül coğrafyasına sırtını dönmemiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin yardım çağrılarına kulaklarını tıkamamıştır. Uzak yakın demeden, Müslim, gayrimüslim demeden kimsenin inancına, mezhebine, kökenine bakmadan 'imdat' diyenin yardımına koşmuştur. Bu dün böyleydi, bugün de böyle. Herkes kayıtsız kalsa dahi biz coğrafyamızdaki acılara, zulümlere, sonu gelmeyen çatışmalara duyarsız kalamayız. Çözüm üretmek, çözüme liderlik etmek bizim görevimiz, tarihi ve vicdani sorumluluğumuzdur. Gazze'nin, Yemen'in, Suriye, Sudan, Somali'nin sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor." dedi.
"Coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin'de açıkla mücadele eden yavruların dramını kalplerinin derinliklerinde hissettiklerini, yürekleri yakan bu manzara karşısında sadece ellerini değil, çoğu zaman tüm gövdelerini ortaya koyduklarını ifade etti.
Gençlerin bilmesini istedikleri tek amaçlarının olduğunu söyleyen Erdoğan, "O da bölgede barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Türkiye olarak işte buna giden yolu açmanın derdindeyiz. Binlerce yıldır süzülüp gelen devlet aklıyla, 500 seneyi geride bırakan hariciye geleneğimizle, büyüyen ekonomimiz, köklü kurumlarımız ve ilkeli dış politikamızla coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz. Dış politikayı asla sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyor, barış, refah ve istikrarı paylaştıkça çoğaldığına yürekten inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Anadolu'nun manevi mimarlarından Hazreti Mevlana'ya atfedilen hikmet dolu şu söz iç ve dış siyasette temel referans kaynaklarımızdandır. O gönül sultanı diyor ki, 'Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.' Evet tüm mesele esasen budur. Mesele istikrarsızlığı körüklemek, çatışmayı ve kavgayı büyütmek bundan çıkar devşirme hesabı yapmak değil, birlikte kazanmaya odaklanmaktır. Başkalarının trajedilerinden medet ummak fırsatçılıktır, vicdansızlıktır, kan tüccarlığı yapmaktır. Biz böyle olmadık. Hiçbir zamanda böyle olmayacağız."
(Sürecek)