Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin Devleti'nin Kurulmasını Destekledi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti'nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti'nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu'nda, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına ilişkin, 41 bin insanı katledenlerin, talimatı verenden tetiğini çekene, bombayı bırakana kadar işledikleri suçların hesabını vermeden vicdanların rahata kavuşamayacağını söyledi.
Yıkılan, yok edilen, enkaza çevrilen şehirlerde oluşan milyarlarca dolarlık hasarın faturasının faillerden mutlaka tazmin edilmesi gerektiğini ve edileceğini belirten Erdoğan, İsrail'in işlediği suçların cezasız kalmaması için Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan davayı desteklediklerini ifade etti.
Türkiye'nin müdahillik başvurusunda bulunduğu bu davada adaletin tecelli etmesi için gereken her türlü adımı atacaklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Nablus'ta barışçıl bir protesto eylemi sırasında İsrail askerleri tarafından başından vurulan Ayşenur Ezgi Eygi kızımızın da kanının yerde kalmaması için her türlü hukuki mücadeleyi veriyoruz, vereceğiz. Gazze'de ateşkes acil ihtiyaç olsa da asıl sorun Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesidir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti'nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya ve Haremi Şerif'e yönelik artan saldırıları da yakından takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Tüm bunları söylerken, Tayyip Erdoğan olarak, bu kürsüde hamasetin diliyle konuşmuyorum. Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum. Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de, Hitlerin toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim, ülke ve millet olarak, açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükümetinin katliam politikalarıyladır. Sorunumuz, tıpkı 5 asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir. Şunu herkes bilsin ki, biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız. İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz."
"Bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz"
İnanç, ülke, dil, din ayrımı yapmadan Filistin halkıyla dayanışma sergileyen, hemen her hafta sokakları doldurarak Gazze'deki katliam karşısında sesini yükselten tüm yürekli insanlara, özellikle üniversiteli gençlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İhtilafın 14'üncü yılında Suriye de maalesef istikrardan hala uzaktır. Terör ve bölücü örgütlerin pençesindeki ülkede ekonomik ve insani durum vahametini koruyor. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde siyasi sürecin ilerletilmesini ve milli uzlaşının sağlanmasını temenni ediyoruz. Gerçekçi bir diyalogdan yana olan tutumumuzu samimiyetle sürdürme kararlılığındayız. Komşumuz Irak, terörle mücadelesini sürdürürken kalkınma, yeniden imar ve bölgesiyle yeniden bütünleşme yolunda kararlı adımlar atıyor. Uluslararası toplum Irak'ın bu gayretlerine destek vermelidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi tüm bölgeye fayda sağlayacak girişimlerin hayata geçirilmesi bu bağlamda çok ama çok önemlidir. Tüm bu çabaların başarısı, PKK başta olmak üzere Irak'taki terör tehdidinin bertaraf edilmesine bağlıdır. Bir diğer komşumuz İran'la Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı canlandırma yolunda adımlar atılmasının, bölgede güven ve istikrar ortamının tesisine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Ukrayna'daki savaş üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden halen uzaktayız. Silahlanma yarışı hızlandıkça diplomasinin alanı giderek daralıyor. Savaşın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara olan desteğimizi daha da artıracağız. Yine bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz."
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecini desteklediklerini aktaran ve çalışmaların en kısa sürede müjdeli haberlerle neticelenmesini temenni eden Erdoğan, Türkiye-Ermenistan kulvarında da karşılıklı olumlu adımların atıldığını vurguladı.
Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde kaydedilebilecek gelişmelerin, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine de olumlu yansıyacağını kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ayrılmaz bir parçası olduğumuz Balkanlar'ın refah ve huzuru için yapıcı rol oynuyor, bölgedeki tüm aktörlerle yakın işbirliği içinde hareket ediyoruz. Bosna Hersek'in egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün önemini Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu üyesi olarak her platformda vurguluyor, Eufor-Althea Harekatı'na olan katkımıza devam ediyoruz. Geçen yıl üstlendiğimiz Key-For Komutanlığını başarılı bir şekilde sürdürüyor, Belgrad-Priştine diyalog sürecini destekliyoruz. Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'i, ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka göre sınırlandırılması, seyrüsefer serbestisi ve emniyeti ile deniz ticareti konuları başta olmak üzere işbirliğinin geliştirilmesi tüm bölgenin müşterek menfaatinedir." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı işbirliğine hazır olduğunu, komşu ülkelerden de aynı yaklaşımı beklediklerini sözlerine ekledi.
(Sürecek)