Haberler

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde Kurmay Subaylara Hitap Etti

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde Kurmay Subaylara Hitap Etti
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Görev Süresi 16 Mayıs'ta Sona Erecek Olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde Kurmay Subaylara Hitaben Yaptığı Konuşmada, Devletin Temel Değerlerinin Kırmızı Çizgiler Olduğunu Belirterek, Herkesin Buna Uyması Gerektiğini Söyledi.

Görev süresi 16 Mayıs'ta sona erecek olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri'nde kurmay subaylara hitaben yaptığı konuşmada, devletin temel değerlerinin kırmızı çizgiler olduğunu belirterek, herkesin buna uyması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Sezer, kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdidin, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olduğnun altını çizerek, "Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır" şeklinde konuştu.

Sezer konuşmasını şöyle sürdürdü: "Anayasamız'ın 117. maddesi gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi varlığından ayrılmayan Başkomutanlığı temsil görevim yakında sona erecektir. Dünyanın en büyük ve en kahraman ordularından birinin başkomutanlığını temsil görevini, yaşantımın en mutlu ve onurlu anılarından biri olarak hep koruyacağım. Bu olanaktan yararlanarak, Silahlı Kuvvetlerimiz ile ilgili kimi görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Savunma politikamızın dayandığı temel düşünce, Silahlı Kuvvetlerimizi, yurdumuza yönelik iç ve dış tehditleri caydıracak, yurdu güvenle savunacak, toprak bütünlüğümüzü ve ulusal çıkarlarımızı koruyacak çağdaş güç ve kudrette ve yüksek bir hazırlık durumu içinde bulundurmaktır. Silahlı Kuvvetlerimiz bu anlayışla, ülke tarihindeki en güçlü konuma erişmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yüksek bir caydırıcı güç olma niteliği, bölgemizde barışın en önemli etkenidir. Anayasal kuralların bağlayıcılığı yanında, içtiği ant ve Anayasa'nın uygulanmasını gözetme görev ve yetkisi, Cumhurbaşkanı'nı, yukarıdaki ilkeleri özümseyerek uygulamak ve uygulatmakla yükümlü kılmaktadır. Başka bir anlatımla, uzlaşma ve uyum ancak anayasal rejim çerçevesinde olanaklıdır. Bunun dışında bir uzlaşma aramak anayasal kuralları savsaklamak anlamına gelecektir. Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar".

Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığının siyasal tarafsızlık olduğuna dikkat çeken Sezer, "Anayasa'nın 101. maddesinin son fıkrasında, 'Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir' denilerek, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden tarafsız olması gerektiği açık biçimde belirtilmiştir" şeklinde konuştu.

Soğuk Savaş'ın sona ermesinin, kalıcı bir barışın sağlanması yolunda dünyada yarattığı iyimserliğin, 11 Eylül terör saldırılarından sonra yerini kaygan, belirsiz ve istikrarsız bir uluslararası ilişkiler ortamına bıraktığının altını çizen Sezer, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunun sonucu stratejik düşüncelerde bir değişim süreci başlamış, tehdit ve buna bağlı olarak güvenlik kavramları temelden sarsılmıştır. Dünyada çeşitli bölgesel güç odaklarının ortaya çıkması sürecinin ülkemizce yakından izlenmesinin sürdürülmesi gereklidir. Geçen yüzyılda ivme kazanan küreselleşmenin olumlu sonuçlarının yanısıra, toplumlardaki dengeleri bozabilen, eşitsizlikleri arttıran ve tehdit kaynaklarını çoğaltabilen yönleri giderek daha iyi anlaşılmaktadır. Yoksulluk, açlık ve salgın hastalıklar gibi küresel sorunların çözümü için yeterli dayanışma oluşturulamamıştır. Bu durum, 'karşılıklı anlayış ve hoşgörü' eksikliğini artırmış, terörizm başta olmak üzere pek çok küresel sorunu da birlikte getirmiştir. Jeostratejik konumu yönünden dünyadaki uluslararası bunalım alanlarına yakın olan Türkiye, terörizm, kitle yoketme silahlarının yayılması ve bölgesel sorunlardan kaynaklanan çok yönlü ve artan, ağır iç ve dış tehdit ve risklerle karşı karşıyadır. Türkiye, bir yandan Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörist tehdidin etkisiz kılınması konusundaki kimi ortak çabalara katkılarını sürdürürken, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkını saklı tutmaktadır".

Cumhurbaşkanı Sezer, konuşmasında, Türkiye'de gerici tehdidin en tehlikeli boyutlara ulaştığını iddia ederek, "Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır. Cumhuriyet'in demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliğinin, ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünün sonsuza kadar korunması ve kollanması devletin hak ve görevidir. Cumhuriyet'in temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin kötü niyet taşıyanların laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne ve kurumlarına yönelik saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yolundan geri döndüremeyecektir. Türkiye'yi çağdışı rejime sürüklemek isteyenlerin demokrasiden sözetmelerinin bir oyun olduğu görülmelidir. Huzur ve iç barış olmadan siyasal istikrarın, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişmenin hiçbir anlamının olmayacağı anlaşılmalıdır. Temeli Atatürkçü düşünceye dayalı çağdaş Cumhuriyet'te huzur da, denge de, istikrar da, ancak laiklik, bölünmezlik ve ulus devlet yapısı güvenceye alınıp sürdürülerek sağlanabilecektir . Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştır. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir. Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik Cumhuriyet' adı altında, 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, 'irticai' bir modeldir. Türkiye bölge için, ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir, bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır. İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam'a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır" açıklamalarında bulundu.

Sezer, "Anayasa Mahkemesi Başkanı iken Anayasa'yla öngörülen Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinin, parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmadığını söylemiştim. Bu düşüncemi bugün de koruyorum. Ancak, Cumhurbaşkanı'nın, kurallar değişmedikçe Anayasa ile verilen görevleri yerine getirmesi, yetkileri kullanması zorunludur. Üstelik, laik Cumhuriyet rejimini, Anayasa'nın uygulanmasını gözetme bağlamında koruyup kollama görevi, bu zorunluluğu kimi zaman daha da artırmaktadır. Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin yaşadığı iç tehlikeleri ise uzun uzun anlatmaya gerek yoktur. Bunun için 1930'lu, 40'lı, 50'li, 60'lı yıllara dönmeye de gerek yoktur. Türkiye'de son 15-20 yıldır yaşanan toplumsal gelişmeler, toplumsal ve bireysel yaşamda sergilenen çağ dışı görüntüler, dinci fetvalar, saldırılar ve karışmalar, kamusal alanlarda türban kullanılmamasına ilişkin tüm yüksek yargı kararlarına karşı tutumlar, görevi din adamı yetiştirmek olan okulları bitirenler ile tarikat ve cemaat mensuplarının Devlet'in her kademesine yerleştirilmeye çalışılmaları, Türkiye'nin nereye götürülmek istendiğinin anlaşılması için yeterli olacaktır.

Yönetimde istikrar ilkesi, salt çoğunluğu sağlayacak seçim sistemini değil, istikrarlı yönetimi olanaklı kılacak adaletli bir temsil sistemini gerektirmektedir. Adalet, yönetimde istikrarın da temel koşuludur. Yalnızca istikrar ilkesini gözetmek, temsilde adalet olmayınca istikrarsızlık yaratacaktır. Seçim sistemimiz incelendiğinde, iki ilke arasında olması gereken dengenin, yönetimde istikrar ilkesi lehine önemli ölçüde bozulduğu görülmektedir. 2002 yılındaki seçimlerde geçerli oyların yaklaşık üçte birini alarak Meclis'te yaklaşık üçte ikilik temsil oranına ulaşılması bunun açık kanıtıdır. Irak'ın güvenlik ve istikrara kavuşabilmesi için en temel koşul, ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasal birliğinin korunmasıdır. Bu koşul, bölgenin esenliği açısından da zorunludur. Tersine bir gelişmenin Irak'ı onlarca yıl geriye götürmesi, Orta Doğu ve yakın bölgenin çok uzun süreli istikrarsızlıklara sürüklenmesine yol açabilir. Kuşkusuz küresel yansl ımaları da olacak böyle bir ayrışmanın önüne geçilmesi yaşamsal bir önem taşımaktadır. Bu çerçevede kimi grupların Irak halkının ortak istencini gözardı ederek, kendi dar görüşlü gündemleri doğrultusunda kazanım peşinde koşmaları kabul edilemez. Bu önemli dönemeçte hiçbir kesimin dışlanmaması, ortak çıkarın birlik ve beraberlikte olduğunun anlaşılması, Irak'da huzurlu bir geleceğin güvencesi olacaktır. Bu ortamda giderek tırmanan mezhep çatışmalarına da ayrı bir dikkat göstermek gerekmektedir. Etkisi Irak'ın sınırlarını aşıp, bölgesel bir çekişme ve gerginliğe yol açabilecek bu gelişmenin daha fazla kan dökülmeden önüne geçilmesi, her geçen gün daha da ivedilik kazanmaktadır. Burada bölgenin ileri gelen kimi ülkelerine kuşkusuz önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Irak'ın geleceğinde Kerkük konusu belirleyici bir nitelik taşıyacaktır. Irak'ın pek çok yönden küçük bir örneği olan kentin statüsünün uyum içinde, tüm kesimlerin istemleri gözetilerek belirlenmesi, Irak'da kalıcı istikrara yönelik sağlam bir adım oluşturacaktır" diye konuştu.

(ÖK-ÖK-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
TBMM'de kabul edildi! Yetkisiz çakar kullanımı ve ateşli silahlara yönelik cezalar artırıldı

Yetkisiz çakar kullanımı ve ateşli silahlara yönelik cezalar artırıldı

Netanyahu UCM'nin tutuklama kararı sonrası kameralar karşısına geçti tehdit etti

Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı sonrası kameralar karşısına geçti tehdit etti

Putin'den dünyayı tedirgin eden bir açıklama daha: Savaş artık küresel

Putin'den dünyayı tedirgin eden bir açıklama daha! Açık açık tehdit etti

Ev hapsindeyken 2 kişiyi öldürüp kayıplara karışan Servet Bozkurt yakalandı

Ev hapsindeyken 2 kişiyi öldürüp kayıplara karışan Servet Bozkurt yakalandı

title