Coşkun: Öğretmenler Günümüzü Kutlamıyoruz!
Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı İbrahim Coşkun, 'hala şartları iyileştirilmeyen öğretmenlerin gününü' kutlamayacaklarını belirtti.
Memur-Sen Şanlıurfa İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne ilişkin sendika binasında yaptığı açıklamada, öncelikle Türkmenlere yapılan zulmü kınadı.
Coşkun, "Bayırbucak Türkmen bölgesine yönelik yapılan saldırıları lanetliyor, zulme ve katliamlara sessiz kalanları kınıyorum. Şehit olanlara Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum." dedi. Öğretmenler Günü'ne yönelik ise, "Eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda genel yetkili sendika olarak 23. Başkanlar Kurulu'nda alınan karar gereği 24 Kasım'a özel, kutlama anlamı taşıyacak herhangi bir faaliyet icra etmeyeceğiz." şeklinde açıklama yaptı.
'KUTLAMAMA SEBEPLERİMİZ ORTADAN KALKMADI'
2012 toplu sözleşme süreci sonrası Kızılcahamam'da yaptıkları toplantıda, "Öğretmenlik mesleğinin ekonomik ve mesleki itibarını hedef alan yaklaşımlar bertaraf edilmediği sürece 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri yapılmamalı ve hiç kimse kutlama mesajı yayınlamamalıdır." şeklinde karar aldıklarını hatırlatan Coşkun, "Hala o kararımız geçerlidir. Bu nedenle karar almamıza neden olan sebepler henüz ortadan kaldırılmadığı için Eğitim-Bir-Sen teşkilatı olarak aldığımız karar gereği 24 Kasım'a özel kutlama anlamı taşıyacak (yemekli toplantı, öğretmenler buluşması, sportif turnuvalar vb) herhangi bir faaliyet icra edilmeyecektir." diye kaydetti.
'ÖĞRETMENLERİMİZİN TÜMÜ YOKSULDUR'
Memur ve öğretmenlerin tümünün yoksul olduğunu ifade eden Coşkun, "24 Kasım'da tartışmaların, rutin hamasetin dışına çıkmasına Eğitim-Bir -sen olarak öncülük edeceğiz. Artık yetkililerin gönlümüzü okşayıcı güzel kelimelerinden ziyade somut ekonomik, sosyal, özlük haklarımıza yönelik iyileştirmelerde bulunmalarını istiyoruz. Her ay Memur-Sen'in düzenli olarak gerçekleştirdiği açlık ve yoksulluk araştırması sonuçlarına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 414 lira 776 kuruş, yoksulluk sınırı 3 bin 905 lira 781 kuruş olarak tespit edildi. Bu sonuçlara göre tüm memurlarımız ve özellikle öğretmenlerimizin tümü yoksuldurlar. Büyüyen gelişen orta doğuya ve dünya ülkelerine liderlik eden bir ülkenin memurlarının da artık rahat bir nefes almaya ihtiyacı vardır." diye konuştu.
'KENAN EVREN'İN YÖNETMELİĞİ ANTİDEMOKRATİKTİR'
Biz, pantolonun kumaşı, kazağımızın yakası, ayakkabımızın topuk boyu, ense tıraşımız ve bıyığımızla ilgilenen bir yönetmeliği, antidemokratik dayatmayı kabul etmiyoruz. Bunun için uzun süredir serbest kıyafet eylemi yapıyoruz. Bu konuda kararlıyız. Öğrencilerin serbest kıyafet hakkının olduğu yerde, öğretmene, kamu görevlisine 'ne giyeceğine karar veremeyen insan' muamelesi yapılmış olması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Onun için bizim kazağımızın yakası, pantolonumuzun kumaşı, saç tıraşımızla ilgilenen yönetmeliği antidemokratik buluyoruz. Bu konuda eğitim çalışanlarının iradesine ipotek koymaya çalışan Kenan Evren'in yönetmeliğinin, öğretmenleri, eğitim çalışanlarını asker gibi görme alışkanlığının Türkiye'de artık tarih olması gerektiğini düşünüyoruz. Kamu görevlilerinin iki yakasını bir araya getirmek için kravat takmayı zorunlu hale getirenlere sesleniyorum: Kamu görevlilerinin iki yakasını bir araya getirmek için ücretlerini açlık ve yoksulluk sınırından çıkartarak bunu başarabilirsiniz." şeklinde konuştu.
'İŞ GÜVENCESİ KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR'
Öğretmenlerin iş güvenliği konusuna da değinen Coşkun, sözlerini şöyle tamamladı: "Güçlü kamu görevlisinin, etkin kamu hizmeti; etkin kamu hizmetinin de güçlü devlet anlamına gelir. Güçlü devlet; bölgesinde ve küresel ölçekte lider ülke, söz sahibi devlet demektir. Bu anlayışla, iş güvencesi kırmızı çizgimizdir, olmazsa olmazımızdır diyoruz. Kamu hizmetinde etkinliğin ve verimliliğin iş güvencesini kaldırma korkusuyla sağlanması hem demokratik değil hem de sürdürülebilir değildir. Kamu hizmetinde etkinlik ve verimlilik; ehliyet ve liyakat ile olur, kamu görevlisinin görev ve hizmet sorumluluğunu artırarak sağlanır, mali ve sosyal teşviklerle gerçekleştirilebilir. Kamu görevlilerinin iş güvencesini gündemde tutmak; çalışma barışını ve toplumsal barışı zedeler, 3 milyon 200 bin kamu görevlisini tedirgin etmek dışında bir sonuç doğurmaz. 1 Kasım seçimleriyle sağlanan istikrara zarar verir, geleceğe odaklanmamızı engeller, Türkiye'nin toplam enerjisinin hizmete yönelmesinin, katma değere dönüşmesinin önünde barikat oluşturur."
(Kaynak: Gazeteipekyol)