CONGVEY/GUYÜEN - Ningşia'da doğa turizmi, çevre koruma çabalarından güç alıyor
Çin'in kuzeybatısında, Sarı Nehir'in yukarı boylarında, üç taraflı çöllerle çevrili yarı kurak bir platoda yer alan Ningşia Hui Özerk Bölgesi'nde son 60 yılda doğal çevreyi korumaya yönelik çabalar, doğa turizminin gelişmesine öncülük etti.
Çin'in kuzeybatısında, Sarı Nehir'in yukarı boylarında, üç taraflı çöllerle çevrili yarı kurak bir platoda yer alan Ningşia Hui Özerk Bölgesi'nde son 60 yılda doğal çevreyi korumaya yönelik çabalar, doğa turizminin gelişmesine öncülük etti.
Kuzeyde İç Moğolistan Özerk Bölgesi, güney ve batıda Gansu, doğuda ise Şaanşi eyaletlerine komşu bölge, üç tarafı çöllerle, iki tarafı dağlarla çevrili, Sarı Nehir boyunca uzanan bir vaha görünümde.
Kum tepelerinin ötesinde bereketli lös ovalarının, nehir boyunda bağların, bostanların, ufkunda engin dağların uzandığı Ningşia, büyük bir coğrafi çeşitliliğe sahip.
Tenger Çölü
Ningşia platosunu kuzeyden ve batıdan çevreleyen Tenger Çölü, tarih boyunca hayvanlarına otlak ve yaylak arayan Kuzey Asyalı göçebe kavimler ile tarımla uğraşan, yerleşmeye yazgılı Çin halkı arasında bir sınır ve zaman zaman da ihtilaf sahasıydı.
Ningşia'nın bir hudut garnizonu olduğu, aynı zamanda ilk büyük yerleşimlerinin kurulmaya başlandığı Tang Hanedanı döneminde, 8. yüzyılda yaşayan Çinli şair, ressam ve hükümet görevlisi Vang Vey, 737 yılında yazdığı şiirde bölgeye ilişkin izlenimlerini şöyle mısralara aktarıyor:
"Tek atın çektiği araba sınıra doğru ilerliyor / Bir elçi kuzeybatı dağlarının yükseklerini aştı / Sürüklenen bir çalı gibi kederli, terk ediyorum kaleyi / Göçmen kuşlar gibi Tatar göğünün altındayım /Sınırsız çölde ufukta yalnız bir pus yükseliyor / Güneş sonsuz nehrin dibine batıyor."
Adı Moğolca "gök" anlamına gelen Tenger Çölü, İç Moğolistan, Ningşia ve Gansu eyaletlerini kateden 36 bin 700 kilometrekarelik alana yayılıyor. Çölün güneydoğu kıyısında, Ningşia Hui Özerk Bölgesi'nin Congvey şehrinde kurulan Şapatou Ulusal Parkı, Sarı Nehir kıyısındaki, sulak alanların, göllerin ve yeşil vahaların kum tepeleriyle yan yana olduğu benzersiz bir manzara sergiliyor.
Çölün ilerleyişini durdurma çabaları
Ningşia çevresindeki çöller, kum fırtınalarıyla Sarı Nehir havzasına doğru genişleme eğilimi gösteriyor. Öyle ki buna karşı önlem alınmadığı takdirde çölün zaman içinde bütün bölgeyi yutabileceği öngörülüyor.
1957'de İç Moğolistan ile Gansu'yu birbirine bağlayan Baotou-Lancou Demiryolu'nun yapımı öncesinde yerli ve yabancı uzmanların demir yolunun Ningşia'dan geçen kısmının çölde kaybolabileceği, bu yüzden hattın başka bir yerden geçirilmesi gerektiğine ilişkin görüş bildirdiği belirtiliyor.
Demir yolu inşaatı için, çölün ilerleyişini önlemeye yönelik girişimler, zaman içinde örgütlü çabaya dönüştü. Yıllar içinde çöl çevresindeki orman ve çayırlık alanlar genişletilirken, çölleşmeyi durdurmak için özgün pratik yöntemler geliştirildi.
Çöl sınırındaki bölgelerde saman saplarıyla döşenen kare biçimli engeller, çölleşmeyle mücadelede özgün bir yöntem olarak kullanılıyor. Bir metrekarelik karenin çevresine yatay yerleştirilen saman saplarının kürek yardımıyla yere batırılmasıyla oluşturulan engeller, çöl kumunu hapsederek taşınmasını önlüyor. Saman saplarıyla çizilen satranç tahtalarını andıran düzenlemelere çöl sınırı boyunca rastlanıyor.
Kumun muhafazası, ağaçlık ve çayırlık alanların genişletilmesi ile son 60 yılda 100 bin hektarlık çöl alanı kontrol altına alındı, Tenger Çölü, bu süre zarfında 25 kilometre geriledi.
Son yıllarda, çölde kurulan oteller, seyir noktaları, gezi güzergahları ile bölge Çinli turistlerin uğrak noktası haline geldi.
Liupan Dağları
Ningşia platosunun güney ucunda uzanan Liupan Dağları da doğa turizmi açısından bölgenin önemli bir uğrak noktası. Çince "altı dönüş" anlamına gelen Liupan adı, dağları aşmak için kullanılan geçidin altı virajdan oluşmasından alıyor.
Çin'in kuzeyi ve güneyi, doğusu ve batısı arasında stratejik bir bölgede yer alan dağ sırası, tarihte Cengiz Han'ın seferleri sırasında Moğol ordularının kullandığı bir geçiş güzergahı oldu. Ayrıca, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucusu Mao Zıdong önderliğindeki Komünist ordular, 1934-1935 yıllarında, "Uzun Yürüyüş" adı verilen, ülkenin güneyindeki Ciangşi'den kuzeydeki Şaanşi'ye çekilme harekatı sırasında bu dağları aştı.
Mao, 1946'da yayımlanan bir şiirinde bu sefer sırasındaki hislerini şu mısralarla dile getirdi: "Başımızda gök, bulutlar soluk / Yaban kazlarının güneye doğru kayboluşunu izliyoruz /
Çin Seddi'ne ulaşamazsak adam değiliz / Biz ki şimdiden arşınladık 2 bin metreyi / Liupan Dağı'nın yüksek doruğundayız."
Guyüen şehrinde, deniz seviyesinden ortalama 2 bin metre irtifada 67 bin 800 hektarlık bir orman kuşağı oluşturan bölge ekolojik çeşitliliğin yanı sıra önemli bir su rezervini barındırıyor. Kaynağını dağlardan alan Cing ve Yuan ırmaklarının birleştiği Cinyüen ilçesindeki Liupan Dağları Ulusal Parkı, doğanın korunmasının nasıl turizm değeri yarattığına çarpıcı örnek teşkil ediyor.
1980'de kurulan Ulusal Park'a, 1988'de koruma alanı statüsü verildi, 2006'da birinci sınıf ekolojik turizm bölgesi ilan edildi.
Ulusal Park, 788 çeşit ağaç bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Yüksek irtifadaki geniş yapraklı ormanlarla kuşağında kavak, huş, meşe, ıhlamur, akçaağaç, orman söğüdü ve beyaz çam ağaçları, orman altı kuşakta ise fargesia (bir tür bambu), fındık ve diğer türde çalılar bulunuyor. Geleneksel Çin Tıbbı'nda kullanılan 600'den fazla şifalı bitki de orman çevresinde yetişiyor.
Park, ayrıca orman leoparı ve misk keçisi gibi koruma altındaki hayvan türlerine ev sahipliği yapıyor, 38 omurgalı hayvan, 147 kuş ve 905 böcek türü aynı faunayı paylaşıyor.
En sıcak aylarda dahi ortalama günlük sıcaklığın 18 dereceyi geçmediği bölgede orman oranı yüzde 80'in üzerinde. Fakat yetkililer, yakın tarihte, özellikle 1960'lara kadar geçen dönemde orman örtüsünün büyük zarar gördüğünü belirtiyor.
1966'da başlatılan ekolojik restorasyon çabaları kapsamında ağaç dikimi yapıldığı, su kaynaklarının ıslahı için çalışmalar yürütüldüğü, bu sayede son 60 yılda 200 bin hektar ormanlık alanın yeniden kazanıldığı ifade ediliyor.
Orman içinde akan dere boyunca uzanan yürüyüş yolları, yamaçlara çıkan patikalar, yükseklerde güneş gören açık alanları ile Liupan Dağları ziyaretçilere doğa ile iç içe zaman geçirme olanağı sağlıyor.