Çok Büyük Bir Örgüt ile Karşı Karşıyayız"
Kamuoyunda "askeri casusluk" davası olarak bilinen davanın "bir numaralı" sanığı iş adamı Bilgin Özkaynak, davaya ilişkin bilirkişi raporunun tarafına ulaştığını belirterek, "Bilirkişi raporu, 'delil' denilen şeylerin delil sayılamayacağını bununla da yargılanamayacağımızı söylüyor.
DURMUŞ GENÇ - Kamuoyunda "askeri casusluk" davası olarak bilinen davanın "bir numaralı" sanığı iş adamı Bilgin Özkaynak, davaya ilişkin bilirkişi raporunun tarafına ulaştığını belirterek, "Bilirkişi raporu, 'delil' denilen şeylerin delil sayılamayacağını bununla da yargılanamayacağımızı söylüyor. Bu dava bana göre çoktan çöktü" dedi.
Suç örgütü elebaşı olduğu öne sürülen ve hakkında "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "Kişisel verilerin kaydedilmesi", "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet hapis cezası istenen Özkaynak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sapanca'daki evinde ele geçirildiği öne sürülen ve davaya delil teşkil eden 4 adet flash bellekteki DNA örneklerinin kendisine ait olmadığının ve delil sayılamayacağının bilirkişi raporu ile belirlendiğine dikkati çekti. Özkaynak, kendisine ait olduğu iddia edilen 4 adet flash bellek ile ilgili 103 sayfalık bilirkişi raporunun 96. sayfasındaki değerlendirmesinde, "Olay yeri hash değerleri eksiktir. Delil niteliği yoktur. Ayrıca H2 ve H3 hash değerleri tutarsızdır" ifadelerinin bulunduğunu kaydetti.
Özkaynak, "Bu flash bellekleri ben kaydetmişim. Bilgisayarda flash belleğe bilgileri ben yüklemişim ama parmak izim yok, DNA yok ama polislerin var. Bunu aklınız, mantığınız alıyor mu?" şeklinde tepkisini dile getirdi.Bilirkişi raporunun avukatları aracılığıyla kendisine ulaştığını belirten Özkaynak, "Bilirkişi raporu, 'delil' denilen şeylerin delil sayılamayacağını bununla da yargılanamayacağımızı söylüyor. Bu dava bana göre çoktan çöktü. Bunu da mahkeme heyetimizin bu saatten sonra anlayacağını sanıyorum" diye konuştu.
"DNA örnekleri polislerin çıktı"
DNA testi, parmak izini ve hatta ABD'de de uygulanan "uyutma" tekniğini başından beri kendisinin istediğini söyleyen Özkaynak, şunları söyledi: "ABD'de ve Avrupa'da bu uyutma yönetimi çok kullanılıyor. Kabul ediyorsanız sizi uyutuyorlar ve işlediğiniz suçu size soruyorlar. Sen de yapmışsan, suçu işlemişsen, itiraf ediyorsun. Yapmamışsan 'ben işlemedim' diyorsun. Dedim ki 'beni uyutun, parmak izine bakın, DNA'ya bakın, genetiğine bakın.' İzmir Adli Tıp'a DNA örneklerimizi verdik. Benimki zaten uyumsuzdu, delil dedikleri hard disklerinde hepsi de polislere ait çıktı. O günkü FETÖ denilen örgütün elemanının parmak izi genetiği çıktı. En son Coşkun Başbuğ'un yaptılar, onunkinden de kendisine ait çıkmadı. Ankara'dan bir kadınla erkeğin çıktı. Hiç kimsede nedense delil dedikleri, kayıt yaptığımızı iddia ettikleri flash bellekte, hard disklerde parmak izimiz ve DNA örneklerimiz çıkmadı. Hepsinde polislerin çıktı."
"Cumhurbaşkanımız erken fark etti"
Çok büyük bir örgüt ile karşı karşıya olduklarını ve bu örgütün ülkeye el koymaya çalıştığını ifade eden Özkaynak, "Bunu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan erken fark etti. Yoksa halimiz berbattı. Biz ebediyen içeride yatardık" diye konuştu.
"Bizim hayatımız kaydı"
Özkaynak, maddi ve manevi tazminat davası açacaklarını ancak yaşadıklarının para ile pulla çözülecek şeyler olmadığını anlatarak, "Türkçe bir kelime var 'hayatımızı kaydırdınız' diye. Bizim hayatımız kaydı. Düzende değiliz. Düzene giremedik hala. Kolayda girilecek birşey değil, bu, para pulla çözülecek bir şey değil" dedi.
"Davanın geçmişi"
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.
İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından "fişlendiği" iddia edilmişti.
Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013'te görülmeye başlanan davada, bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 kişi tahliye edilmişti.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi kararlaştırılmış, 5'i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı.
Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014'te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, "Suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edilmişti.
Davanın görülmesine 8 Şubat'ta devam edilecek.