'Cinsiyet eşitliği var mı?' sorusuna %22'si kararsız yaklaştı
Online olarak gerçekleştirilen araştırmada; "Türkiye'de Kadın Olmak, Kadınlar Günü ve Güçlü Kadın" gibi konulara yer verildi.
Araştırma kapsamında, 16-65 yaş aralığında, 68 şehirden 1018 kadın katılımcı fikirlerini ve deneyimlerini paylaştı. Araştırmaya katılan kadınların %98'i 8 Mart'ın Kadınlar Günü olduğunu biliyor, %31'u ise "emekçi" diye ekliyor. Katılımcılara "Kadınlar Günü'ne özel bir hediye alınmalı mı?" sorusu yönetildiğinde 4 katılımcıdan sadece 1'i hediye alınmalı cevabını verirken geri kalan %55 hediye beklemiyor ve %18 net biçimde "hayır" cevabını veriyor. Marka ve kurumların Kadınlar Günü iletişimlerinde hediye unsurunu kullanırken 2 kez düşünmelerini tavsiye ediyoruz
.Türkiye'de Kadın Erkek Eşitliği Var mı?
Katılımcıların %76'sı kesinlikle yok derken "ne var, ne yok" diyor. 8 Mart'ın önemi her geçen yıl daha da arterken kadın erkek eşitliği noktasında kadınlar daha kat edecek çok yolumuz var diye düşünüyor!
Güçlü Kadının Özellikleri; Bağımsızlık ve Ekonomik Özgürlük
Güçlü kadınların özellikleri arasından en önemli olanı seçmeleri istendiğinde;katılımcıların %78'si "bağımsız yaşar" seçeneğini tercih ederken, %19'u "kendi parasını kazanır", %3 "annedir" seçimini yapıyor. Araştırmanın geneline bakıldığında kadının güçlü olmak için anne olmak zorunda olmadığı ama annelik eden/bakım veren kadınların güçlü algılandığını görüyoruz. "Yakın çevrende tanıdığın güçlü bir kadın var mı? Varsa kim?" diye sorduğumuzda %61 ile her on kişiden 6'sının "anne/abla/kardeş" seçimi de bu savı kanıtlıyor. Katılımcıların ikinci seçimi %12 ile "tanıdıklar/iş dünyası/çevre" olurken, "arkadaş" %9 ile 3. sırada yer alıyor. %10 ile her 10 kadından biri ise yakın çevresinde güçlü bir kadın figürü bulamadığını söylüyor.
Güçlü Kadın Kimdir?
Araştırmanın en dikkat çeken sonuçlarının çıktığı bu soruda katılımcılara güçlü kadın olarak nitelendirdikleri gerçek ya da kurgusal 3 kişiyi nedenleri ile yazmaları istendi:
Frida Kahlo, %15'lik oranla akla gelen ilk isim. Katılımcıların anneleri %10 ile ikinci güçlü kadın figürü olurken, Emma Watson hem aktivist duruşu hem de canlandırdığı Hermione Granger karakteri ile 16-24 yaş arası katılımcıların yoğun ilgisi sayesinde üçüncü sırada yer alıyor. Pucca, fenomenler arasında listeye giren tek kadın iken, televizyon dünyasından öne çıkan isimler ise Müge Anlı ve Gülse Birsel. Türkan Saylan ile Marie Curie, en çok değinilen kadın akademisyen ve bilim kadınları olarak listede yer alırken, Virginia Woolf, edebiyat dünyasındaki isimler arasında en çok bahsedilen kişi.
Müge Anlı, programın sosyal medya yansımalarının artması ve belki evden eğitime geçilmesi ile birlikte genç kadınlar nezdinde dikkat çekici şekilde görünür hale gelmiş ve güçlü kadınlar listesine dahil edilmiş. En çok sabrı ve duruşu ile anılmış.
"Z Kuşağı" Kadınları, Annelerini Daha Çok Anlamaya Çalışıyor!
Annelerin en güçlü kadın figürler arasında 2. sırada olmasının yanı sıra genç yaştaki kadınların ailedeki kadın figürleri daha çok gözlemlediği ve anlamaya çalıştığını görüyoruz. Açık uçlu sorulara verilen ifadeleri mercek altına aldığımızda, yoğunlukla «anne»nin kendi ayakları üzerinde durabilmesi, sevdiklerini olduğu gibi kabul etmesi ve dışarıya karşı savunması, kaybedilen baba/koca ardından kadınların baş başa vermesi gibi hikayelerin «güçlü kadın» anlatısında merkezde yer aldığını görüyoruz.
Yaşça daha büyük kadınlar için annelerini anlamak, anne olunca ya da olgunlaşınca idrak edilen bir süreç olarak anlatılırken, genç kadınlar daha çok empati kurma, anlamaya çalışma ve takdir etme çabasında görülüyor.
Siyasi Kadın Figürleri ve İlkler & Enler
2023 seçimleri yaklaşırken gündeme gelen 16-24 yaş arasındaki gençlerin apolitize olup olmadığı konusu bu araştırmanın sonucunda da tartışma konusu. Güçlü kadın figürlerine baktığımızda siyasi kadınların genç kadınları etkilemekte pek başarılı olmadığını söylemek mümkün. 25 yaş üzerinde Meral Akşener'in siyasi kimliğinden bağımsız olarak kadın hareketine verdiği destek ise görünür olmayı başarmış.
Araştırma katılımcılarının diğer seçimlerine baktığımızda ilklerin unutulmadığını; Sabiha Gökçen, Marie Curie gibi isimlerin yanında toplumsal cinsiyet rollerini odak alan düşünür Simone de Beauvoir ve Türkiye'nin ilk kadın hekimi olan Safiye Ali'nin de telaffuz edildiğini görüyoruz.
Güçlü kadınlar arasında; Özgecan Aslan, Emine Bulut, Feray Şahin gibi katledilen kadınlardan da bahsedildi. Hayatta oldukları sürede tanımadıkları bu isimlerin hikayeleriyle kadınlara güç verdiğini, güçlü olmayı hatırlattığını görüyoruz.
Yaş 35, «BEN GÜÇLÜ BİR KADINIM»
35 yaş ve üstü kadınların -doğrudan sorulmamasına rağmen- güçlü kadınlar listesine kendilerini de eklediğini görüyoruz. Diğer yaş gruplarında yoğun olarak görmediğimiz bu eğilim daha çok evlenme/evlenip boşanma yani aile kurma deneyimiyle ilgili. Kadınlar hem kendilerinden hem diğer kadınlardan bahsederken, aile hayatında başından geçen olaylarla ilgili anlatılara yer veriyor.
Toplum tarafından evlenme yahut aile kurma, idealde insanın (özellikle de kadının) bir kere başına gelmesi gereken bir olgu. Geleneksel bir perspektiften bakmayan kimseler için bile bu öğrenilmiş/alışılagelmiş bir yargı. Dolayısıyla bu yaş grubundaki kadınlar, toplum tarafından hoş görülmeyen «başarısız» evlilik geçiren kadınlara önce kendilerinden başlayarak daha çok sahip çıkıyor. Pucca'nın yaş büyüdükçe listenin başına doğru geçmesini yakın zamanda boşanma süreci geçirmesi ve bu süreci açık yüreklilikle sosyal medya üzerinden takipçileri ile de paylaşmasıyla ilişkilendiriyoruz.
Rağmen ve Fakat ile Kadın Olmak
Tabii ki güçlü olmak/kalmak deyince "olumsuz bir faktöre rağmen" anlatısı şaşırtıcı değil.
Fakat "rağmen"den önce kullanılan olumsuz faktörün kadın olmanın kendisi olarak görülmesi, kadınların bir çoğunun kadın olmanın hayata dezavantajlı başlamak olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
Dezavantaj kelimesi yanıltmasın, tarihten gelen bu miras bugün kadını geriye değil ileriye götüren bir katalizör olarak karşımıza çıkıyor.
Geriden başlayıp kazanılan her şey daha anlamlı hatta zevkli! Öyle ki; «Kadın olmasına rağmen dünyada/Türkiye'de varlığını sürdürebilen herkes güçlüdür» ifadelerinde bunu net şekilde görüyoruz.
En güçlü kadın figürlere baktığımızda, ister istemez erkeklere ve erkekliğe rağmen geldikleri konum da ön plana çıkıyor. Kurgusal ya da değil; erkekleri manipüle eden, erkekler tarafından önü kapatılmasına rağmen sıyrılabilen hatta kurgusal karakterlerde erkeklere fiziksel olarak üstünlük sağlayabilen kadınların adı unutulmuyor. Bunu dizi ve film karakterlerinin yanı sıra tarihi ve mitolojik figürlerin de sıklıkla cevaplar arasında yer almasından görüyoruz.
İki kişiden biri İstanbul sözleşmesinin içeriğine hakim
Çokça tartışılan İstanbul Sözleşmesini kadınlara sorduğumuzda katılımcıların %59'u İstanbul sözleşmesinin içeriğine hakim, %38 maddeleri yeterli bulurken %21 maddeleri yetersiz buluyor. %23 maddelerin içeriği hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığını düşünüyor. %14 ise kararsız. Türkiye'de kadınların karşılaştığı EN ÖNEMLİ sorun nedir diye sorduğumuzda seçenekler arasından %47 ile Fiziksel taciz, %28 ile Sözlü taciz öne çıkanlar oluyor. Fiziksel ya da sözlü Her 4 kişiden 3'ü için taciz en önemli sorun. İş bulma zorluğu ve iş yerinde haksızlık %11, eğitime erişim %6 ve diğer sorunlar %8 oranında sıralanıyor
Peki, markalar bu meselenin neresinde kalıyor?
Araştırma katılımcılarına "Bir markanın kadın sorunlarına değinmesi sende olumlu izlenim bırakır mı?" diye sorduğumuzda %89 "evet bırakır" diyor. "Kadınlarla en çok bağdaşan, aklına gelen ilk üç marka/reklam/figür yazar mısın?" diye sorulduğunda ilk akla gelenlerin kadın markaları olduğunu görüyoruz. Orkid ve Molped her yaş grubunda ilk akla gelen 2 marka. Kategori ve unisex tek marka olarak Nike'ın listeye 3. sıradan giriş yaparak kesinlikle rakiplerinden ayrıştığını söyleyebiliriz. Sırasıyla Elidor, Kotex, Dove ve Gratis hatırlama sırasında listeye giren ilk 10 marka oluyor.