Çin'in Ankara Büyükelçiliği, "Tarihi Hatırla, Barışı Koru" Temalı Sempozyum Düzenledi

ANKARA, 15 Ağustos (Xinhua) -- Çin'in Ankara Büyükelçiliği, "Tarihi Hatırla, Barışı Koru: Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ile Dünya Anti-Faşist Savaşı Zaferinin 80. Yıldönümünü Anma Yuvarlak Masa Toplantısı" düzenledi.
ANKARA, 15 Ağustos (Xinhua) -- Çin'in Ankara Büyükelçiliği, "Tarihi Hatırla, Barışı Koru: Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ile Dünya Anti-Faşist Savaşı Zaferinin 80. Yıldönümünü Anma Yuvarlak Masa Toplantısı" düzenledi.
50'den fazla katılımcı ve bilim insanı, 2. Dünya Savaşı'ndan alınan derslerin ışığında tarihsel gerçeklerin savunulması ve küresel güvenliğin sağlanması için uluslararası işbirliği çağrısında bulundu.
Cuma günkü etkinlik öncesinde katılımcılar, Çin Halkının Direniş Savaşı ve küresel anti-faşist mücadelenin önemli anlarını yansıtan fotoğraf sergisini gezdi.
Sempozyum iki oturum halinde gerçekleştirildi. İlk oturumda "2. Dünya Savaşı'ndan ders almalıyız", "Savaş sonrası uluslararası düzeni birlikte korumalıyız" ve "Tek taraflılığa karşı çıkmalıyız" konuları ele alındı.
İkinci oturumda ise "Küresel Güvenlik Girişimi'ni hayata geçirmek" ve "Güvenliği birlikte korumak" başlıkları tartışıldı.
Çin'in Ankara Büyükelçisi Jiang Xuebin, 2. Dünya Savaşı'nın dört kıtada, 80'den fazla ülke ve bölgede, 2 milyardan fazla insanı etkilediğini belirterek, savaşın insan uygarlığında eşi görülmemiş bir yıkıma yol açtığını vurguladı.
Jiang, "İlk başlayan ve en uzun süren harekat olan, Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı, on milyonlarca can kaybıyla büyük bir milli fedakarlık göstererek, faşizme karşı savaşın doğu cephesini oluşturmuştur" dedi.
Büyükelçi, "Çin Komünist Partisi'nin öncülüğünde kurulan Japonya'ya Karşı Milli Birleşik Cephe'nin bayrağı altında, tüm Çin halkı omuz omuza büyük çaba göstererek büyük fedakarlıklar yapmış, Japon militarizmini yenmiş, böylelikle faşizme karşı zafere önemli katkılar sunarak silinmez izler bırakmış, insanlığın barış davasını kararlılıkla savunmuştur" ifadelerini kullandı.
Jiang, tarihin en iyi ders kitabı ve en iyi uyarıcı olduğunu ifade ederek, "Çin halkı savaşın getirdiği acıları asla unutmaz ve barışı yorulmak bilmeden aramaktadır. Geçmiş geleceğe ışık tutar. Tarihsel deneyimleri ve dersleri unutmamalıyız" diye konuştu.
Büyükelçi, "Tüm dünya halkları, barışın kolaylıkla elde edilmediğini ve daha da fazla değer verilmesi gerektiğini asla unutmamalıdır. Kalıcı barış sağlamak için, 2. Dünya Savaşı'na doğru tarihsel bakış açısıyla bakmalı ve tarihsel gerçekleri savunmalıyız" dedi.
Başkent Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Hasan Ünal sempozyumda, "Çin, 2. Dünya Savaşı'nda Japon işgaline karşı gösterdiği direnişle önemli bir rol oynamıştır, ancak Batı tarih anlatısında bu katkı neredeyse tamamen yok sayılmıştır" dedi.
Ünal ayrıca, "Önümüzdeki dönemde dünya düzeni, Çin'in ekonomik büyüklüğü, teknolojik yeniliklerdeki öncülüğü ve siyasi etkisi nedeniyle Batı merkezli olmayacak birçok kutuplu yapıya evrilecektir" diye konuştu.
"Çin'in yanı sıra, Rusya ve diğer yükselen güçler de çok kutuplu dünya düzeninin şekillenmesinde etkili olacak" diyen Ünal, bu durumu "Batı'nın tarihsel hakimiyetinin yerini yeni bir dengeye bırakacağı ve çok kutupluluğun artık durdurulamaz bir gerçek haline geleceği bir dönemin başlangıcı" olarak nitelendirdi.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Seriye Sezen de geçmişin hatırlanmasının gelecekteki çatışmaları önlemek açısından kritik olduğunu vurguladı.
"Küreselleşmenin temel bir sonucu, Çin'in yükselen bir güç olarak küresel sahneye çıkmasıdır" diyen Sezen, "Buradaki kritik konu, Çin'in Batı'nın bir taşeronu olmaktan teknoloji üreten ve ABD'ye karşı denge unsuru olabilecek bir güç haline dönüşmüş olmasıdır" ifadelerini kullandı.
"Mevcut durumda, tek kesinliğin belirsizlik olduğu küresel ortam pek umut verici görünmüyor" diyen Sezen, gelişmekte olan ülkeler arasındaki işbirliğinin önemini vurguladı.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, sempozyumun ana başlığının, dünyanın karşı karşıya olduğu en temel soruna yanıt aradığını söyledi.
Erol, Soğuk Savaş sonrası dönemde kalıcı barış için gerekli formülün tüm devletlerce benimsenemediğini, bunun en büyük nedeninin uluslararası ilişkilerdeki güven eksikliği olduğunu belirtti.
Günümüzü "karanlık çağ" ve "belirsizlik çağı" olarak tanımlayan Erol, mevcut ortamın Soğuk Savaş dönemindeki Küba Füze Krizi kadar hatta daha fazla korku ve kaygı barındırdığını söyledi.
Erol ayrıca Birleşmiş Milletler düzeninin çökme riskiyle karşı karşıya olduğunu ve çok kutupluluğun hedef alındığını ifade etti.
"Küresel güvenlik arayışında öncelikle güven ortamı oluşturulmalı" diyen Erol, gerçekçi, uygulanabilir, işbirliğine dayalı ve tek taraflı olmayan yaklaşımların önemine dikkat çekti.