CHP'li Tanrıkulu Öldürülen Onlarca Çocuğun Katilleri Ortada Yok
Chp Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Berkin Elvan ölümünde ilgisiz kaldığını ileri sürerek, Bu iktidar döneminde onlarca çocuk öldürüldü ve bunların hala katilleri ortada yok. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Enes Ata, Yahya Menekşe, Roboski'de öldürülen çocuklar nerede dedi.
Chp Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Berkin Elvan ölümünde ilgisiz kaldığını ileri sürerek, Bu iktidar döneminde onlarca çocuk öldürüldü ve bunların hala katilleri ortada yok. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Enes Ata, Yahya Menekşe, Roboski'de öldürülen çocuklar nerede dedi.
Partisinin seçim çalışmaları için Bingöl'e gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, düzenlediği basın toplantısında, Gezi olayları sırasında polisin attığı gaz fişeğinin kafasına isabet ettiği ve 269 gündür komada kaldıktan sonra bu sabah ölen Berkin Elvan'ın ailesine başsağlığı diledi.
CUMHURBAŞKANI YANLIŞ YAPTI
Berkin Elvan'ın ölümü konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü yanlış yaptığını söyleyen Tanrıkulu, Bu iktidar döneminde onlarca çocuk öldürüldü ve bunların hala katilleri ortada yok. Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Enes Ata, Yahya Menekşe, Roboski'de ölen çocuklar nerede. 2002 yılından beri iktidardasınız bu saydığım bütün ölümler, bu iktidar döneminde olmuştur. Evinden ekmek almak için çıkmıştı. Bir polis memurunun veya polis memurlarının Gezi olayları sırasında attığı gaz fişeği nedeniyle komaya giren ve 268 gündür hastanede uyutulan Berkin için, vicdan sahibi herkes harekete geçti. Ama bu toplumun, bu kamunun vicdanı olması gereken Cumhurbaşkanı, harekete geçmedi. İki konuda Cumhurbaşkanı yanlış yaptı. Birincisi Berkin Elvan'ın tedavisi için tutum almadı. Ailesini aramadı kendi imkanlarıyla harekete geçmedi. Belki daha iyi bir tedavisi olabilirdi. Biz elimizden geleni yapmaya çalıştık, Cumhurbaşkanı bunu yapmadı. İkinci tutumu da şu Cumhurbaşkanı ısrarla bu olay nedeniyle deliler gizlendi, deliler ortaya çıkarılmadı. Mobese kameraları yok edildi. Cumhurbaşkanı bu konuda tutum almadı dedi.
SEÇİM GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ, YURTTAŞLARI KUTUPLAŞTIRIYOR
Seçim güvenliği konusuna da değinen Tanrıkulu, alınan güvenlik kararlarının tüm siyasi partilere eşit mesafede olması gerektiğini belirterek, Seçim güvenliği, tüm siyasi partiler açısından eşit olması lazım. Bu Bingöl için de geçerlidir, Hakkari için de geçerlidir, Muğla için de geçerlidir, 81 il için de geçerlidir. Seçime giren bütün siyasi partilerin seçim güvenliğiyle, seçim çalışmalarını yapabilmeliler. Burada birinci derece sorumluluk hükümete ve İçişleri Bakanlığı'na aittir. İçişleri Bakanlığı hiçbir mazeret üretmeden, gerekli tedbirleri almak ve siyasi partilere güvenlikli ortamda seçim çalışmalarını yapmakla mükelleftir. Ama görüyoruz ki İçişleri Bakanlığı bu önlemleri almıyor. Hükümet en azında bu seçim sürecinde, bu önlemleri mutlaka almalıdır. Gerekli tedbirleri alacağını hissettirmelidir. Bu tablolar, Türkiye'deki yurttaşları kutuplaştırmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün siyasi partilerin çalışmalarını, seçim güvenliği içersinde geçirmeleri için elimizden gelen tüm gayretleri göstereceğiz diye konuştu.
5 YILLIK TUTUKLAMA SÜRESİ, UZUN BİR SÜRE
5 yıllık tutuklanma süresinin sadece Türkiye ve Avrupa'da değil, dünya ölçeğinde uzun bir süre olduğunu savunan Tanrıkulu, şöyle konuştu 5 yıllık tutukluluk süresi dünya, Avrupa ve Türkiye ölçeğinde kısa değil, uzun bir süredir. İnsanların gerekli bir mahkumiyet kararı olmadan 5 yıl gibi bir süreyle tutuklu kalmaları kabul edilir bir şey değildir. İlke budur, Avrupa İnsan Hakları'nın ortaya koyduğu süreç budur. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu iştirakleri dikkate alarak, uzun tutukluluk sürecine karşılık ortak bir karar alarak yasa çıkardı. Mahkemeler bu yasalara göre kararlarını veriyorlar. Süre bakımından bir sorun yok. Süre azami 5 yıllık süredir. Burada sorun olan kamuoyunun vicdanını zedeleyen somut olaylar vardır. Nedir Danıştay cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya'daki Zirve Yayın Evi'nde gerçekleşen cinayetlerdir. Başka cinayetlerin sanıkları da var. Darbe girişimi yaptıkları sanılan insanlar da var. Ama yargı ettik çalışmadı. Adil yargılama yapmadı. Zamanında etkin bir süreç başlatamadı. Burada sorun süre değil, sorun katilleri koruyan, onlara hoşgörü gösteren idari ve yargı zihniyetidir. Sorun ordadır. Ben buradan soruyorum; Malatya'daki duruşmaya ben avukatken katıldım. Bu kadar açık ve net olan bir cinayetin 7 yıl sürmesi kabul edilebilir mi İçişleri Bakanlığı delileri gizledi, mahkemeye geç gönderdi, mahkeme 10 kez değişti, savcılar değişti. Dolayısıyla etkin bir yargılama yapılamadı ve sanıklar korundu. Bu yargı zihniyeti, katilleri, faili meçhul cinayetlerin sanıklarını koruyan hoşgörü zihniyetidir.