CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı Muş'ta
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, beraberindeki heyetle CHP Bingöl İl Başkanlığı'nda eğitim ve denetleme toplantısına katılmak için, Ankara'dan uçakla Muş'a geldi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, beraberindeki heyetle CHP Bingöl İl Başkanlığı'nda eğitim ve denetleme toplantısına katılmak için, Ankara'dan uçakla Muş'a geldi.
CHP Parti Meclis (PM) Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, İzmir Milletvekili Musa Çam ve beraberindeki heyet, CHP Muş İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. Burada basın açıklaması yapan Sarı; çözüm süreci, akil insanlar ve bazı üniversitelerdeki karşıt görüşlü öğrenciler arasında yaşanan sıkıntılara değindi. Sarı, "Hükümet sıkça açılımlar gerçekleştiriyor ama açılım diye başlattığı her girişim, daha güçlü bir kapanma ile sonlanıyor. Hak ve özgürlüklerin tahrip edildiği, zedelendiği bir başka döneme geçiyoruz AK Parti'nin her açılımından sonra. Biz, AK Parti'nin son başlattığı ve adını 'İmralı süreci' koyduğu sürece kredi verdik. Her ne kadar Başbakan bu krediyi elinin tersi ile itmiş olsa da biz bu konuda daha önce kendisine önerdiğimiz yol haritasının izleneceğini umduk. Bu yol haritasının, toplumsal mutabakat esasına dayalı olduğunu ve hem mecliste hem halkın arasındaki bir mutabakat arayışını başlatacak bir yola çıkış olduğunu hatırlatmak isterim. Başbakan, geçen yıl kendisini ziyaretimizde dile getirdiğimiz önerimizi de reddetmişti" diye konuştu.
Sarı, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Başbakan'ın halka karşı, meclise karşı, kendi seçmenine karşı samimi olmasını, açık olmasını ve bu çalışmaları, bu girişimleri sürdürürken halkın çıkarının gözetilmesi gerektiğini dile getiriyoruz. Bu doğrultuda yapılacak çalışmalar neticesinde, hem partilerin bilgilendirilmesi, hem de ana muhalefetin bilgilendirilmesi konusunda önemli bir husus olarak ifade ediyoruz. Ama ne yazık ki Başbakan, bu krediyi elinin tersi ile itmenin yanında hiçbir biçimde önerdiğimiz konulara uymayarak davrandı. Bizim önerdiğimiz, ama başka biçimlerde, başka formüllerle gerçekleşmesini önerdiğimiz her duruma sarılarak isim benzerlikleri yaratarak bir kavram kargaşası yaratarak yol alınmaya çalışılıyor."
"AKİL İNSANLAR BAŞBAKAN'IN MEMURLARI"
"Akil adamlar komisyonu, bizim önerilerimiz arasında da olan komisyondu. Ama akil adamların, Başbakan'ın memurları olmasını istemedik" diyen Sarı, şunları kaydetti: "Akil adamların, halkın içinden gelen, halkın sorunlarını bilen, karşılıklı sorunları konuşarak, sorunların temeline inerek toplumsal uzlaşmayı gerçekleştirecek bir çalışma yürütmesini istedik. Başbakan'ın tayin ettiği, başkanını belirlediği, sekreterini belirlediği, ödeneğini belirlediği bir komisyon istemedik. Bu komisyonun, bizim amaçladığımız sonuca hizmet etmeyeceği açık. Aslında çözüm olarak halkın beklentilerini karşılamayacağı da çok açık. Halk kanın durmasını istiyor. Kanın durmasıyla birlikte demokratik hak ve özgürlüklerin karşılanmasını istiyor. ve bu doğrultuda kalıcı, sürekli, güvenceli bir statü istiyor. Dolayısıyla bu durum, geldiğimiz noktada yaşadığımız ve Başbakan'ın ısrarla sürdürdüğü bu durum, ne yazık ki başkalarının amaçlarına yönelik bir hedefe gidişatı göstermektedir. Biz, hem ülkede hem bölgede barış istiyoruz. AK Parti'nin bugün tasarladığı, bölgenin yeniden dizayn edilmesine dayalı bir karmaşık planın parçasıdır. AK Parti, Ortadoğu cehenneminde kendisine yer arıyor, güç alanı arıyor, bir hegamonik alan arıyor. Ama biz bu coğrafyada Kürt yurttaşlarımızın piyon olarak kullanılmasını istemiyoruz. Hem ülkemizde kanın durmasını istiyoruz, hem de komşularımızda, çevremizde, bölgemizde... Kürt yurttaşlarımızın önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da bir silahlı güç olarak kullanılmasını, bir takım gizli emellere alet edilmesini istemiyoruz. Ülkemizde de hem Kürt annelerin, hem Türk annelerin gözyaşı dinsin istiyoruz. Ancak Başbakan'ın bu gidişi ile Kürt anneleri ağlamaya devam edecek gibi görünüyor."
"İKTİDARLAR HALK ÜZERİNDE DAHA ETKİLİ OLUR"
İktidarın halk üzerinde daha etkili olduğunu söyleyen Sarı, "Bu güçle ilgili bir konudur. İktidar, yapabilme iradesini gösteren bir makamdır. İktidar, hükümet olmak, muktedir olmak, o anlama gelir. Halkımızın hükümete yönelmesi, çözebilme iradesine güvenerek yönelmesi, sağduyuya uygun bir tutumdur. Ama hükümetin gerçek niyetinin bu olmadığını da hatırlatmak gerekiyor. Başbakan bu konularda samimi değil. Halka doğruları söylemiyor. Başbakan'ın söyledikleri, yaptıklarından farklı şeyler. Yaptıkları, düşündüklerinden farklıdır. O nedenle Başbakan'ın inandırıcı olması, gerçekleri halk ile paylaşması, gerçekten attığı her adımda kişisel ikbal planlarının dışında, kendi partisinin iktidar hedefleri dışında güç elde etmenin dışında, halkın çıkarlarını koruyacak bir tutumu açıklıkla benimsemesi gerekiyor. Bu söylediğimiz ne yazık ki konjonktürel olarak halkın da belki duymaktan kaçındığı, başka şeyler duymak isteğiyle bize yöneldiği koşullarda söylediklerimizin karşılık bulmadığı bir durum. Ama bunun gerçek olduğunu ve orta vadede partimizin tutumunun halkın yararına olduğu ortaya çıkacaktır. Ancak bu durumun bedeli o zaman çok ağır olacaktır. Biz samimiyetle, halkların arasındaki güçlü kardeşliğin, kalıcı barışın sağlanmasına ilişkin koşulların yaratılması arayışına göre davranıyoruz" şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, son günlerde üniversitelerde çıkan olayların çözüm süreciyle bir alakası olup olmadığı yönündeki sorusunu yanıtlayan Sarı, şunları söyledi: "Bunun bir yönetme taktiği olduğu çok açık. PKK'nın çekildiği koşullarda PKK'nın yerine ikame edecek güç ortaya çıktı. Bütün bunlardan hükümetin parmağının, iradesinin, yaklaşımının olmaması mümkün değil. Hükümet desteğiyle hükümetin onayı ile böyle bir güç yeniden ortaya çıktı ve palazlanması için de göz yumulacak. Bu, son derece tehlikeli bir durum… Biz, CHP olarak halkımıza bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bugün barış diye öne çıkarılan ve çalakalem belirli süreler ve tarihler ortaya konarak yapılmaya çalışılan, yol alınmaya çalışılan bu durum gerçekte Türkiye'yi çok daha karmaşık, çok kanlı bir başka sürece taşıyabilir. Ortadoğu cehenneminden söz ettim, Türkiye'den dışarı çıkarılan PKK'nın Suriye'de savaşçı olarak kullanılmayacağının garantisi var mı? Bu konuda böyle yaklaşılıyorsa eğer, Hizbullah'ın Türkiye'de güçlenmesi başka nasıl açıklanabilir? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak vurguladığımız şeyin temeli budur. Biz bölgede de barış istiyoruz, bölgede olacak barış ülkedeki barışı da kalıcı kılar. Yoksa Türkiye, Ortadoğu cehenneminin bir parçası olur."
Toplantı daha sonra basına kapalı olarak devam etti. - MUŞ