Çetin Doğan'ın Avukatından Eleştiri
Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz, mahkemenin gerekçeli kararını eleştirdi.
Balyoz Davası'nın bir numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz, mahkemenin gerekçeli kararını eleştirdi.
Avukat Hüseyin Ersöz bir sayfalık yazılı açıklamasında şunları dile getirdi:
"Gerekçeli kararda, darbenin Çetin Doğan'ın sağlık durumu ve emekli olması nedeniyle hayata geçirilmediği tespiti yapılmıştır. Bu değerlendirme 'çaresizlikle' kaleme alınmış görünmektedir. Zira iddianamede darbeyi Aytaç Yalman'ın önlediği iddia olunmuştur. Oysaki Mahkeme bu kişiyi tanık olarak dinlemediğinden bu hususa gerekçesinde yer vermemiştir. Bunun yerine konuyu Çetin Doğan merkezli olarak ele almıştır. Ancak Çetin Doğan'ın emekli olacağı 2002 senesinden bellidir. Çünkü Çetin Doğan'ın önünde kendisinden daha kıdemli generaller bulunmaktadır. Diğer bir konu ise Çetin Doğan'ın sağlık sorunudur. Ancak Mahkeme bu konuyla ilgili olarak da hiçbir araştırma yapmamış, o dönemdeki sağlık problemlerinin ciddiyetini araştırmaksızın gerekçeli kararına yazmıştır. Bu durum, Mahkemenin darbenin neden teşebbüs aşamasında kaldığını açıklamak noktasında Çetin Doğan'ın sağlık sorunlarına atıf yapmak durumunda kaldığını göstermektedir."
"BALYOZ HAREKAT PLANI'NDA ASKERİ YAZIM KURALLLARINA UYULMAMASI SANIKLARIN LEHİNE YORUMLANMALIDIR"
Ersöz, " 'Yasadışı bir oluşumda, Askeri yazım kurallarına uyulması beklenemez' şeklindeki yaklaşım tamamıyla hatalı. Eğer iddia bir darbe planının hazırlanması ise o takdirde diğer örneklerine de bakmak gerekecektir. 12 Eylül 1980 Darbesine dayanak kabul edilen Bayrak Harekat Planı askeri yazım kurallarına göre kaleme alınmıştır. Bu noktada Balyoz Harekat Planı'nda askeri yazım kurallarına uyulmaması şüphe doğurucu bir etken olarak kabul edilmeli ve sanıklar lehine yorumlanmalıdır. Zira tarih çelişkileri ve diğer teknik çelişkiler birlikte ele alındığında iddialara dayanak dijital dokümanların asker kişiler tarafından hazırlanmadığı sonucuna ulaşılmaktadır ki bu savunma makamını tezlerini güçlendiren bir husustur" dedi.
"MAHKEMENİN GÖREVİ "MADDİ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKARILMASINI" SAĞLAMAKTIR"
Avukat Ersöz, "Mahkemenin görevi "maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını" sağlamaktır. Bu çerçevede dijital dokümanların sahteliği iddiaları karşısında, eğer dosyada çelişkili bilirkişi raporları bulunmakta ise yeni bir bilirkişi incelemesinin yapılması Yargıtay Kararları çerçevesinde zorunludur. "İmzasız" dijital dokümanlara dayanarak gerekçeli karar kaleme almak hakimlerin tarafsızlığına gölge düşüren bir durumdur" ifadelerine yer verdi.
"GEREKÇELİ KARARA YAZILAN DİĞER HUSUSLARIN TAMAMI İDDİANAMEDEN YAPILMIŞ OLAN ALINTILARDAN İBARETTİR"
Hüseyin Ersöz, "Gerekçeli Kararda, Genel Kurmay Başkanlığı'nın dokümanların gerçekliğini teyit ettiği şeklinde bir bilgi yer almaktadır. Bu tespitin hangi belgeye dayandığı anlaşılmamıştır. Zira Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı Bilirkişi Raporunda, Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı Bilirkişi Raporunda, Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı Bilirkişi Raporu'nda ve Birinci Ordu Komutanlığı Bilirkişi Raporunda iddialara dayanak plan ve eklerinin TSK'ya ait bilgisayarlarda oluşturulmadığı ve "gerçekdışı" olduğu şeklinde değerlendirmeler bulunmaktadır. Son olarak Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın bir soru önergesine verdiği yanıtta da bu dokümanların TSK bilgisayarlarında oluşturulmadığına ilişkin bilgiler verilmiştir" diye konuştu.
Avukat Ersöz açıklamasını şöyle tamamladı:
"İsnatlara dayanak 11, 16 ve 17 Nolu CD'ler içinde yer alan bilgilerin 'güncellendiği' hususunda gerekçeli kararda yazan husus ise hiçbir 'bilimsel gerçeğe' dayanmamaktadır. Zira dosya içerisinde yer alan TÜBİTAK ve Emniyet Bilirkişi Raporlarında son kayıt tarihi 2003 yılı olarak tespit edilmiştir. CD'ler içinde kayıtlı dokümanların güncelenmesi ise teknik olarak mümkün değildir. Bunun yanında bazı dokümanlar içerisindeki bilgiler güncellenirken kişilerin rütbeleri ile görev yerlerinin 2003 yılı olarak bırakılması da mantıklı değildir. Mahkemenin bu hususu görmezden gelmesi hakimlerin teknik hususlardaki bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Dava devam ederken bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması bu hatalı değerlendirmeye gerekçeli kararda yer vermelerine neden olmuştur. Mahkeme tarafından gerekçeli karara yazılan diğer hususların tamamı iddianameden yapılmış olan alıntılardan ibarettir. Bu gerekçelerin delillerin sahteliği iddiası karşısında yeterli ve doyurucu olmadığı açıktır. Mahkemenin açıkladığı gerekçeli karar, kamu vicdanını tatmin etmekten çok uzaktır." - İstanbul / Silivri