Ceo Club Toplantıları
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Özmen: "Gelecek 10 yıla şekil verecek olan 4 mega trend öngörüyoruz.
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, "Gelecek 10 yıla şekil verecek olan 4 mega trend öngörüyoruz. Bunlar, mobilite, bulut, sosyal ağlar ve büyük veriler" dedi.
Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist dergileri öncülüğünde düzenlenen CEO Club Buluşmaları, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Gökhan Öğüt ile Capital ve Ekonomist Dergileri Yayın Direktörü Rauf Ateş'in ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Sosyal İnovasyon Zirvesi" ile devam etti.
Toplantı kapsamında, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen'in moderatörlüğünde düzenlenen "Sosyal İnovasyon Zirvesi 2014" panelinde, GE Türkiye Üst Yöneticisi Canan Özsoy, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker, Arçelik Üst Yöneticisi Levent Çakıroğlu ve Hitachi Europe Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Dieter Rennert, şirketleri hakkında bilgi verdikten sonra, soruları cevaplandırdı.
Özmen, sosyal inovasyon adına neler yaptıklarına yönelik soruya, Microsoft'un inovasyonun tam ortasında olması gerektiği, inovasyon yapamazsa rekabet dünyasında yaşamayacağı cevabını verdi.
Microsoft'un Ar-Ge'ye yılda 10,5 milyar dolar harcadığını, en yakın rakiplerinde ise bu rakamın 6 milyar dolar olduğunu belirten Özmen, gelecek 10 yıla şekil verecek "mobilite, bulut, sosyal ağlar ve büyük veriler" gibi "4 mega trend" öngördüklerini söyledi.
Özmen, sosyal inovasyon tarafında ise Bill Gates'in bu konuya çok önem verdiğini belirterek, "Bill Gates, bütün varlığını dünyada belli konuları geliştirebilmek için harcıyor. 6 yıl önce, Bill Gates'in sıtmanın yok edilmesi için yaptığı yatırımı gördüm. Pille çalışan ufak bir cihaz, içindeki lazerlerle sivrisinekleri öldürüyor" ifadelerini kullandı.
Microsoft Türkiye olarak reklamını yapmadıkları ciddi kurumsal sosyal sorumluluk projeleri olduğuna da değinen Özmen, gerçekten başarılı sosyal inovasyon projelerinde bunu kimin yaptığının değil neyin yapıldığının önem kazandığını dile getirdi.
Özmen, dünyada ilk defa Türkçe olarak uygulama yazmayı öğrettiklerini vurgulayarak, "Bu proje başlatıldığında başarılı olacağından emin değildim. 1,5 yıl sonra açık akademide 130 bin öğrencimiz oldu. 5 bin 700 mezun verdik. Onlar da şu ana kadar 850 uygulamayı dünya pazarlarında satıp para kazanmaya başladı. Çok değişik insanlarla çalışmaya başladık. Şirket olarak rekabetin fazla olduğu bir ortamdayız. Bunu hayata geçirebilmek çok önemli" dedi.
Arçelik Üst Yöneticisi Levent Çakıroğlu da sosyal inovasyon dendiğinde toplumsal bir soruna çözüm bulunabilmesinin öne çıktığını, bayi ve çalışanlarının bu projelere bizzat katıldığını ve işbirliği gerçekleştirdiklerini anlattı.
Dünyadaki en büyük sorunun iklim değişikliği olduğunu belirten Çakıroğlu, "Kendi ürünlerimizle ilgili karbon emisyonunu değerlendirdiğimizde faaliyetlerimizdeki karbon emisyonunun yüzde 95'inin, ürünler evde kullanılırken ortaya çıktığını gördük. Bunun da sebebi enerji. Biz bu enerji kullanımını nasıl azaltırız ve nasıl daha enerji verimli ürünler tasarlayıp üretebiliriz konusuna odaklandık. Bu noktada da en az enerji harcayan beyaz eşyalar ve dünyada en az suyu kullanarak bulaşık yıkayan makineler gibi fark oluşturacak ürünleri ürettik. Bu, pazar açısından bize farklılaştırma imkanı verdi" ifadelerini kullandı.
Fabrikalarındaki enerji verimliliğinin en önemli hedeflerinden biri olduğu bilgisini veren Çakıroğlu, yaklaşık her yıl yüzde 7'lik enerji verimlilik artışı sağladıklarını, bunun aynı zamanda kendilerine maliyet avantajı olarak da yansıdığını anlattı.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker ise şirketlerin inovasyon çalışmalarının kendi alanları dahilinde olup olmaması gerektiğine yönelik bir soruya şu cevabı verdi:
"Şirketlerin kendi alanlarında toplumsal olaylara duyarlı olması gerekiyor. Gıdada dünyadaki trend yaşam tarzına paralel olarak değişti. Artık her yere arabayla gidiliyor, masa başında çalışıyoruz, daha az hareket ediyoruz. Bu yüzden kilo yönetim problemleri ve obezite problemleri ortaya çıktı.
Biz, sosyal sorumluluk projesi olarak bunu benimsedik. 'Yeni nesillerde spor alışkanlığını devam ettirelim' dedik. Bununla ilgili futbol köyleri, basketbol şenlikleriyle gençlere spor alışkanlığını aşılamayı amaçlıyoruz. Ayrıca, bazı yiyecek ürünlerinde tuzu azalttığınızda yenecek hali kalmıyor. Biz de bunun gibi 'muzur' maddeleri nelerle ikame edebileceğimiz konusunda çalışmalar yapıyoruz. Mesela bisküvideki şeker ve yağ miktarını nasıl düşürebiliriz diye sosyal sorumluluk konusunda çalışmalar yapıyoruz.
Türkiyede inovasyona önem veriliyor fakat başarı elde etmekte yüzdesel olarak geride kalıyoruz. Yeteri kadar kaynak ayırmıyoruz ve de sabırsız bir toplumuz. Bir projeye başlarken ticarileştirilebilme imkanının tespit edilmesi gerekiyor yoksa sadece proje olarak raflarda yerini alıyor."
"Türkiye'de 515 milyon doları çeşitli alanlara yatırdık"
GE Türkiye Üst Yöneticisi Canan Özsoy da Türkiye'ye getirdikleri yatırımlara yönelik soruya ilişkin, 2012 Haziran ayında Türkiye'nin son 10 yıldaki olağanüstü büyümesine ve bunun sürdürülebilir olmasına karşılık 900 milyon dolarlık yatırım yapmayı taahhüt ettiklerini hatırlattı.
"Geçtiğimiz eylül ayında Dünya Başkanı'mızın da burada olduğu, GE'nin organize ettiği bir inovasyon zirvesinde bunun 515 milyon dolarını çeşitli alanlara yatırdığımızı açıkladık" diyen Özsoy, burada yüksek katma değerli ileri üretim teknolojilerine yatırım yaptıklarının altını çizdi.
Özsoy, Türkiye Uçak Sanayi AŞ ile ortaklığı büyüterek yeni teknolojileri Türkiye'de üretmeye başlayacakları bilgisini vererek, burada üretilen parçalarla yeni jenerasyon uçak motorlarının yüzde 15 daha az yakıtla ve sesle uçacağını, bakımlarının daha az zamanda yapılacağını anlattı. Özsoy, "Kullanılan materyal ve üretim teknolojisi değişecek. Bunu da Türkiye'de, Türk işçileri ve Türk mühendisleri başaracak" dedi.
Yatırım yapıldıkça Türkiye'nin neleri başardığının görüldüğünü belirten Özsoy, çalışmaların sosyal bağlantılarına 2023 vizyonuyla paralel olarak, demiryolu ağını arttırmak, kara taşımacılığını azaltmak, bu sayede ekonomi üzerindeki yükü hafifletmek adına dünyada tek merkez olarak Türkiye'de dizel yük lokomotifler ürettiklerine dikkati çekti.
Güney Kore'nin Türkiye'ye yakın bir örnek olarak ele alınabileceğini söyleyen Özsoy, hem devlet hem de özel sektör eliyle Ar-Ge yatırımı yapılmasının önemini vurguladı.
Güney Kore'nin GSYH'sinin yüzde 3'ünün inovasyona ayrıldığını ancak Türkiye'de bu oranın hala yüzde 1'i bulmadığını dile getiren Özsoy, "Türkiye'de yüzde 50'den fazlası devlet eliyle yapılıyor. Biz, özel sektör olarak üzerimize düşeni yapmıyoruz. Stratejimiz yok, dolayısıyla belli bir alan belirlemiyoruz. Beyaz ve kahverengi eşyayı tenzih ediyorum, başka alanlara da stratejik şekilde odaklanmalıyız. Desteği, eğitimi ve yatırımları ona göre ayarladığımız 3-4 kalem alanımız olsa kendimize küresel koridor oluştursak…" değerlendirmesini yaptı.
Hitachi Europe Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Dieter Rennert da sosyal sorumluluk açısından Türkiye'nin kendileri için ne anlam ifade ettiğine yönelik soruya, "Yaş ortalaması açısından bakıldığında Avrupa ile kıyaslandığında Türkiye'nin çok büyük bir potansiyeli var. Havaalanı, raylı taşımacılık sistemleri, çevresel anlamda faydalı olabilir. İnovasyon denilen şey geleneksel alışkanlıkların, yeni bir şeye dönüştürülmesinden geçiyor" cevabını verdi. - İstanbul