Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin davanın ilk duruşması sona erdi
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin davada müşteki sıfatıyla ifade veren Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, "Cemal çok büyük bir ihanet ve kandırmacayla oraya çağrıldı.
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin davada müşteki sıfatıyla ifade veren Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, "Cemal çok büyük bir ihanet ve kandırmacayla oraya çağrıldı. Bu işi bilen herkesten şikayetçiyim, talimat veren herkesten şikayetçiyim. Orada uçan kuştan bile şikayetçiyim." dedi.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, maskesini çıkararak ifade vermek isteyen Cengiz'e Mahkeme Başkanı, "En çok konuşan benim, çıkarmıyorum." diyerek izin vermedi.
İfadesinde, 6 Mayıs 2018'de Cemal Kaşıkçı ile tanıştığını anlatan Cengiz, Kaşıkçı'nın kendisini Türkiye'ye gelince kaldığı otelin lobisine davet ettiğini söyledi.
Orada görüştüklerini, sonrasında ise bir arkadaşı ve Cemal Kaşıkçı ile kahve içmeye gittiklerini belirten Cengiz, Kaşıkçı ile birbirlerinden etkilendiklerini aktardı.
Cengiz, Kaşıkçı'yı gazeteci ve düşünür olarak gördüğünü, fakat ilgisini fark edince aralarında erkek ile kadın arasında gelişen diyalogların yaşandığını anlattı.
Süreç içerisinde Cemal Kaşıkçı'nın kendisi ile evlenmek istediğini söylediğini belirten Cengiz, ailesi "hayır" dese bile sorunları aşabileceklerini düşündüğünü söyledi.
Hatice Cengiz, Cemal Kaşıkçı ile aralarındaki durumu ailesine ilettiğini dile getirerek, bunun üzerine babası ile Kaşıkçı'nın iki kez görüştüğünü aktardı.
Daha sonra birlikte ev aldıkları Kaşıkçı ile evli gibi hissettiğini anlatan Cengiz, Mahkeme Başkanı'nın resmi evlilik teklifinin kimden geldiğine ilişkin sorusuna, "Cemal Amerika'da iken 'Resmi evliliği nasıl yapacağız?' diye soru sormuştu. Buraya geldikten sonra Cemal ile birlikte Fatih Evlendirme Dairesi'ne gittik, ancak oradaki memur olumsuz cevap verdi. Belge almamız gerekiyormuş." şeklinde yanıt verdi.
Kaşıkçı'nın bir gün hastaneye kaldırılması üzerine kendisine "böyle durumlarda haber verebileceği bir yakını olup olmadığını" sorduğunu aktaran Cengiz, Cemal Kaşıkçı'nın da Yasin Aktay'ın ismini verdiğini anlattı.
Olayın yaşandığı konsolosluğa giderken Kaşıkçı'nın biraz endişeli olduğunu belirten Cengiz, şöyle devam etti:
"Konsolosluğa giderken takside Cemal bana, 'Telefonumu sana vereceğim.' dedi. İçeri girerken telefonunu bana verdi. Polislere Cemal pasaportunu gösterince içeri aldılar. Cemal içeriye girdi ve aynı gün uçağa vardı. Londra'ya gitmesi lazımdı. 45-50 dakika sonra mutlu bir şekilde çıktı. 'Bu işi hallettim.' diyerek yeniden evrak için gelmemiz gerektiğini söyledi. 'Kağıdı ne zaman verecekler?' diye sorunca kendisi 'Londra'dan gelince, tekrar geleceğim.' dedi ve havalimanına götürdüm."
Olay günü
Hatice Cengiz, olay günü yaşananlara ilişkin şunları aktardı:
"Cemal, 2 Ekim 2018'de Londra'dan geldi. Konsolosluğu aradı, 'Sultan' diye birisiyle Arapça konuştu. Karşı taraf 15-20 dakika sonra tekrar aradı. Sonra Cemal onlara 'Tamam' dedi ve 'Evrakı alacağız.' dedi. O telefon konuşmasının ardından konsoloslukla alakalı konuşmadık. Taksiye binerek konsolosluğa doğru gittik. Konsolosluğun önünde beklemeye başladım. Aklıma Cemal'e bir şey yapacakları gelmedi. Cemal'den dolayı onun iyi niyetini sigorta olarak düşündüm. İlk endişelenmeye başladığımda kız kardeşimi aradım. O da bana konsolosluğun mesai saatinin bittiğini söyleyince, polisle konuştum. Onun bir şeyden haberi olmadığını anlayınca, konsolosluğu aradım. Cemal'i sordum karşımdaki bana kim olduğumu sorunca, nişanlısı olduğumu söyledim. O kişi de bana 'Bulunduğun yerde kal.' deyince ben biraz rahatladım. Sonra 25'li yaşlarda Suudi bir çocuk geldi. Bana 'Odaları kontrol ettim kimse yok.' dedi. Ben de orada bir şeyler olduğunu düşündüm. O an hayatımda hiç yaşamadığım korkuyu yaşadım. Yasin Bey'i (Aktay) aradım, o telefonu açınca kendimi tanıttım. Konsolosluğun önünde bekliyorum evrak için geldiğimizi ve Cemal'in dışarıya çıkmadığını söyledim. Sonra 'Ben birkaç görüşme yapacağım.' dedi."
Hatice Cengiz, "Konsolosluğa girerken Kaşıkçı, 'Bir olumsuzluk durumunda Yasin Aktay'ı ara.' diye bir şey söyledi mi?" sorusuna, "Hayır" yanıtını verdi.
Yasin Bey'i aradıktan sonra Kaşıkçı'nın birkaç arkadaşını daha aradığını, Turan Bey'i de (Kışlakçı) aradığını ve akabinde gazetecilerin gelmeye başladığını anlatan Cengiz, "O gün saat 01.40 civarına kadar oradaydım. 3 gazeteci vardı. Onlar bana 'Siz beklemeyin biz size çıkınca haber veririz.' dediler. Ben Cemal ile yaşayacağım eve gittim, Cemal çıkınca oraya gelir diye düşündüm. Sonra savcılığa ifade verdim." diye konuştu.
Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü herkes gibi kendisinin de basından öğrendiğini belirten Cengiz, Mahkeme Başkanı'nın "Suudi yetkililer sizinle görüştü mü?" sorusuna "Hayır." yanıtını verdi.
Hatice Cengiz, "Cemal çok büyük bir ihanet ve kandırmacayla oraya çağrıldı. Bu işi bilen herkesten şikayetçiyim, talimat veren herkesten şikayetçiyim. Orada uçan kuştan bile şikayetçiyim" ifadelerini kullanarak, davaya katılma talebinde bulundu.
"Onun Suudi Arabistan içerisindeki konumunu bilen birisiydim"
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay da duruşmada "tanık" sıfatıyla dinlenildi.
Aktay, Kaşıkçı ile yıllara dayalı bir dostluğunun bulunduğunu, genellikle konferanslarda, konuşmalarda ve televizyondaki tartışma programlarında yakınlıklarının söz konusu olduğunu söyledi.
Kaşıkçı öldürülmeden önceki ağustos ayında bir sohbetinin olduğunu anlatan Aktay, "O sohbetimiz esnasında, onun Suudi Arabistan içerisindeki konumunu bilen birisiydim. Türkiye ile Suudi Arabistan'ın arasının iyi olmasını isteyen biriydi. Kral Abdullah tarafından yönetilen ülkede saygıyla karşılanıyordu." dedi.
Muhammed bin Selman'ın birinci veliaht ilan edilmesinden sonra çok kaygıya kapıldığını, bunun daha baskıcı günlerin geleceğinin de habercisi olduğunu söylediğini aktaran Aktay, şunları kaydetti:
"Cemal, ülkedeki durumun çok karışmasından dolayı ülke dışına çıktı. Cemal Kaşıkçı, sonradan Amerika'ya gitmeye başladı, Washington Post'ta yazmaya başladı. Burada Yemen konusunda Suudi Arabistan'a muhalif yazılar yazardı. Ağustos ayındaki buluşmamızda Türkiye'de vatandaş olmanın şartlarını soruyordu. Muhaliflere yurt dışında Suudiler tarafından yapılan operasyonlar hakkında konuşuyorduk. O da 'Bunu Türkiye'de yapamazlar.' dedi. 'Neden?' dedik. 'Türkiye eski Türkiye değil ilişkileri bozamazlar.' dedi. Türkiye de kendini daha fazla güvende hissediyordu. Cemal Kaşıkçı'da Türkiye'ye karşı iyimserlik vardı. Cemal Bey çocuklarıyla tehdit ediliyordu. Bu esnada Kaşıkçı eleştirilerine çok sertti. Bu tehditlerinden sonra yumuşamaya başladı. Çocuğu ölümle değil işiyle tehdit ediliyordu. "
Aktay, dostlar arasında geçen bir konuşmada, Muhammed bin Selman'ın Amerika'ya gittiğinde Washington Post gazetesini ziyaret ettiğini, bu ziyaret sırasında gazetecilerin sorularının Selman'ı çok kızdırdığını, çünkü sorulan konuların buradakiler tarafından bilemeyeceğini ve içerden öğrenebileceğini yanındakilere söylediğini aktararak, "Kaşıkçı'nın kellesini getirin." diye duyduğunu söyledi.
Kaşıkçı'nın bir dernek kurduğunu, bu derneğin faaliyetlerinin Suudi Arabistan'ı çok kızdırdığını belirten Aktay, olay gününü şöyle anlattı:
"Olay günü AK Parti Genel Merkezi'nde Sayın Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu kattaki ofisimde Yeni Şafak'ta yayımlanacak yazımı yazmaktaydım. Telefonum çaldı açtım. 'Ben Hatice.' deyince tanıdım, telaşlı bir sesi vardı. 'Cemal Bey konsolosluğa girdi, 5 saattir çıkmadı.' dedi. Cemal'in başına bir şey gelirse Yasin Aktay'ı ara dediğinde ben de emanet olarak algıladım. Ben de ne yapabileceğimizi düşündüm. Orası özel bir mülktü. Suudi muhalif bir arkadaşımızı aradım, durumu anlattım. '5 saattir oradan çıkamadı.' deyince 'Yapma ya oraya niye girmiş?' diye sitem etti. Ben öyle deyince işin ciddiyetini algıladım. 'Peki ne olmuş?' dedim. 'Her şey olabilir.' deyince 'Ne yapmak lazım?' dedim. 'En üst makamı aramak lazım.' dedi. MİT Müsteşarı'nı aradım 'Keşke gitmeseydi.' dedi. Büyükelçiyi aradım, Cemal Kaşıkçı'nın konsolosluğa girdiğini ve oradan çıkmadığını sordum. Adam hakikaten ilk kez duyar gibi cevap verdi. Bana 'Cemal benim arkadaşım sorup döneyim.' dedi. Bana dönmedi, mesaj attım ama dönmedi. Cumhurbaşkanı özel kalemine de not ilettim."
Bir keresinde Kaşıkçı'nın pasaportunu kaybettiği gerekçesiyle gittiği ABD'deki Suudi Arabistan Konsolosluğunda sanık Kahtani tarafından tehdit edildiğini duyduğunu aktaran Aktay, "Ona sahip çıkamamış olmanın bir vicdani var üzerimde, o gün bugündür onun davasında her mecrada hakkını arıyorum." dedi.
Aktay'ın ardından duruşmada, konsoloslukta ve konutta çalışan 6 Türk personel de tanık olarak dinlenildi.
Tanıklardan 5'i Cemal Kaşıkçı'yı hiç görmediğini söylerken, konsoloslukta halkla ilişkiler biriminde çalışan bir personel, Kaşıkçı'ın çalıştığı salona geldiği sırada onun kısa bir süre konuştuğunu ve sonrasında onu hiç görmediğini aktardı.
Bir sonraki duruşma 24 Kasım'da
Tanıkların dinlenilmesinin ardından duruşmada sanık avukatlarına söz verildi.
Sanık avukatları, müvekkilleriyle görüşemediklerini, savunmalarını görüştükten sonra yapacaklarını söyledi.
Müşteki Cengiz'in avukatı da söz alarak, konsoloslukta keşif yapılmasını talep etti.
Taleplerin ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, keşif taleplerinin reddine, katılma taleplerinin ise kabulüne karar verdi.
Sanıklar hakkında yakalama kararının devamına hükmeden heyet, Interpol'e yazılan yazıya ilişkin cevabın beklenilmesini kararlaştırdı.
Usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmeyen 3 tanığın zorla getirilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı 24 Kasım'a erteledi.