Cemaat'in 25 Yıllık Emniyet Serüveni
Darbe girişiminin ardından FETÖ'nün ismi gündemden inmiyor. Peki FETÖ Emniyet içerisinde nasıl bu kadar palazlandı. İşte FETÖ'nün 25 yıllık Emniyet serüveni...
Fethullah Gülen Cemaati polis içinde ilk olarak 1991 yılında "hileli kura" organizasyonu yaparken fark edildi. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Ünal Erkan'ın suçüstü yaptığı Cemaat, hakkındaki soruşturmalardan birer birer "aklandı." Cemaat'in Emniyet içindeki ikinci en büyük sıkıntısı ise 1999 yılında polis şefi Cevdet Saral öncülüğünde hazırlanan rapordu. Rapora imza atan polisler medya operasyonuyla "Telekulak"çı ilan edilip tasfiye edildiler. Gülen Cemaati'nin poliste adım adım nasıl yükseldiğinin resmi belgeli hikayesi…
Yıl: 1991 Aylardan Eylül.
Polis Akademisi'nin Ankara Anıttepe'deki binasının önüne Saat 24.00'te yani gece yarısı sivil bir araç yanaşır. Aracın içinde birkaç ay önce Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanan Ünal Erkan ve yardımcısı Ümit Erdal vardır. Okul nizamiyesindeki nöbetçi, sivil aracı uyarmak için yanaştığında Emniyet Genel Müdürü'nü tanır ve hazır ola geçer. Ünal Erkan 1978'e kadar Polis Koleji olarak hizmet veren ve kendisinin de mezun olduğu okulu iyi tanır ve doğruca kütüphane olarak kullanılan salona gider. Salonda polis akademisinden mezun olmuş komiser muavini olmanın eşiğindeki öğrenciler ve velileri vardır. Mezunlar tek tek bir odaya girerek görev yerlerinin belirleneceği torbadan kuralarını çekiyordu. Ünal Erkan ve yardımcısı kura çekiminin yapıldığı odaya girer. Bundan sonrasını Ünal Erkan, 2004 yılında Çağın Polis Dergisi'ne verdiği mülakatta şöyle anlatıyordu:
"Yeni mezunlar içeri tek tek alınıyordu. Başkanın önündeki masanın altındaki sehpalarda birkaç tane torba bulunuyordu. Her bir torbada istihbarat, kaçakçılık, trafik gibi birimler için lazım gelen sayıda kura kâğıtları vardı. Geri kalanlar da ayrı bir torbadaydı. İçeri giren yeni mezun, eğer kayırılacak eleman ise özel olarak hazırlanmış torbadan kura çekiyordu. Gariban ise yani herhangi bir kayıranı yoksa masa üstündeki torbadan kura çekiyordu."
Ünal Erkan ve yardımcısı kura çekimine müdahale ederler, durdururlar ve hemen o anda tutanak tutulur, soruşturma başlar. Soruşturma sonucunda ortaya çıkan gerçek, mezunlarının olduğu listede bazı isimlerin işaretli olduğu ve işaretli bu isimlerin istihbarat, kaçakçılık, personel, Emniyet Genel Müdürlüğü merkezi gibi kritik yerlerin yazılı olduğu torbadan kura çekmesiydi. Ünal Erkan'ın talimatıyla müfettişler soruşturma başlatır.
"HİLELİ KURA"DAN FETHULLAH GÜLEN ÇIKTI
İsimleri işaretli olan bazı öğrenciler soruşturmada, "Biz Karşıyaka Semti'nde Fethullah Gülen Hoca'nın açtığı Işık Evi'nde toplanırız. Orada eğitim alırız." cevabını verir. Ünal Erkan, Karşıyaka'daki adrese baskın yaptırır. Söz konusu evde Fethullah Gülen'e ait kitaplar, video kasetler ve başka bazı yayınlar bulunur.
Kura çekiminin o zamanki tanımlamayla "Fethullah Hoca'nın Talebeleri Örgütü"nün bir organizasyonu olduğu ortaya çıkar. Soruşturma hem adli hem de idari olarak devam eder. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu'nun talebi üzerine dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı "Bazı Emniyet Mensuplarının İllegal Faaliyetleri" başlıklı bir raporu 10 Mart 1992 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı'na gönderir. Raporda, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal "Fethullah Hoca'nın Talebeleri" adlı örgütün, tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, Teşkilatımız içinde de örgütlendiği" ifadesine yer veriliyordu. Dört sayfalık raporda örgütün devlete sızma çalışması içinde olduğu da vurgulanıyordu:
"Elde edilen bilgiler doğrultusunda yapılan takip-tarassut ve tahkikatlarda, Ankara Polis Koleji öğrencilerinin %50'sine yakın bir kesimi ile çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olarak üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler. Örgütün yapılanmadaki temel stratejisine bağlı olarak, devlet dairelerinin önemli yerlerine yerleşme planını, en tabandan uygulamaya koymaları teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte Emniyet Teşkilatı'nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencileri için, koleje seçimden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü görülmektedir."
Raporda örgütün Polis Koleji ve Akademisi sorumlularının isimleri, adresleri, buluşma mekânları ve en önemlisi Türkiye'nin adını 2000'li yıllarda Gülen Cemaati'nin ' Emniyet İmamı' olarak duyacağı Kemalettin Özdemir'in iş yeri adresi ve görevi ayrıntılı olarak yazıyordu. Raporun son cümlesi "her türlü takip ve tarassut (dikkatle gözleme) devam edilmektedir." diye bitiyordu.
10 Mart 1992 tarihli İstihbarat Daire Başkanlığı'nın "Bazı Emniyet Mensuplarının illegal faaliyetleri" başlıklı raporu
"HİLELİ KURA" ÇEKİMİ YAPTIRAN POLİS 2011'DE İZMİR EMNİYET MÜDÜRÜ OLDU
Emniyet içindeki idari soruşturma 1992'nin haziran ayında sonuçlandı. 10 ay süren soruşturma sonucunda Polis Akademisi Başkan Yardımcısı Emniyet Müdürü Hasan Basri Ergül, Akademi Sınıflar Amiri Ali Bilkay ile Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığı Atama Şubesi Görevlisi Komiser Talip Özdemir "görevi kötüye kullanma" ve "kura ile atamada usulsüzlük" suçlarından polislikten atıldılar. İki polise ise 24 ay tenzil-i kıdem cezası verildi. Atılma gerekçesinde istihbarat raporlarında geçen "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal "Fethullah Hoca'nın talebeleri örgütü" üyeliği gibi bir ifade yoktu.
"Hileli kura"da suçüstü yakalanan polisler haberi. Mahkeme kararı ile dönen Ali Bilkay 2011-2014 yılları arasında İzmir Emniyet Müdürlüğü yaptı.
Meslekten çıkarılan üç isim Ünal Erkan ve yardımcısının ellerinde hileli torba yakaladığı isimlerdi. Bu isimler İdare Mahkemelerine açtıkları davanın ardından tekrar Emniyet Genel Müdürlüğü'ne döndüler. Göreve dönen isimlerden Ali Bilkay bu isimlerden en dikkat çekici olanı. Emniyet içinde farklı görevler yapmasının ardından 2011 yılında İzmir'e Emniyet Müdürü olarak atandı. Görev süresince İzmir'de kumpas davası olduğu ortaya çıkan "Askeri Casusluk Operasyonları" yapıldı. 2014 yılında görevden alındı, 9 Kasım 2015 tarihinde "Paralel Yapı ve Askeri Casusluk Kumpası Davası"ndan tutuklandı. 24 Haziran 2016'da tahliye edildi.
DGM BAŞSAVCISI NUSRET DEMİRAL: İDDİALAR EFTEN PÜFTEN
Emniyet İstihbarat Dairesi'nin hileli kura araştırmasından "Fethullah Hoca'nın Talebeleri Örgütü"ne ulaşılması üzerine Ünal Erkan işin peşini bırakmadı, soruşturmanın kapsamlı bir raporla Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne taşınmasını sağladı. Ancak Ünal Erkan sadece yedi ay Emniyet Genel Müdürlüğü koltuğunda oturdu. 18 Şubat 1992'de Olağanüstü Hal Valiliği'ne atandı. "Hileli Kura ve Fethullah Gülen Talebeleri Örgütü" soruşturmasına ilişkin dönemin "kudretli" savcısı Nusret Demiral 10 Mayıs 1994 tarihinde "Bulgular eften püften" değerlendirmesinde bulundu. Demiral'ın "Bulgular eften, püften" değerlendirmesi bir süre sonra DGM'den gelen "takipsizlik" kararı ile resmileşti.
DGM Başsavcısı Nusret Demiral'ın Gülen Cemaati hakkındaki soruşturmaya "bulgular eften püften" açıklaması.
Ünal Erkan'ın Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde gerek İstihbarat Dairesi'nin gerekse müfettişlerin raporları Fethullah Gülen Cemaati'nin "devlet içine sızma" çabalarının ilk defa resmi kayıtlara geçmesi bakımından önemliydi. DGM'den gelen takipsizlik kararı ile Cemaat rahatlamıştı. O dönemler Fethullah Gülen'in ulusal medyada sık sık göründüğü ve siyasiler ile görüşmeler yaptığı günlerdi.
Fethullah Gülen 30 Kasım 1994'de dönemin Başbakan'ı Tansu Çiller görüştü. Bu görüşmeyi diğer bazı siyasilerle yaptığı görüşmeler izledi.
EMNİYET YAYINLARINDA FETHULLAH GÜLEN HAKKINDA OLUMLU İFADELER
Bir süre sonra Emniyet Genel Müdürlüğü'nün dokümanlarında Fethullah Gülen hakkında "olumlu" ifadeler yüklü kitapçıklar çıkmaya başladı. Emniyet İstihbarat Dairesi Temmuz 1998'de yayınladığı aylık bülteninde Fethullah Gülen için şunları yazıyordu:
"Şu anki durum itibariyle ülkemizde en geniş tabana hitap ettiği bilinen grup, genelde eğitim düzeyi yüksek şahıslardan oluşmaktadır. Kendi amaçlarını, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya çapında önemli bir devlet olma potansiyeline sahip olduğu gerçeğinden hareket eden, eğitim faaliyetleri ile bu sürece katkı sağlama ve bunun gerçekleşmesi için de ülkede toplumsal barışa hizmet etme olarak açıklayan grubun siyasi yelpazede ağırlığını Demokrat Parti çizgisini takip eden sağ partilerden yana koyduğu da bilinen hususlar arasında yer almaktadır."
YIL 1999: GÜLEN'E DOKUNAN POLİSLER YANDI
Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde Fethullah Gülen hakkında olumlu değerlendirme bültenleri yayımlanırken 10 Ocak 1999'da Aydınlık Dergisi "Fethullahçılar Emniyet'i ele geçirdi" başlıklı bir haber yayımlandı.
Haber üzerine Emniyet Müfettişleri, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden Fethullah Gülen hakkında araştırma yapmalarını istedi. Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'ın koordine ettiği bir grup polis Fethullah Gülen hakkında Işık Tarikatı (Fethullahçılık) başlıklı bir rapor hazırladı. Emniyet içindeki farklı kademelerdeki 132 polisin tek tek isimlerinin da yer aldığı raporun en dikkat çekici bölümü Fethullah Gülen'in gelecekte yapabileceklerine dair yapılan öngörüydü:
"Belki silahlı bir cemiyetten söz etmek şimdilik mümkün değildir. Ancak, ele geçirmeyi hedeflediği devlet kurumlarından bazıları dikkate alındığında, hedefi topyekün ele geçirme şeklinde ve bu kurumların yöneticilerinin Işık evlerinde yetişen mensupları tarafından işgal edilmesiyle mümkün olacağı gerçeği kendi deyimleri ile itiraf edilmiş bir suç olarak karşımızdadır."
Cevdet Saral ve ekibinin Fethullah Gülen'in gelecekte silahlı kalkışma yapabileceğine dair uyarısını içeren rapordaki bölüm.
Raporu hazırlayan ekip elde ettikleri ilk bulguları 18 Mart 1999'da Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderdi. Bu tarihten 3 gün sonra 21 Mart 1999'da da Fethullah Gülen Türkiye'yi terk etti. Bir daha da dönmedi. Cevdet Saral ve ekibinin raporu Emniyet'te büyük bir deprem yarattı. Aralarında emniyet müdürlerinin de olduğu 132 kişi Türkiye'de anayasal düzeni değiştirip şeriat devleti kurma hedefi taşıyan "Işık tarikatı/Fethullahçılık" örgütü üyesi olmakla suçlanıyor, emniyet içinde etkin görevlerde olduğu iddia ediliyordu.
Fethullah Gülen'in tüm kitaplarının incelenmesi ve faaliyetlerinin masaya yatırılmasının ardından hazırlanan raporda Gülen'in entelektüel kesimi etkileme gücünden bahsedilerek demokratik haklarına dokunulduğunda rejimle savaş yapmaktan çekinmeyeceği de belirtiliyordu.
Cevdet Saral ve ekibinin hazırladığı 1999 tarihli raporun son bölümü.
Cevdet Saral ve ekibi raporlarının ilk iki bölümünü DGM'ye gönderip üçüncü bölüm olan "finans kaynakları" kısmını yazmaya hazırlanırken mayıs ayı başında Hürriyet Gazetesi'nde "Telekulak Skandalı" manşetiyle bir haber yayınlandı. Haberde, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde bir ekibin yasa dışı telefon dinlemesi yaptığı, dinlenen isimler arasında Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın da olduğu yazıyordu. Bu haberin ardından mayıs ve haziran ayı boyunca "merkez" gazetelerde Saral ve ekibini hedef alan onlarca haber yayımlandı. Haziran'ın ikinci haftasında da Cevdet Saral ve ekibi açığa alındı.
Böylece Emniyet Genel Müdürlüğü içinde ilk kez hazırlanmasına başlanılan Fethullah Gülen raporu tamamlanamadı. Saral ve ekibinin başına gelenler tüm emniyet camiasına adeta bir mesaj oldu. Cemaate dokunup ilk yananlar Cevdet Saral ve ekibindeki polisler oldu.
FETHULLAH GÜLEN'İN EMNİYET SİCİLİ ARTIK TEMİZ
Fethullah Gülen Cemaati için 2000'li yıllar Emniyet Genel Müdürlüğü'nde kadrolaşmalarının iyice sağlamlaştığı yıllar oldu. Gülen Cemaati, polis nezdinde iyice aklanmak için ihtiyaç duyduğu hukuki belgeye ise 3 Mart 2006 yılında kavuşacaktı.
Avukat Abdülkadir Aksoy'un Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Fethullah Gülen hakkındaki bilgi isteğine Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er imzalı yazıda şu yanıt verilecekti:
"Fethullah Gülen'in üyesi olduğu veya olmadığı halde kendisi ile ilişkilendirilen vakıf, dernek, eğitim kurumları ve sair kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerin 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesi kapsamında bir örgüt olmadıkları, cebir ve şiddet kullanarak terör yöntemlerine başvurmak suretiyle Anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylemde bulunduklarına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığından, sözü edilen kişi ve kuruluşlar 3713 sayılı kanun kapsamında değerlendirilmemektedir."
3 Mart 2006 tarihli Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er imzalı yazı.
Yazıda, Fethullah Gülen ve grubu "aklanıyordu." Yazıdan daha da ilginç olan bu "aklanma" bilgisinin hem İstihbarat Daire Başkanlığı'na hem de Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'na da dağıtımının yapılmasıydı. Bu yazı bu iki kuruma da "Bundan sonra Gülen Cemaati'ne böyle bakacaksınız." mesajıydı. Yazıda "Anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylemde bulunduklarına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığından" cümlesi ile de Fethullah Gülen Grubu'nun sicili de temizlenmiş oluyordu.
Gülen Cemaati'nin Emniyet'teki sicilinin temizlendiğinin delili ise 22 Eylül 2010 tarihli resmi yazıda ortaya çıkacaktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bir soruşturmayla ilgili olarak Fethullah Gülen Cemaati hakkındaki bilgi isteğine Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Osman Çapalı imzalı yanıt şöyleydi:
"Kayıtlarımızda yapılan araştırmada,
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, "Fethullah Gülen Cemaati" adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır."
Polis kayıtlarında "Fethullah Gülen Cemaati" adı altında örgüte rastlanılmadığını belirten 22 Eylül 2010 tarihli resmi yazı.
(Kaynak: Al Jazeera)