Çeçen-İnguş sürgününün 90 yaşındaki tanığı Saduev: "Sovyetler düğüne diye ölüme gönderdi"
Sovyetler Birliği döneminde, Stalin'in emriyle, Çeçen ve İnguşlar'ın Orta Asya ve Sibirya'ya sürgün edilmesine tanıklık eden 90 yaşındaki Alvi Saduev, neredeyse tüm akrabalarını kaybettiği sürgün yolculuğunu ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.
Sovyetler Birliği döneminde, Stalin'in emriyle, Çeçen ve İnguşlar'ın Orta Asya ve Sibirya'ya sürgün edilmesine tanıklık eden 90 yaşındaki Alvi Saduev, neredeyse tüm akrabalarını kaybettiği sürgün yolculuğunu ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.
Nazi birlikleri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Soyvetler Birliği'ne bağlı Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin bazı bölgelerini işgal etti. Stalingrad yenilgisinden sonra Naziler bölgeden çekilme kararı alsa da Stalin, işgal sürecinde başta Çeçen-İnguş'lar olmak üzere Kuzey Kafkasya halklarını Almanlara yardım etmekle suçladı.
Sovyet yönetimi 23 Şubat 1944'te bölgede yaşayan yüzbinlerce insanı etkileyecek,onbinlerce insanın açlıktan ve soğuktan ölümüyle sonuçlanacak sürgün yasasını yürürlüğe koydu.
Sürgünde 14 yaşında olan ve hayatta kalmayı başaran Saduev, ailesinin neredeyse tüm üyelerini kaybetti. Çocukluğunu geçirdiği bölgeye ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra gidebilen Saduev, Rusya ve Çeçen savaşçılar arasında çıkan çatışmalarda da 4 oğlunu kaybetti.
Saduev, Çeçen-İnguş sürgünün 76. yılında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
"Sizi düğüne götüreceğiz dediler"
Saduev, Çeçenistan'ın Vedeno bölgesinde doğduğunu ve çocukluğunu burada geçirdiği söyledi.
Stalin'in sürgün kararıyla beraber kendilerini hiç beklemedikleri bir sürecin içinde bulduklarını belirten Saduev, sürgün sürecini şu sözlerle anlattı:
"Savaş devam ederken bir gün aniden evleri basan Sovyet askerleri bize 'Sizi düğüne götüreceğiz dedi.' Bulunduğumuz yerdeki çocuk, yaşlı herkesi toplayıp büyük bir arabaya bindirdiler. Gerçekten bizi topladıkları yer düğün yeri gibiydi. Ruslar orada oyun oynadılar ve bizi de bir süre sonra ormana götürdüler. Oraya gittiğimizde bir İnguş 'Bizi sürgün edecekler.' dedi. Bunu duyduktan sonra çocuklar ve yaşlılar çığlık atmaya başladı. Kaçmaya çalışanlar olduğu için üzerimize ateş açtılar. Gençlerin bir kısmını bizimle getirmediler. Soğuk olmayan bir gün aniden soğumaya başladı. Dondurucu bir soğuk vardı."
Sürgünün tüm bölge için yeni bir hayatın başlangıcı olduğunu söyleyen Saduev, "Hayvanlar bile bir uğultu içindeydi çünkü insanlar köyleri boşaltırken onlar da belli ki üzülüyorlardı. Bizi hep birlikte şehre götürüp hayvanların taşındığı vagonlara bindirdiler. Orada hasta olanlar vardı. Eşinin ismi Muhammed olan bir kadın vardı. Vagonda öldüğü için onu vagondan attık ve tren hareket etti. Sonra Muhammed de Kazakistan'a vardığımızda soğuktan öldü. Bizi aslında düğüne değil ölüme gönderdiler. "diye konuştu.
Sürgün edildikleri Kazakistan'da çok zor şartlar altında yaşamak zorunda kaldıklarını dile getiren Saduev, sürgünde yaşadıklarını, "Aç kaldık ve çok soğuktu. Orada akrabalarımın birçoğunu kaybettim. Kız kardeşlerim ve amcalarımın hepsi öldü. O günleri hiçbir zaman unutmayacağım. Bu göç benim ailemi yok etti." sözleriyle anlattı.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra köylerine geri döndüklerini ifade eden Saduev, dağılma sonrasında Rusya ve Çeçen savaşçılar arasında yaşanan çatışmalarda 4 erkek çocuğunu kaybettiğini, 2002'de Türkiye'ye geldikten sonra da diğer çocuğunun "suikastle" öld