Çanakkale Kuddusi Okkır'ın Eşi Devlet Tüm Mağduriyetleri Ortadan Kaldırmalı
Ergenekon Davası kapsamında tutuklandıktan sonra hapishanede kanser olarak hayatını kaybeden ve hakkında 'Ergenekon'un kasası' suçlaması yapılan Kuddusi Okkır'ın, eşi Sabriye Okkır konuştu.
Ergenekon Davası kapsamında tutuklandıktan sonra hapishanede kanser olarak hayatını kaybeden ve hakkında 'Ergenekon'un kasası' suçlaması yapılan Kuddusi Okkır'ın, eşi Sabriye Okkır konuştu. Bugün kandırıldıklarını ve bütün bu davaların kumpas olduğu söyleyenlere seslenen Sabriye Okkır, devletin bir kararname ya da kanun çıkararak bütün mağduriyetleri en kısa zamanda ortadan kaldırmasını istedi.
Çanakkale'nin Ezine İlçesine bağlı Geyikli Beldesi'nde kardeşinin yanında tatilini geçiren merhum Kuddusi Okkır'ın eşi Sabriye Okkır, 9 yıldır adaletin yerini hala bulmadığını belirterek tepkisini dile getirdi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından pek çok kişinin kandırıldıklarını, Ergenekon ve Balyoz gibi davaların ise kumpas olduğunu söylemelerini ve bu davalarda mağdur olanlara iadei itibarlarının verilmesi konusunu değerlendirdi. Eşini kaybetmesinin üzerinden sekiz yıl geçtiğini ve dokuzuncu seneye girdiklerini belirten Sabriye Okkır, "Ben eşimin kendi ülkesinde bir cinayete kurban gittiğini düşüyorum. Bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedemedik" dedi.
Eşi için tazminat davası açtığını belirten Sabriye Okkır, Adli Tıp'ın, 'Okkır'ın vefatında devletin hiçbir kusuru yoktur' diye rapor verdiğini hatırlatarak, "Peki bu durumda kimin kusuru var" diye sordu. Sabriye Okkır, konuşmasına şöyle devam etti:
"Tekirdağ'daki doktorlarla ilgili davada Yüksek Sağlık Şurası doktorları kusurlu buldu. Zaten doktorlar orada ölüme sebebiyet vermekten değil de, tutanakları eksik tutmaktan yargılandılar. Buna rağmen Yüksek Sağlık Şurası doktorların bazılarını hatalı buldu. Fakat Adli Tıp, bütün doktorların hatasız olduğunu kabul etti. Şimdi buyurun. Ben hala bu ülkede adalet savaşı vermek durumundayım ve kimi kime şikayet edeceğimi bilmiyorum. Fethullah'ın Adli Tıp'ı, savcıları, hakimleri. Peki bu ölümün sonucunu ben nasıl ortaya çıkaracağım veya suçluları nasıl yargılayacağız. Benim bütün derdim bu. Bugüne kadar insanlar Okkır'ın vefatında ne dediler. İşte Ergenekon'un kasasıydı şeklinde ele aldılar. 'Cenazeyi de belediye kaldırdı' dediler. Kimin cenazesini belediye kaldırmıyor. Onu bir kenara koyalım, lütfen artık bunu ağzınıza sakız yapmayın. Ama lütfen birinizin aklına gelsin, bu adam niye öldürüldü ' Ben bu adamı Bayrampaşa Cezaevi'nde 7 Mayıs 2008'de şuuru kapalı, koma halinde buldum. Bu durumda bir adamın cezaevinde ne işi vardı ' Ben 9 senedir bu soruyu soruyorum. Hiç kimse bana bu sorunun cevabını vermiyor. Niçin verilmiyor. Ben savcı ve hekimlerden şikayetçi oldum. Adalet Bakanlığı'na müracaat ettim. Ne oldu. Koma halindeki bir hasta tutukluya kaçabilir gerekçesi ile tutuksuz yargılanmayı, yani tahliyeyi kabul etmeyen savcı ve hakimler şu an kendileri kaçtılar. O zaman eğer bunlar yargılanmış olsalardı, her şey ortaya çıkmış olabilirdi. Adalet Bakanlığı izin vermedi, ben de kalktım itirazda bulundum. Hala itirazım Anayasa Mahkemesi'nde bekliyor. Nasıl iş bu ' Sonuçta sunu söylemek istiyorum. Ben kimi, nereye şikayet edeceğim ' Bunların hesabını kim verecek ' Cumhurbaşkanı kandırıldığını söylüyor. Bir tek kandırıldığını söylemekle her şeyden sıyrılmış mı oluyor ' O zamanın başbakanı Tayyip beydi. Cumhurbaşkanı da Gül'dü. Sayın Gül'e ben durumu anlatan bir dilekçe yazdığım halde bir cevap bile vermedi. Sadece tutukluymuş. Hükümlü olsaymış yetkisi varmış. Bunları artık bırakalım bir kenara da bu işin sorumluları ortaya çıkıp adalet karşısında ama hakiki bir hakim ve savcılar karşısında hesap versinler. Ben başka bir şey istemiyorum. Benim tek dileğim, bu insanlar Kuddusi Okkır'a uyguladıkları tutumun gerekçesini açıklasınlar, ikincisi bunun hesabını versinler. O zaman Adalet Bakanı her şeyin farkındaydı. Ben eşimi İstanbul'da 3 hafta bulamadım. Ulaştığım zaman da İstanbul'dan kaçırdılar. Hem de nasıl biliyor musunuz, Bayrampaşa Hastanesi rapor veriyor. Okkır'ın tedavisi yapılmıştır ve iadesinde mahsur yoktur deyip, F Tipi Cezaevi'ne iade ediyor koma halindeki bir hastayı. Bunu Başhekim yapıyor ve bugün hala Başhekim kendisi. Kimbilir kaç tane hastanın canını yaktı. Ama bütün bunların yargılanmaları için ben müracaat ettiğimde Valilik doktorların yargılanmalarına izin vermedi"
İadeyi itibarı konusuna da değinen Sabriye Okkır, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Benim iadeyi itibarım nasıl olacak. Hani Okkır mezardan kalkıp gelmeyecek. Ama 9 senedir benim aileme ve oğluma yaşattıklarını bu ülke nasıl ödeyecek. Bana bunu söyleyin. Hem bu insan bu kadar mağduriyeti, o şartlarda ölmeyi asla hak etmemişti. Ama öldürdüler, göz göre göre tedavisini yaptırmadıkları için öldü benim eşim. Bütün bunlara rağmen ben hala, inanın Kuddusi'nin vefatında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, 'Okkır'ın ailesinden özür dilenmeli' demişti 9 sene önce. Bırakın özrü, bir de üstelik devletin hiçbir kusuru yokmuş. Sonuçta, bu durumda mağdur olan yüzlerce insan var. Hem Balyoz'dan hem Ergenekon'dan. Lütfen, devlet o zaman kandırıldı, ne yaptıysa yaptı. Bu kadar insanın hayatı zindan oldu. Ama lütfen şu andan itibaren artık mahkemelerle falan herhalde uğraşılmaz. Bilmiyorum insan bir mahkemeye girdiği zaman elini verip kolunu kaptırıyor. Kaç senede biteceği belli olmuyor ve adil bir sonuç oluşmuyor. O yüzden bunlar eğer kandırıldığını söylüyorsa, bütün bu davaların kumpas olduğu söyleniyorsa; lütfen bir an önce devlet bir kararname mi çıkaracak, kanun mu çıkaracak, ne yapacaksa bütün bu mağduriyetleri en kısa zamanda ortadan kaldıracak bir uygulama yapmak zorunda. Ben böyle düşünüyorum.