Can Gürkan'dan Bilirkişi Raporuna İtiraz
Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, Soma’daki maden faciasının meydana geldiği ocağın sahibi Can Gürkan’ın bilirkişi raporuna itirazına ilişkin verdiği dilekçeyi eleştirerek, “Mevcut delillere göre tedbir alınmadığı apaçık ortadayken bir de üste çıkarak kendisini aklamaya çalışmak adaletle hiç bağdaşmaz” dedi.
Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, Soma'daki maden faciasının meydana geldiği ocağın sahibi Can Gürkan'ın bilirkişi raporuna itirazına ilişkin verdiği dilekçeyi eleştirerek, "Mevcut delillere göre tedbir alınmadığı apaçık ortadayken bir de üste çıkarak kendisini aklamaya çalışmak adaletle hiç bağdaşmaz" dedi.
Manisa'nın Soma ilçesinde 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma Eynez maden ocağının sahibi Soma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'ın bilirkişi raporlarına itiraz etmesi ve zararının tazminini istemesi mahkeme tarafından reddedildi. Can Gürkan'ın avukatı Kadir Çekin'in hazırladığı belirtilen dilekçede, bilirkişi raporunun bilime ve gerçeklere aykırı, taraflı düzenlendiği iddia edildi. Ayrıca bilirkişiler hakkında görevi kötüye kullanma, gerçeğe aykırı bilirkişilik, suç delillerini gizleme yok etme, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve görevi kötüye kullanma suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmaları ve buna karşılık 6 aydan 5 yıla kadar yargılanmaları, şirketin zararlarının da tazmini talep edildiği öne sürüldü.
Kararı değerlendiren Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, dilekçenin dikkate alınmadığını ve reddedildiğini söyledi. Zeynel Balkız, Soma'daki maden faciası nedeniyle hala tutuklu bulunan 8 kişiden biri olan Soma Eynez maden ocağının sahibi ve Soma Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'ın bilirkişiler tarafından hazırlanan rapora itiraz etmesi ve zararının tazmin edilmesini istemesine tepki gösterdi. Balkız, verilen itiraz dilekçesini 'yürütülen bir ceza soruşturmasının sabotajına yönelik, dikkatleri başka yöne çekmeye yönelik bir atak olarak' gördüğünü söyledi. Balkız, bunun biraz şapkadan tavşan çıkarmaya benzediğini belirterek şöyle konuştu: "Tamamen yürütülen bir ceza soruşturmasının sabotajına yönelik dikkatleri başka yöne çekmeye yönelik bir atak olarak görüyorum. Şirketin bu dilekçesi verildiğinde biz bunun üzerinde dahi durmadık. Çünkü ülkemizde yargı bağımsızlığına ve adil yargılama ilkesine inanan hiçbir hakim ve savcının daha iddianame tanzim edilmeden böyle bir dilekçenin verilmesinde bunu dikkate alacağını zannetmiyoruz. Bu bakımdan üzerinde hiç durmadık. Bu dilekçenin hukuken hiçbir önemi yoktur."
Şirketin bir gazeteye verdiği beyanları da değerlendiren Balkız, şunları söyledi:
"Şirketin beyanlarında bilirkişiler yani hem geçici raporu verenler hem de keşif sonunda tanzim edilen raporu düzenleyen bilirkişiler güya gerçeğe muhalif bir takım beyanlarda bulunarak mahkemeyi, cumhuriyet savcılığını yanıltmışlar, bu kişiler de tutuklanmışlar ve bu anlamda da madeni işletememek, içeriye girmekten, tutuklu kalmaktan doğan zararlarını tanzim ettirme gayretine düşmüşler. Bunu sadece boş bir lafügüzaf olarak niteliyorum." Hukuk devletinde böyle bir şey olmayacağını anlatan Balkız, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hakimler ve savcılar sadece bilirkişi raporlarına dayanarak, bilirkişi raporunu esas alarak davayı yönetmez, iddianame tanzim etmezler. Çünkü bizim hem ceza yargılamasında hem hukuk yargılamasında bilirkişi raporları ve bilirkişiye başvurma sadece ve sadece takdiri delillerdendir. Kesin delil değildir. Yani hakim ve savcı ondan sadece istifade eder ama tamamen yüzde yüz ona bağlı değildir bu birincisi. Eğer bu kişiler tutuklanmış iseler, içeride şuan tutuklu olarak bulunuyor iseler, sadece bu 4 bilirkişinin tanzim ettiği rapordan dolayı değil, bizzat benim de katıldığım, keşif sırasında biz mahkeme heyetiyle birlikte yani cumhuriyet başsavcısı, jandarma, güvenlik birimleri ve bilirkişilerle beraber o madene girdik. O madende hiçbir iş güvenliği tedbirinin alınmadığını heyet bizzat gördü. Bunu bilirkişiler elbette yazacaklar, kayıtlarına geçirecekler. Burada 20 kusurdan dolayı hem şirketin birinci derecede sorumlu yöneticileri asli kusurlu görülüyor hem de MİGEM ve TKİ'nin görevlileri asli kusurlu görülüyor. Burada güvenlik tedbirlerini ihmal ederek, 301 şehidin aramızdan ayrılmasına neden olan maalesef bu vahşi kapitalizmin meydana getirdiği bu hasar ülkemizde kolay kolay kapatılabilecek bir yara değildir. Bu bakımdan biz hem suçluyken, gerçi masumiyet karinesine yürekten inanıyoruz, mevcut delillere göre tedbir alınmadığı apaçık ortadayken bir de üste çıkarak kendisini aklamaya çalışmak, insafla bağdaşmaz, adaletle hiç bağdaşmaz. Bu bakımdan zaten mahkeme ve cumhuriyet savcılığı bu dilekçeyi dikkate almamış ve reddetmiştir."
İDDİANAME ŞUBAT AYINDA TAMAMLANMASINI BEKLİYORUZ
Balkız, 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek dava öncesinde Soma Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamedeki bazı eksikliklerin Şubat ayı gibi tamamlanmasını beklediklerini anlattı. İddianamede birkaç eksik olduğunu anlatan Balkız, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu eksikliklerde şehit yakınlarının iddianamede tam gösterilmemiş olması bir de bir kısım yaralıların kesin kati raporlarının alınmamış olması eksiklikleri vardı. Yaralılardan birçoğu Soma'yı terk ettiği için bunların bulunup, adli hekime gönderilmesi ve kati raporlarının alınmasıyla ilgili bir süreç yaşanıyor. Geçen hafta konuyu savcılarımızla görüştük. Bu hafta haberi bekliyoruz. Şubat başı gibi hazırlıkların tamamlanabileceğini ve davanın açılma safhasına gelebileceği iddianamenin düzenlenmesini bekliyoruz."
Balkız, sözlerini şöyle tamamladı: "Şuan şirket yöneticilerinin vermiş olduğu dilekçenin hiçbir hukuki değeri yoktur. Bu tamamen dikkatleri başka bir yöne çekmenin amacı olarak değerlendirebiliriz. Bunlar hukuk devletinde adil yargılamada dikkate alınmaz." - MANİSA