Can Atalay'ın Babasından Davutoğlu ve Babacan'a Çağrı: "Gezi Davası Dosyasına 'Mağdur Olmadık' Diye Evrak Sunun"
Avukatların İstanbul Adalet Sarayı’ndaki ‘Adalet Nöbeti’ bugün de devam etti. Bugünkü Adalet Nöbeti’ne, Gezi Davası’nda 18 yıl hapis cezası verilerek tutuklanan avukat Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay da katıldı. Baba Atalay, “Babacan’ın ve Davutoğlu'nun, dava dosyasına yazılı olarak, ‘Biz bu Gezi eylemlerinde makamımız ve ismimiz olarak hiçbir şekilde mağdur olmadık’ diye evrak koymalarını talep ediyorum” dedi.
Haber: GAYE ŞEYMA CAN - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Avukatların İstanbul Adalet Sarayı'ndaki 'Adalet Nöbeti' bugün de devam etti. Bugünkü Adalet Nöbeti'ne, Gezi Davası'nda 18 yıl hapis cezası verilerek tutuklanan avukat Can Atalay'ın babası Mustafa Atalay da katıldı. Baba Atalay, "Babacan'ın ve Davutoğlu'nun, dava dosyasına yazılı olarak, 'Biz bu Gezi eylemlerinde makamımız ve ismimiz olarak hiçbir şekilde mağdur olmadık' diye evrak koymalarını talep ediyorum" dedi.
Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'nın Atrium alanında bugün bir araya gelen avukatlar, alkışlarla adliye önüne gelerek bir kez daha Adalet Nöbeti tuttu. Adalet Nöbeti'ne, CHP İstanbul milletvekilleri Ali Şeker ve Mahmut Tanal ile HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ve Gezi Davası'nda 18 yıl hapis cezası verilerek tutuklanan avukat Can Atalay'ın babası Mustafa Atalay da katıldı.
İlk sözü alan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Erkan, 112'ncisi tutulan Adalet Nöbeti'nde şunları söyledi:
"SARAYDAN GELEN TALİMATLARLA ARKADAŞLARIMIZ TUTUKLANDI: Bugün, Gezi Davası'ndan dolayı arkadaşlarımız, bir ayın üzerinde tutuklu bir şekilde, haksız hukuksuz 18 yıl gibi cezalarla cezaevlerinde bulunmaktadır. Gezi Davası aynı zamanda bize şunu göstermiştir: Bu ülkede adaletin, hukukun olmadığını; Gezi Davası'nda yapılan tutuklamalar sonucunda, görevinden alınan belediye başkanlarının, görevinden alınan parti yetkililerinin, görevinden alınan rektörlerin, akademisyenlerin, tutuklanan gazetecilerin, hepsinin haksız, hukuksuz tutulduklarını bize kanıtlamıştır. Çünkü biz Gezi'deydik, Gezi'nin nasıl geliştiğini biliyorduk. Gezi'deki arkadaşlarımızın, hiçbirinin bir örgütle, bir organizasyonla hiçbir şekilde bir bağı yoktur. Ancak başta hukuk işlerken, beraat kararları verilirken Saray'dan gelen bir talimatla arkadaşlarımız tutuklandı, cezalar aldı ve cezaevlerine konuldu.
GEZİ HUKUKA YAPILAN DARBENİN KANITIDIR: Gezi, bize bu ülkede talimatla yapılan yargılamalar sonucunda hukuka bir darbe yapıldığının kesin bir kanıtıdır. Gezi Davası sonucunda anlıyoruz ki bu ülkede cezaevinde bulunan bütün siyasi tutsaklar, belediye başkanları, parti başkanları, en son Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu'na açılan davaların hepsi aynı merkezden talimatla yapılmaktadır. Yargı, yasaya, hukuka, kanunlara aykırı bir şekilde talimatlarla karar vermektedir. Yargıya bir darbe yapılmıştır. O yüzden Gezi'nin yaratmış olduğu kardeşlik, barış, demokrasi birlikte hareket etme kültürü, ne kadar güçlü olursa olsun bir iktidarın, bir zihniyetin önünde durabileceğimizi, geri adım attırabileceğimizi de bize kanıtlamıştır. Asıl korkuları budur. Ne olursa olsun arkadaşlarımızın ve bundan sonra yapılacak olan saldırıların karşısında Gezi'ye, adalete, hukuka, kardeşliğe, demokrasiye sahip çıkmak ruhuyla direneceğiz. Direnmeye devam edeceğiz."
Can Atalay'ın babası Mustafa Atalay, Can Atalay'ın Gezi'nin 9'uncu yılında okunamayan mesajını okudu. Can Atalay, mesajında şunları kaydetti:
"AKP'NİN YARATTIĞI İSTİBAT DÜZENİNE HEP BİRLİKTE KARŞI KOYDUK : Bugün 31 Mayıs. Bir yanımız Sinan'la Adıyaman'ın İnekli köyünde, bir yanımız Metin ile Hopa'nın Dereiçi köyünde. Sinanlardan kalan mirasla, Metin öğretmenlerimizden öğrendiklerimizle gelenekten geleceğe Taksim'deyiz. Gezi'de, 24 Ocak kararlarına, 12 Eylül darbesine, AKP'nin yarattığı istibat düzeni ve ülkeyi sokmaya çalıştıkları cendereye hep birlikte karşı koyduk.
GÜNCEL GÖREVİMİZ DEMOKTATİK BİR YAŞAMIN İNŞASIDIR: Hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız. Özgürlükçü, dayanışmacı olduğumuz için, korumaya çalıştıkları hegemonyanın mayasının tutmayacağını gösterdiğimiz için bizden korkuyorlar. Gezi direnişi çoğul türkümüzdür. Aşağıdan bir kardeşleşme inadıdır Gezi. Haksızlığın karşısında dimdik duran, zulme boyun eğmeyen kardeşlerim, güncel görevimiz, Gezi'de işaret ettiğimiz demokratik bir toplumsal ve siyasal yaşamın müştereken inşasıdır. Karanlığı, kendi kaderini tayin etmeye kararlı müşterek irademiz sonlandıracaktır. Karanlık gidecek, Gezi kalacak. Her yer Taksim, her yer direniş."
Avukat Can Atalay'ın Silivri Cezaevi'nden gönderdiği mesajın okunmasının ardından babası Mustafa Atalay, şunları söyledi:
"BABACAN VE DAVUTOĞLU, GEZİ'DE OLUMSUZLUĞA UĞRAMADIKLARINI YAZILI ŞEKİLDE DOSYAYA SUNSUN: Gezi Davası'nda 160'tan fazla müşteki var. Bunların arasında altılı masada oturan, demokrasiyi yeniden inşa etmek için programlar hazırlayan Davutoğlu ve Ali Babacan da var. Dava dosyasına, kendi şahısları ve başında bulundukları makamları bakımından, Gezi eylemlerinden dolayı hiçbir baskıya, hiçbir olumsuzluğa uğramadıklarını yazılı olarak koymalarını istedik. Salı günkü Halk TV programında Davutoğlu'nun Genel Başkan Yardımcısı'ndan duydum, 'Bunun gereği yapılacak' dedi.
YARGIÇ SÖZE BAKMAZ: Yargıç söze bakmaz. Dosyadaki evraklara bakar. Onun için dosyaya bu iki kişinin de Babacan'ın ve Davutoğlu'nun da yazılı olarak, biraz önce söylediğim gibi, 'Biz bu Gezi eylemlerinde makamımız ve ismimiz olarak hiçbir şekilde mağdur olmadık' diye evrak koymalarını talep ediyorum."
Gezi Davası avukatlarından Evren İşler ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü sözlerine dikkat çekerek şöyle konuştu:
"KARDEŞLİĞİMİZİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Bu dosyadaki hukuksuzluk, adaletsizlik bariz ki hiç onlardan bahsetmeyeceğim. Ama şu iki gündür yaşadığımız gelişmelerle birlikte değerlendirildiğimizde dün Gezi'de sokağa çıkan milyonlar, siyasi iktidar tarafından, 'çürük ve sürtük' olmakla itham edildi. Sizin düşmanca dilinize prim vermeyiz. Düşmanlığı yaratan dilinize inat biz, kardeşliğimizi savunmaya devam edeceğiz.
NOKTA ATIŞI ATAMALARA ALIŞKINIZ: Bugün ise güne, Akın Gürlek'in Adalet Bakan Yardımcısı olmasıyla, bu kararnameyle başladık. Akın Gürlek kimdir? Kaftancıoğlu dosyasında, Demirtaş dosyasında, Sözcü dosyasında, Enis Berberoğlu dosyasında verdiği kararlarla tarihe geçmiştir. Biz, bu isimleri biliyoruz, tanıyoruz. Örgütledikleri hukuksuzlukla, örgütledikleri adaletsizlikle tanıyoruz. Ama şunu söylemek lazım; bu memleketin dört bir yanında adalet arayan insanlar, nokta atışı atamalara alışkınlar. Biz, Soma'da, Yargıtay'a atanan üç hakimin nokta atışı atandığını da gördük. Akın Gürlek'in bugün Adalet Bakan Yardımcısı yapılması da aslında bir nevi Nuh'un Gemisi gibi kurtaracakları insanların belirlenmesidir. Kurduğumuz bu topraklar da hiçbir zaman eksilmeyen umudun ve adalet talebinin bir sonucudur. Bu talepten, bu ısrardan ne denli korkulduğunun göstergesidir. Biz vazgeçmiyoruz. Biz, kardeşlikten, adalet talep etmekten vazgeçmiyoruz. Kahrolsun istibat, yaşasın hürriyet."