Büyükerşen, İzmir'de Eskişehir'i Anlattı
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen, 'Marka şehir ve yerel yönetimler' konulu sempozyumda Eskişehir'in çehresini nasıl değiştirdiğini anlattı.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen, İzmir'de Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen 'Marka şehir ve yerel yönetimler' konulu sempozyumda Eskişehir'in çehresini nasıl değiştirdiğini anlattı. Büyükerşen, "Porsuk Çayı ben ilk seçildiğimde berbat bir haldeydi. Şimdi Porsuk yüzülebilir hale geldi. Kenarında kitapçılar, kafeler açıldı. Gondollar yüzmeye başladı" dedi.
Ege Üniversitesi'nin 60. kuruluş yılı onuruna İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen 'Marka şehir İzmir' konulu sempozyum, Kültür Merkezi'nde yapıldı. Sempozyuma İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Aziz Kocaoğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Seferihisar Belediye Başkanı CHP'li Tunç Soyer, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
'GERİ DÖNEN EN BÜYÜK EKONOMİ'
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Victor Hugo'nun 'Prenses kent İzmir' diyerek başladığı konuşmasında marka kentlerin geri dönen en büyük ekonomi olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
"Marka şehir olmak için kültürel mirasa, doğa ve çevreye ihtiyaç var. İtalya Venedik gibi. Geri dönen en büyük ekonomi. En büyük yerel kalkınma modeli. Marka kent olmak emek sabır çok büyük yatırım ve süreklilik gerektiriyor. Türkiye'de marke şehir var mı? Çok az sayıda. Taş toprağı altın diye 50 yıldır İstanbul'a yönelme var. Marka kent aynı zamanda algı yönetimi demek ki. Herkesin gitmek için özendiği bir şehirdir marka kent. Ancak İstanbul, uluslar arası listede ilk 10'da değil. İzmir bizim evimiz. Uluslar arası ilk 10'a sokmak için heves içindeyiz."
'PORSUK ÇAYI'NDA HERKES EŞİTTİR'
'Marka şehir ve yerel yönetimler' konulu oturumda konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, kentteki farklı gruplar için ortak paylaşım alanları yaptığını, Porsuk Çayı'nı yüzülebilir hale getirip, plaj yaptığını, kenti otomobillerin işgalinden kurtarıp insanların hizmetine sunduğunu anlattı.
Büyükerşen, trafiğe kapalı geniş ve uzun yaya bölgeleri ile kentin havasının değiştiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Amacım, Eskişehir'e Avrupa Konseyi Kent Şartları ile evrensel şehir özellikleri kazandırmaktı. Eskişehir'i lastik tekerlekli araçlara terk etmeyecektim. Kentin otomobiller için değil insanlar için olduğunu düşünüyorum. Şehirlerin temel önceliği, otomobillerin akışını sağlamak. Geniş ve uzun yaya bölgeleri trafiğe kapalıdır. Burada ziyaretçiler gönüllerinde dolaşır, alışveriş yaparlar, buluşurlar. Kenti kasabadan ayıran en temel özellik farklı insanları buluşturmasıdır. Şehirlerimiz gettolaşıyor. Farklı kesimler kendi gettolarında birbirlerine hiç değmeden yaşamaya çalışıyor. Farklı kesimlerin harmanlanabilmesi ortak mekanlarla olur. Hiçkimsenin aklına gelmeyen hedeflerle yola çıkmış biri değilim. Eskişehir ben çocukken ve gençken birbirinden çok farklı kesimlerin kendi mahallelerinde yaşadığı ama bir araya gelebildikleri yerlerin olduğu bir kentti. Ben de hektarlar genişliğinde parklar yaptım. İnsanların birbirleriyle dostluk kurabilecekleri temalar buldum. Suni bir plaj yaptım. Eskişehirliler'i bir araya getirebilmek, mekanı paylaşmalarını sağlamaktı. Eskişehir'de er sosyal kesimin çocukları Porsuk'ta yüzerdi, yüzmeyi orada öğrenirdi. Porsuk bizi birleştiren eşitleyen bir yerdi. Sonra Porsuk yüzülemeyecek kadar kirlendi, zengin çocukları yüzmeyi havuzda öğrendi. Ben göreve gelince temizledim, plajı yaptıktan sonra her kesimin çocuğu yine orada yüzüyor. Çok enteresan bir sosyal yaşam şeklidir. Porsuk ben ilk seçildiğimde berbat bir haldeydi. Ben, temizleyerek normal olanı yaptım. Porsuk'un iki sahili Eskişehirliler'in buluştukları eğlence, yemek yeme yeri haline geldi. Nehir kenarında kitapçılar açıldı, kafelerde kadınlı erkekli tavla ve satranç oynanıyor."
PORSUK'TA GONDOL YÜZÜYOR
Büyükerşen, Porsuk Çayı'ndaki gondol yüzdürüldüğünü duyan Venedikli gondolcuların yarış talep ettiği yarışı Eskişehirli gondolcuların kazandığını belirterek, sırrını şöyle anlattı:
"Porsuk'ta gondollar yüzmeye başladı. 9- 10 kilometre uzunluktaki akarsuyu kent içi toplu taşımda kullanma başladık. Eskişehir'de tersane kurduk, gondollar yaptık. Burada isteyen Pavarotti isteyen İbrahim Tatlıses dinleyebiliyor. Eskişehir, internette bu haliyle yer alınca Venedikli gondolcular haber gönderdi 'yarış yapabilir miyiz' dediler. Bir tıra dört gondol yüklediler ve çıkıp geldiler. Porsuğun iki yayına Eskişehirliler yığıldı, yarış başladı. Bizimkiler birinci geldi. Halbuki gondol yüzdürülmesi çok zor bir araç. Gondollara motor taktık. Venedikli gondolcular bile 'Rönesans'ı yapan biz bunu nasıl düşünemedik" dediler.
'ÇOCUKLAR HAYAL KURSUN İSTEDİM'
Eskişehir Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı'nı gençlerin hayal kurması, yaratıcılıklarını artırması için yaptığını belirten Büyükerşen, "Gençlere büyük hayaller kurma fırsatı verebilmeli. Kasabalı bir çocuk iyi bir esnaf olma, akranlarından zengin olma hayali kurabilir. Şehirde yetişen çocuk mimar, avukat olma hayalleri kurmalı. Kuramıyorsa çocuklara hayal kurdurmayan bir yerleşim yeri nüfusu kaç olursa olsun kasabadır. Eskişehir'e ben çocukken karikatür çizerdim, gençken gazetecilik yaptım, şehir bizi kışkırtıyor teşvik ediyordu. 1960 yılından sonra bu özellikler ortadan kalktı. Sazova Bilim Parkı'nda çocuklar bilim deneyleri yaparlar, yaratıcılık artar, kendilerine yatkın mesleklerini seçerler. Çok büyük maddi ve siyasi imkansızlıklar içinde birçok şey yaptık ama hiçbiri bir fark yaratalım gayreti ile olmadı. Eskişehirliler kendilerine adanmışlığın hakkını verdi. Daha önce hiçbir belediye başkanının iki kez üst üste seçmeyen halk beni dört kez seçti. Eskişehir'i bir kente benzetmek sahip olduklarını ortaya koyma hedefim vardı. Yaptıklarımı üç cilt kitap haline getireceğim ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na oradaki uzmanların okuması için vereceğim. Umarım 'Bizim partiden değil' deyip gözlerini kapatmazlar ve Eskişehir'den alınan derslerle mevzuat değiştirirler ve kentleri otomobillere terk edilen çocukların hayallerini yıkan gettolar haline gelmekten kurtarırlar" dedi.
'ÖREN YERLERİNİ KAZMAYA PARA YETİŞTİREMİYORUZ'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, marka şehir olmak için katılımcı demokrasiye ve tarih ihtiyaç olduğunu belirterek, "Geçmiş gerekli. İnsanlık tarihi boyunca yerlerimiz var. Ören yerlerinin kazılması için kaynak yetiştiremiyoruz. O kadar çok ve derin tarihimiz var. Hepsine ulaşmaya çalışıyoruz. Bunlar marka kentin başka coğrafyalarda olmayan ya da çok ender olan büyük değerleri. Bunları insanlığa sunmak üzere hep birlikte kaynak yaratarak çalışmamız gerekiyor. Tarihi eserlerin restorasyonunda parayı bir şekilde buluyorsunuz ama tarihi eserlerin projeleri çok önemli. Üniversitelerin ilgili bölümlerine sesleniyorum. Doktora, yüksek lisans öğrencilerine Tire'de, Birgi'de, Agora'da projeler yapıldığında mutlaka ve mutlaka bunları görün. Buraları restore etmemiz gerekiyor" dedi.
'ÇEVRE SORUNLARI YATIRIMLARLA AŞILMALI'
Kocaoğlu, bir kentin marka kent olabilmesi içi yaşanılabilir bir kent olmasını, çevre sorularını yatırımlarla aşmış olmasını, kalkınmasını, gelir düzeyinin yükselmesini şart koşarak, yapılan yatırımları şöyle anlattı:
"İnsanların barış içinde bu kentte yaşaması, değerlerinin ortaya çıkması gerekiyor. Eğitimde biraz parlatmamız yurtdışından ve içinden öğrenci ve öğretim üyesi getirmemiz gerekiyor. Bu kentin kalkınması için raylı sistem, metro, tramvay, yeni vapurlar almazsanız insanları hızlı ve konforlu getirmezseniz marka kent olamazsınız. İçilebilir temiz su vermezseniz, kanalizasyon, arıtma yapmazsanız marka kent olamazsınız. Türkiye'nin en büyük fuar merkezini sadece belediyenin gücüyle yapamazsanız marka kent yapamazsınız. Ahmet Adnan Saygun gibi bir sanat mabedini, ilk opera binasının temelini atmazsınız bu kenti marka kent yapamazsınız. Körfezi yüzülebilir deniz haline getiremezseniz marka kent yapamazsınız. Eksiksiz altyapı yatırımlarının tamamlanması lazım. İstanbul, Ankara ve Antalya'ya hızlı trenle gidemezseniz marka kent yapamazsınız."
'OK YAYDAN ÇIKMIŞTIR'
Kocaoğlu, 11 yıl önce kentin üzerinde olan ölü toprağının kalktığını, 2010 yılında dünyada en hızlı büyüyen 4. kent olduğunu, bir kuruluşun İzmir'i yatırım yapılabilecek üç kentten biri ilan ettiğini, Avrupa Konseyi'nden şeref plaketinin aldığını, 2014 yılında 'Yılın belediye başkanı' seçilmek üzere 2 bin metropol arasında 25'e kaldığını anlatarak, "Eğer tüm kentli ayağı kalkarsa bu kentin ve kentlinin yapacağı çok şey var. Bu kent kendi gücüyle kendi dinamikleriyle kalkacak ve dünya kenti olacak bir kenttir. Büyük adımlar atılmıştır. 2014 yılından sonra kimse bu kentin büyümesini gelişmesini şaha kalkmasını engelleyemeyecektir. Ok yaydan çıkmıştır" dedi.