Bursa haberi | Oğuz Kaan Salıcı, Mudanya'da: "Sayın Nebati; Yüzde 80 Enflasyonla Yanında 300 Koruma ile Sokakta Gezebiliyor.
Edinilen Bursa gelişmesine göre CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Bursa Mudanya’da; “Sayın Nebati bir mizah unsuru. Geçenlerde ‘Batılı bir ülkenin ekonomi bakanı ile sohbet ediyorduk, ona ‘Sen yüzde 10 enflasyonla sokağa çıkamıyorsun. Ama ben yüzde 80 enflasyonla sokakta rahat rahat yürüyorum’ diyor. Sayın Nureddin Nebati, yüzde 80 enflasyonla, yanında 300 koruma ile geziyor. Onun için sokakta gezebiliyor. Yalnız gelsin. Korumasız gelsin. Üreticilerle sohbet etsin. Bakalım onlar kendisine ne söyleyecek” dedi.
ZEHRA DEĞİRMENCİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Bursa Mudanya'da; "Sayın Nebati bir mizah unsuru. Geçenlerde 'Batılı bir ülkenin ekonomi bakanı ile sohbet ediyorduk, ona 'Sen yüzde 10 enflasyonla sokağa çıkamıyorsun. Ama ben yüzde 80 enflasyonla sokakta rahat rahat yürüyorum' diyor. Sayın Nureddin Nebati, yüzde 80 enflasyonla, yanında 300 koruma ile geziyor. Onun için sokakta gezebiliyor. Yalnız gelsin. Korumasız gelsin. Üreticilerle sohbet etsin. Bakalım onlar kendisine ne söyleyecek" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Bursa'da; Mudanya Belediyesi'nin kapalı Pazar yeri temel atma törenine katıldı. Salıcı'ya; CHP Bursa milletvekilleri Nurhayat Altaca Kayışoğlu ve Erkan Aydın ile CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, CHP Kocaeli İl Başkanı Harun Yıldızlı ve Nilüfer Belediye Başkanı Tugay Erdem eşlik etti.
Salıcı, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Mudanya'nın Cumhuriyet tarihindeki önemini herkes teslim eder. Mudanya, Mütareke'nin imzalandığı; savaş meydanlarında kazanmış olduğumuz zaferin, diplomasi ayağında kazanılan zafere doğru evrilirken; ilk barışın yapıldığı, ilk mütarekenin imzalandığı yer.
Bir süreden beri Türkiye'de Lozan'ı tartışanlar var. Lozan'ın bir zafer olmadığını düşünenler var, bunu ifade edenler var. Savaş meydanlarında Cumhuriyet'i kuran kadro, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun arkadaşları ne kadar mücadeleciyse, diplomasi masasında da Türkiye'nin geleceğini kurmak için, barışı imzalamak için o kadar ciddi bir emek verdiler. ve Lozan'ı Türkiye için bir zafere dönüştürdüler.
Biz bundan iki hafta önce Balıkesir'de Kuvayı Milliye meydanındaydık. Lozan'ın da yıldönümüydü. Bugün Mudanya'dayız. Önümüzdeki günlerde Mütareke'nin 100. yılı olacak. Bütün CHP'liler; belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz ve örgütümüzle beraber Cumhuriyet'e, değerlere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine sahip çıkmaya, dün olduğu gibi bundan sonra devam edeceğiz.
"NÜFUSUN YARISI, CHP'Lİ BELEDİYE BAŞKANLARINDAN HİZMET ALIYOR"
Bizim belediye başkanlarımız önemli hizmetler yapmaya çalışıyorlar. Fakat iktidar tarafından engelleniyorlar. 2019 yerel seçimlerine kadar belediye başkanlarımızın vermiş olduğu emek, çaba yüksek bir şekilde devam ediyordu. 2019 yerel seçimlerinin sonucunda Türkiye'nin yüzde 50'sine, yani her iki kişiden birine hizmet vermeye başlayan belediye başkanlarımız oldu. Büyükşehirleri de kazandık… Bursa'yı bir sonraki seçime bıraktık. Ama İstanbul'u, Ankara'yı, Adana'yı, Mersin'i aldık. Millet İttifakı ile beraber Türkiye'de nüfusun yarısı, CHP'li belediye başkanlarından hizmet alır durumda.
Bu belediye başkanlarımız hizmet vermek için; bütün bu ekonomik krize rağmen, kendi kaynakları hizmet vermek için özel bir çaba gösteriyorlar. Hani iktidar tarafı diyordu ya 'Bu CHP'lilere oy vermeyin, bunları verirseniz sosyal yardımları keserler.' Sosyal yardımlar kesilmediği gibi maalesef; ekonomik durum kötü olduğu için, vatandaşımız gittikçe yoksullaştığı için CHP'li belediye başkanları sosyal yardımları artırmak zorunda kaldı. Sosyal yardımların arttığı bir Türkiye'den memnun değiliz. Biz sosyal yardımların ortadan kalktığı, vatandaşımızın kendi emeği ile rahat bir hayat yaşayabildiği bir Türkiye istiyoruz. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yarattığı Türkiye öyle bir Türkiye değil.
Bu Türkiye'de, şu an içinde yaşadığımız koşullarda; belediye başkanlarımız ellerinden gelen bütün desteği vatandaşlarımıza veriyorlar. Mudanya Belediyesi de yapılan bu destekler anlamında önemli bir yere sahip. İktidar engellemeye çalışıyor, çalışsın. Onlar vatandaşlara yapılacak olan hizmeti engelleme çabası içindeler ama biz mazeret üretmeyeceğimizi; 'elimizi tuttular, önümüze engel koydular' seçim meydanlarında söylemiştik zaten. Şu anda onu aynen uyguluyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizim belediye başkanlarımızın yapmış olduğu hizmeti engelleyemeyecekler. Çünkü bizim belediye başkanlarımız vatandaşa hizmet aşkıyla göreve geldi ve vatandaşa hizmet aşkıyla çalışıyorlar.
Bu temelini atacağımız kapalı pazar yeri, Mudanya Belediyesi'nin kendi öz kaynakları ile yaptığı bir yer. Şu ekonomik ortamda; devletin yatırım yapamadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesini kullanan iktidarın yatırım yapamadığı, daha önce başlatmış olduğu yatırımları devam ettiremediği, birçok yatırımın yarım kaldığı, onlara bütçe ayıramadığı bir yerde CHP'li belediye başkanı kendi öz kaynakları ile hem otopark, hem kapalı pazar yeri yapıyor. Kimin için yapıyor? Köylülerimiz, çiftçilerimiz, üreticilerimiz; kendi ürünlerini bu pazar yerinde tüketici ile buluştursunlar diye yapıyor. Onlar daha fazla üretsin diye yapıyor.
Şu çiftçinin, köylünün içinde bulunduğu durum; maalesef facia. Çiftçilerimizi borçlandırıyorlar. Bankadan kredi alıyorlar, o krediler ödenemiyor, üzerine faiz biniyor. Faiz anaparayı geçiyor. Çiftçimizin onu ödeyecek gücü kalmıyor. Biz çiftçimizin üzerindeki kredi borçlarının faizin tamamını sileceğiz. Anaparasını da rahat ödeyebileceği bir şekilde taksitlendireceğiz. Biz çiftçimizin üretmesini istiyoruz. Gübre, mazot fiyatlarının yükseldiği bir ortamda neredeyse ekmeme durumuna gelen çiftçimize bizim sahip çıkmamız gerekiyor. Bir zamanlar derlerdi ya 'Türkiye kendi kendine yeten yedi ülkeden bir tanesi.' İlkokulda bize öyle öğretirlerdi. Şimdi ayçiçek ithal ediyor. Buğday ithal ediyor. Sarımsak ithal ediyor, saman ithal ediyor. Türkiye böyle bir ülkeye dönüştü. Tarımın ilk yapıldığı yer Mezopotamya, yeni Anadolu. Dünyada tarımın ilk yapıldığı yerde, bugün biz Kanada'dan, Çin'den; dünyanın farklı yerlerinden tarımsal ürün ithal eder hale geldik. Bu ağır bir hasardır. Onun için biz çiftçimizi sonuna kadar destekleyeceğiz. Onlara, ÖTV ve KDV'den arındırılmış mazot da vereceğiz. Gübre konusunda da destekleyeceğiz. Onları daha çok üretebilmeleri adına sonuna kadar destekleyeceğiz.
Biliyorsunuz burada bir Yüksek Hızlı Tren projesi var, Bursa'da. 5 yılda bitireceklerini söylüyorlardı. Üzerinden 10 yıl geçti. Bir türlü bitirilemedi. Sadece 23 kilometresinde çalışma var. O 23 kilometrelik çalışmayı 10 yılda yaptılar. İl Başkanımız, 4 saatte o 23 kilometrelik yolu yürüdü. Bunlar bir algı yaratmaya çalışıyorlar. 'Türkiye'ye çok yatırım yapıyoruz, dünya bizi kıskanıyor, biz aslında çok iyi bir yerdeyiz.' Vatandaşa bunu anlatmaya çalışıyorlar. 1871 ile 1873 yılları arasında Haydarpaşa demiryolu 91 kilometre, iki yılda yapılmış. İş makinası yok, katırlar var. Kullanılan tren yolunun yapılması için kazma kürek kullanılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, 10 yılda 23 kilometrelik yol yapabiliyor. O da dört saatte yürünebilecek bir yer zaten.
"ALTILI MASADAN ÇOK KORKUYOR"
Önümüzdeki dönemde seçim var. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bizim oluşturduğumuz altılı masadan çok korkuyor. Sürekli bir saldırı, masayı bozma çabası… Eğer altılı masa bozulmazsa; oradaki genel başkanların soğukkanlılığıyla, sağduyusu ile altılı masa yoluna devam ederse Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının sona ereceğini, onu küçük ortağı MHP'nin de kurtaramayacağını, onun daha da küçüğü olan Vatan Partisi'nin desteğinin de yetmeyeceğini, Büyük Birlik Partisi'nin desteğinin de yetmeyeceğini onlar görüyorlar. Onun için altılı masaya yönelik, Millet İttifakı'na yönelik; geleceğin iktidarını kurmaya kendisini adamış; Türkiye'yi normalleştirmek isteyen, düze çıkarmak isteyen Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde kurulan altılı masaya yönelik ciddi saldırı içindeler.
Bizim onlardan istediğimiz şu: 20 yıldır iktidardasınız. 20 yıl boyunca, vatandaş size Türkiye'yi yönetmek için önemli bir yetki verdi. Cumhuriyet tarihi boyunca kimseye vermediği uzun bir yetkili verdi. Ama bugün o yetkiyi veren vatandaşımız diyor ki, 'elim kırılsaydı da ben o yetkiyi vermeseydim' diyor. Neden?
"20 YILIN SONUNDA ADALETLİ BİR KPSS YAPILAMIYOR"
20 yılın sonunda bu ülkede adaletli bir şekilde KPSS yapılamıyor. 2010 yılında da yaşandı, daha sonra da yaşandı. Kendi istedikleri kadroları, devlete yerleştirebilmek için her türlü numarayı yapan, bunun için devletin sınav sistemini çökerten, onu tahrip eden bir anlayışla gidiyorlar. 2010 yılından bu yana, CHP 11 tane araştırma önergesi vermiş. 'Bu sınavları araştırın, bu sınavlar şaibeli, Meclis'te bir komisyon kuralım, konuşalım' diye… Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin oyları ile reddedilmiş. Geldiğimiz noktada KPSS'yi iptal etmek zorunda kaldılar mı? Bu sınavın sorularının çalındığı ya da bazılarına dağıtıldığı ortaya çıktı mı? 20 yılın sonunda bırakın yatırım yapmayı, bırakın Türkiye'yi çok daha ileri bir noktaya götürmeyi; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bizim çocuklarımızın, gençlerimizin emeklerini heba edecek bir şekilde, sınav yapamayan bir iktidara dönüştü.
"NEBATİ, YÜZDE 80 ENFLASYONLA, YANINDA 300 KORUMA İLE GEZİYOR"
Türkiye'yi çok kötü bir noktaya doğru götürüyorlar. Sayın Nebati bir mizah unsuru. Geçenlerde diyor ki, 'Batılı bir ülkenin ekonomi bakanı ile sohbet ediyorduk, ona 'Sen yüzde 10 enflasyonla sokağa çıkamıyorsun. Ama ben yüzde 80 enflasyonla sokakta rahat rahat yürüyorum.' Övünülecek bir şeymiş gibi anlatıyor. Şimdi biz buradayız. Belediye başkanlarımız burada, CHP'li yetkililer burada. Biz burada koruma görüyor musunuz? Aramızda koruma var mı? Arkamıza dizilmiş; kenarlarda köşelerde üniformalı arkadaşlar görüyor musunuz? Sayın Nureddin Nebati, yüzde 80 enflasyonla, yanında 300 koruma ile geziyor. Onun için sokakta gezebiliyor. Ben Sayın Nureddin Nebati'yi bu kapalı pazar yeri bittikten sonra, kapalı pazar yerindeki üreticilerle sohbet etmeye davet ediyorum. Yalnız gelsin. Korumasız gelsin. Üreticilerle sohbet etsin. Bakalım onlar kendisine ne söyleyecek. Bakalım şu yaz ortamında domatesin fiyatının bu kadar yüksek olmasını nasıl izah edecek? Şu yaz ortamında meyvenin, sebzenin fiyatının bu kadar yüksek olmasını nasıl izah edecek. Anlatsın.
"10 AY SONRA TÜRKİYE'Yİ YÖNETECEĞİZ"
Türkiye'yi bir mizah örneği bir Maliye Bakanı ile tanıştırdı Recep Tayyip Erdoğan. Daha önce de kendi sülalesi ile tanıştırmıştı, damatla tanıştırmıştı. Türkiye maalesef kötü bir yere doğru gidiyor. Biz ne yaptığımızdan eminiz. CHP'nin kadroları hazır. CHP'nin politikaları hazır. CHP'nin belirlemiş olduğu ittifak bu ülkeyi yönetecek. 10 ay sonra, belki de seçim zamanında olacak, 10 ay sonra Türkiye'yi yöneteceğiz. Biz istiyoruz ki daha erken olsun, seçim. Türkiye bu badireden daha evvel kurtulsun. Onun için erken seçim istiyoruz. Ama ne olursa olsun biz son güne kadar çalışmaya devam edeceğiz. Cumhuriyeti nasıl kurduysak, nasıl çok partili hayatla tanıştırdıysak, bu ülkeyi nasıl sosyal demokrasi ile tanıştırdıysak; Türkiye'yi önümüzdeki dönemde halktan yana, barıştan yana, huzurdan yana, özgürlükten yana, üreticiden yana alın terinden yana; kimsenin ezilmediği, kimsenin kimseyi hor görmediği güçlü bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kendi bölgesinde güçlü bir ülke yapmak için biz iktidara geleceğiz. Bunun için de sizlerin desteğinize ihtiyacımız var.
Sadece oy vermenize değil. Türkiye'nin daha iyi bir ülke olması için çalışmanıza, bize katılmanıza ihtiyacımız var. Bunu yaptığımız zaman Mudanya kazanacak, Bursa kazanacak, Türkiye kazanacak. Hep beraber kazanacağız."