Bursa'daki Terör Saldırısı Davası
Bursa'da, 27 Nisan'da tarihi Ulu Cami yakınında bir kadın teröristin canlı bomba saldırısıyla ilgili soruşturma kapsamında, tutuklu 5 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.
Bursa'da, 27 Nisan'da tarihi Ulu Cami yakınında bir kadın teröristin canlı bomba saldırısıyla ilgili soruşturma kapsamında, tutuklu 5 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.
Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Emine ve kardeşi Tuba Kızıl, Ümmü Gülsün Meşe, Mithat Tunç ve İsa Casim, tutuksuz sanık Zekiye Zarka ile bazı müştekiler, tanıklar ve tarafların avukatları katıldı.
"Silahlı terör örgütüne üye olma", "Silahlı terör örgütlerine silah sağlama", "Tasarlayarak öldürmeye teşebbüs", "Mala zarar verme" ve "İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme" suçlamasıyla yargılanan sanıklar, haklarındaki suçlamaları reddetti.
Mahkemede, şüpheli olarak gözaltına alındıktan sonra emniyette serbest bırakılan Kevser Orman, tanık sıfatıyla dinlendi.
Mithat Tunç'un kız arkadaşı olan Orman, patlamadan yaklaşık 2 hafta önce Tunç'un evine Ümmü Gülsün Meşe'nin geldiğini ve yanındaki kırmızı valizden çıkardığı siyah bir çantayı kaldığı odada bırakarak ayrıldığını söyledi.
Orman, Gülsün'ün İstanbuldan akşam saatlerinde geldiğini aynı gece kampüsten terminal otobüsüne binip ayrıldığını belirterek, "Eve dönünce çanta Mithat'ın odasında yerdeydi. Sorunca Gülsün'ün yaz okulundan kalan eşyaları olduğunu söyleyerek beni geçiştirdi. Çantayı yatağın altına koyacaktık, sığmayınca masanın altına koyduk. Gülsün'ün 'Okulda işim var' dediği halde neden hemen döndüğünü ve çantayı evde bıraktığını bilmiyorum." diye konuştu.
Kendisini Sultan olarak tanıtan canlı bomba Eser Çali'nin bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra eve geldiğini anlatan Orman, şöyle konuştu:
"Emine, Gülsün'ün bıraktığı çantadan pijama aldı giydi, sonra taksiye bindiği gün üzerinde olan kıyafeti de gördüm çantada. Sonra Mithat'a sorunca çantanın Çali'ye ait olduğunu söyledi. Telefon ve ulaşım için kart istedi, ona telefon aldık, ayrıca Mithat'ın üzerine bir de hat aldık. Telefonu 'Bir hafta kullanıp atacağım' dedi, yeni aldığımız telefonu verdi bana, ben de ona kendi eski telefonumu verdim, Mithat bana 'Verdiğin telefonda senin bilgilerin var mı?' diye sordu, ben de 'kontrol ettim yok' dedim. Eser Çali, çok suskundu, az yemek yiyor ve kısık sesle konuşuyordu. Hastaneye gitmek için geldiğini, midesinden rahatsız olduğunu söylemişti."
Orman, olay günü eve gittiklerinde Çali'nin evde olduğunu, bilgisayardan bir şeyler baktığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"(Hastaneye gittim yeniden haftaya çağırdılar) dedi. Yemek hazırlayacağımı söylediğimde 'Aç değilim, arkadaşla buluşacağım' dedi, sonra yerde pembe çanta vardı, onu da alıp gitti. O gittikten sonra siyah çantanın yerinde olmadığını fark ettim. Siyah çanta katlanabiliyorsa pembe çantaya sığardı. Patlamayı Mithat'ın yengesi arayınca öğrendim. Mithat'ın olayla ilişkisi olduğunu düşünmüyorum, öyle olsaydı gelmezdim. Sultan'ın kaldığı odada kapının arkasında bazı kesik çöp kovası, bilgisayar bataryası ambalajı ve alüminyum folyo parçaları vardı, polisler aldı."
Eser Çali'nin üstünden kimliği çıkan Sultan Yıldız ise nüfus cüzdanının canlı bombanın üstünden çıkmasından başka bir şey bilmediğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Emine Yıldız çalıştığım mağazaya yanıma geldi mart ayında, sana daha iyi iş bulalım dedi. Nüfus cüzdanımın fotokopisini çektirdi, aldı, kağıt kalem aldı ve hangi okul mezunu olduğumu falan aldı. Ablam amcasının iş yerinde çalışıyordu, ablamın yanına gittiğimde görürdüm. Birkaç hafta sonra yanıma geldi ve 'ismini bir koleje verdim haber bekliyorum' dedi, ben de Diyanet'te mülakata gireceğim için çok önemsemedim."
-Müştekiler dinlendi
Duruşmada, patlama sırasında yaralanan bazı müştekiler de dinlendi. Müşteki İsmail Hakkı Şen ifadesinde, Ulu Camii'de namaz kıldığını, çıkışta da patlamanın meydana geldiğini belirterek, "Camiden çıktığımda patlama oldu, sol kolumda bilekten omuza yanıklar oldu, sağ kolum ve iki bacağımdan şarapnelle yaralandım. O alevin içinden geçerken gözlüklerimi kaybettim." diye konuştu.
Müştekilerden Ayşen Öztürk ise, "Patlama sesini duydum. Kendimi fırında gibi hissettim. Olayın ardından psikolojim bozuldu. Vücudumdan yanık ve kırıklar oluştu. Kulağımdan ve yüzümden cisim çıkartıldı. Sağ ayağım ve yüzümde izler oluştu. Sinir zedelenmesi sebebiyle ayağımın üst kısmını hissetmiyorum. Her an patlama olacak diye dışarıya çıkamıyorum." dedi.
Ulu Camii Yaptırma ve Donatım Derneği Başkanı Mehmet Mustafa Gökbulut ise, "Patlamadan 15 dakika sonra camiye geldim. 6 asırlık cami tarihinde ilk defa böyle saldırı oldu. Caminin 4 pencere doğraması ile mihraptaki 16 adet renkli cam zarar gördü. Daha sonra Vakıflar Bölge Müdürlüğü tadilat yaptı. Ancak parçalar orijinali ile bir değil. Dernek olarak şikayetçiyiz." ifadesini kullandı.
Bombanın jelatininde parmak izi çıkan tutuklu sanık Emine Kızıl'ın babası Ahmet Kızıl ise, "Kızım Emine 2 sene önce Uşak'ta Edebiyat Bölümünü bitirdi. Sonra İstanbul ve Afyon'da kardeşimin yanında kaldı. Ben jelatin paketindeki parmak iziyle alakalı bir şey bilmiyorum. Hediye için paket kullanmış olabilir. Kızım daha önce de cumhurbaşkanımızın seçildiği tarihlerde 2,5-3 ay ortadan kaybolmuştu. Ardından bana telefon açıp, İstanbul otogarında olduğunu söyledi. Bir süre Afyon'da kaldı. Biz kızımla, İstanbul'da Tuba'nın evinin önünde buluştuk. Sonra Tuba'nın evine gittik. Bizim tartışmamız ise, aile içi meseleydi. Mesele büyüdü ve çocuklar dağılma noktasına geldi. Ardından kızım kaybolmuştu," açıklamasında bulundu.
Sanık avukatları da müvekkilleriyle ilgili suçlamaları reddederek tahliyelerini istedi.
Mahkeme heyeti kısa bir aranın ardından İsa Casım'ın 20-25 Nisan arasındaki telefon görüşmelerinin incelenmesine, incelenen eşyalardan jelatin kaplı kutunun gönderilmesi, kanıt cihetinde elde bulunan 4 valizin İstanbul Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurumuna gönderilerek, üzerlerinde RDX-PTN patlayıcı izinin olup olmadığının tespiti için rapor alınmasına ve sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
Olay
Tarihi Ulu Cami'nin batı girişi bölümünde, 27 Nisan'da Sultan Yıldız adına sahte kimlik kullanan Eser Çali adlı kadın terörist üzerindeki bomba düzeneğini patlatmıştı. Olayda terörist ölmüş, civardaki 13 vatandaş yaralanmıştı. Teröristin örgüt bağlantılarının ortaya çıkarılması amacıyla başlatılan soruşturma kapsamında Bursa, Mardin, Şanlıurfa, İzmir, İstanbul ve Afyonkarahisar'da 17 kişi gözaltına alınmıştı. Şüphelilerden 11'i, savcılıktaki sorgularının ardından salıverilmiş, Emine ve kardeşi Tuba Kızıl ile Ümmü Gülsün Meşe, Zekiye Zarka, Mithat Tunç ve İsa Casim sevk edildikleri mahkemece tutuklanmış, sanıklardan Zarka ise ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak şartıyla serbest kalmıştı.