Burhanettin Bulut: Bugün Fatih Altaylı'nın Savunmasını Dinlemedik, Aslında Basının, Demokrasinin İfadesi Alındı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı'nın duruşmasının yapıldığı Silivri'de, "Bugün Fatih Altaylı’nın savunmasını dinlemedik. Bugün aslında basının ifadesi alındı, bugün aslında Türkiye’de demokrasinin ifadesi alındı. Bu yargılamalar belli ki devam edecek. Bu çifte hukuk belli ki devam edecek" dedi. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Ben de avukatım, şunu ifade edebilirim, Cumhurbaşkanı bakımından işlenmez bir suç var. Fatih Altaylı'nın bu suçu işlemesi mümkün değil. Suçun maddi unsuru bakımından, manevi unsuru bakımından işlenmez bir suç var" diye konuştu.
(İSTANBUL) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı'nın duruşmasının yapıldığı Silivri'de, "Bugün Fatih Altaylı'nın savunmasını dinlemedik. Bugün aslında basının ifadesi alındı, bugün aslında Türkiye'de demokrasinin ifadesi alındı. Bu yargılamalar belli ki devam edecek. Bu çifte hukuk belli ki devam edecek" dedi. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Ben de avukatım, şunu ifade edebilirim, Cumhurbaşkanı bakımından işlenmez bir suç var. Fatih Altaylı'nın bu suçu işlemesi mümkün değil. Suçun maddi unsuru bakımından, manevi unsuru bakımından işlenmez bir suç var" diye konuştu.
YouTube kanalındaki programında bazı sözleri gerekçe gösterilerek "Cumhurbaşkanına tehdit" suçlamasıyla 104 gündür tutuklu bulunan ve ilk kez bugün Silivri'de hakim karşısına çıkan gazeteci Fatih Altaylı'nın tutukluluk halinin devamına karar verildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut ve Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, duruşma sonrası açıklama yaptı. Bulut, şöyle konuştu:
"Fatih Altaylı 104 gündür cezaevinde. Cezaevine girişte de bugünkü savunmasında da ne tür bir suç işlediğini açıkçası ne mahkeme heyeti ne de oradakiler ne de Fatih Altaylı anlamış değil. Çünkü konu bir basın temsilcisinin bir YouTube kanalında bir tarih örneklemesinin üzerinden yapıldı. Aslında buradaki sahne ne bir yargılama ne de Fatih Altaylı'nın şahsında bir durum değil. Burada basının konuşmasını engellemek üzere, kişisel özgürlükler noktasında özellikle iktidara söyleyecek her sözde kimin başına ne geleceğinin bir görüntüsüydü. Hem çifte hukuk açısından hem de demokrasi açısından korkunç bir görüntü gördük bugün.
"Bu mücadeleye devam edeceğiz"
Fatih Altaylı savunmasında ifade ettiği gibi bir tarihsel yargı üzerinden yapılan örneklemeden bir suç unsuru bulmak açıkçası bir marifet gerektirir. Bugün de savcı gerekse mahkeme heyeti o marifeti gösterdi. Bugün Fatih Altaylı'nın savunmasını da dinlemedik, onu da ifade edelim. Bugün aslında basının ifadesi alındı, bugün aslında Türkiye'de demokrasinin ifadesi alındı. Bu yargılamalar belli ki devam edecek. Bu çifte hukuk belli ki devam edecek. Ama biz gerek CHP gerekse bu ülkede demokrasiye inanlar bu mücadeleye devam edeceğiz.
Dün Cumhurbaşkanı adayına ilişkin yapılan yargılama, ondan önce Genel Başkanımıza ilişkin yapılan yargılama ne kadar çifte hukukun yaşandığının da bir göstergesi. Beş ay içeride yatıp fiili bir saldırı sonrası salıverilen, Genel Başkanımıza yapılan saldırı sonrası salıverilen sanık hem bir evlat katili hem de kaçma şüphesi olan bir insandı. Ama bugün sadece sözlerinden dolayı, sadece konuşmasından dolayı sanki bir saldırıya mahal verecekmiş gibi bir arkadaşımız, bir gazeteci arkadaşımız iki ay boyunca içeride kalacak. Umarım bu demokrasi katliamı, bu adalet yoksulluğu buralarda, bu adliye koridorlarında son bulur. Ama belli ki bu mücadele devam edecek, son bulacak gibi de görünmüyor. Biz heyet olarak diğer arkadaşlarımız gibi onların yanında olmaya devam edeceğiz."
"Cumhurbaşkanı bakımından işlenmez bir suç var"
Tanrıkulu ise şu ifadeleri kullandı:
"40 yıldır kendisi gazetecilik yapıyor ve Sayın Erdoğan'ın da çok yakın tanıdığı bir gazeteci kendisi, basın mensubu. Uzun bir röportajdan alınan çok kısa bir bölümün medyaya yansıtılmasıyla ve bir linç kampanyasıyla maalesef şüpheli oldu, gözaltına alındı ve tutuklandı. 100 günden fazladır tutuklu ve bugün ilk defa hakim karşısına çıktı. O sözlerin ne anlama geldiğini kendisi de aktardı, avukatlar da aktardı. Ben de avukatım, şunu ifade edebilirim, Cumhurbaşkanı bakımından işlenmez bir suç var. Fatih Altaylı'nın bu suçu işlemesi mümkün değil. Suçun maddi unsuru bakımından, manevi unsuru bakımından işlenmez bir suç var. Bu suçtan dolayı, bu iddiadan dolayı kendisi tutuklu ve bugün tahliye edilmedi. İki ay daha tutuklu kalacak.
Beni bir yurttaş olarak üzen durum şudur: Cumhurbaşkanı'nın herkesten şikayetçi olması, Cumhurbaşkanı'nın şikayetçi olduğu yurttaşlarımızın, basın mensuplarının, avukatların, siyasetçilerin hakkında dava açılmaması mümkün değil. Bu dava onlardan bir tanesiydi, binlerce dava gibi. Eğer bir vesileyle açılmışsa ve tutuklanmışsa bu yurttaşlarımızın tahliye olması mümkün değil. Yine beni yurttaş olarak üzen durum şudur: Cumhurbaşkanı'nın bu davaya bugün taraf olmasıdır. Bir taraftan dünya lideri olacaksınız, diğer taraftan sıkışmış bir mahkeme salonunda bir gazeteciden şikayetçi olacaksınız. Zaten savcı orada var, adınıza her şeyi yapıyor. Oraya bizzat Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı, vekilinin orada bulunmasının bu Cumhuriyet'e ne faydası var? Gerçekten ayıptır. Bir devletin Cumhurbaşkanı'na bu mahkeme salonunda dilekçe verip bir yurttaştan, bir gazeteciden şikayetçi olmak, müdahil olmak yakışmaz. Savcı var, mahkeme heyeti var, avukattan çok daha iyi seni savunuyorlar zaten.
"Cumhurbaşkanı'nın dilekçe verdiği davada, mahkeme nasıl beraat kararı verecek"
Cumhurbaşkanı'nın dilekçe verdiği davada, mahkeme nasıl beraat kararı verecek? Nasıl tahliye kararı verecek? Bu olduğu gibi heyete baskıdır aynı zamanda. 'Bakın' diyor Cumhurbaşkanı, 'Ben bu salondayım. Ben bundan şikayetçiyim. Bu tahliye olmayacak' diyor. 'Suçlu değilse bile ceza alacak' diyor, o dilekçeyi vermekle. Tablo bu. En etkili gazeteciler tutuklanıyor. En etkili iş adamları tutuklanıyor. En etkili aktörler tutuklanıyor. Gazeteciler tutuklanıyor. Aktivistler, muhalifler tutuklanıyor. Mesele şu: Fatih Altaylı üzerinden de basına, basın mensuplarına mesaj veriliyor. 'Bakın biz en etkilisini içeride tutuyoruz. O yüzden muhalefet etmekten vazgeçin'. Mesele budur. Biz burada olmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz."