Bunları Bize Yaşatanlar Asker Değil Çete Mensubuydu"
HÜSEYİN KULAOĞLU - Çengelköy sakinleri, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında kalkışmacı askerlerin yaptıklarını unutamıyor.
MURAT KAYA - HÜSEYİN KULAOĞLU - Çengelköy sakinleri, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında kalkışmacı askerlerin yaptıklarını unutamıyor.
Yıllardır Çengelköy'de yaşayan Hasan Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, darbe girişimi sırasında, olaylarda hayatını kaybeden gazeteci Mustafa Cambaz ile Çınaraltı Çay Bahçesinde oturduklarını ve silah sesleri duyduklarını söyledi.
Neredeyse bir şarjör mermi boşaltıldığını belirten Özkan, "Kalktık karakola gittik ve bir yüzbaşının karakolu teslim almaya geldiğini gördük. Karakol teslim olmuyor. O arada silah sesini duyan millet de toplandı karakolun önüne. 150 kişilik bir kalabalık birikti. Bu kişiler, 'Karakolu teslim etmeyiz' diye bağırıyordu. Biz de ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk." dedi.
Daha sonra darbeci askerlerin "Dağılın, defolun" diye bağırmaya başladığını ifade eden Özkan, "Bir yüzbaşı havaya ateş açarak geri gitti. Biraz sonra daha kalabalık bir şekilde geldiler ve benzincinin yanındaki sokak lambasını kırdılar. Kendileri karanlık alanda kaldı, biz ise aydınlık alanda kaldık. Çengelköy esnafı, çay bahçesinde oturanlar ve çevredeki insanlar bağırarak tekbir getirdi. Elinde silah olan subay etrafa ateş açtı ve önce mahalle muhtarı ardından gazeteci Mustafa Cambaz vuruldu." diye konuştu.
"Ambulans çağırdık, ambulansı kurşunladılar"
Özkan, toplanan halkın bir ara geri çekildiğini ve sonra tekrar toplandığını söyledi.
Hamleler devam ederken Boğaziçi Köprüsü'ne gittiklerini ve 02.00'ye kadar orada kaldıklarını dile getiren Özkan, Vaniköy'den Çengelköy'e döndükten sonra yaşananları şöyle anlattı:
"Askeri lisenin öbür ucunda bir viraj var. Oradan arabayla gelirken iki araba yamuk yumuk duruyordu yolda. Orada askerler ateş etti bize. İki kişiydik arabada ve hemen geri döndük. Meğer bizim önümüzdeki iki arabanın içindeki çocuklar, taranarak öldürülmüş. Esnaf arkadaşımızın oğlu olan genç çocuk da arabanın içindeymiş. Bizim önümüzde olmuş olay. Geri çıktık, Çengelköy'e gitmeye çalışırken oradan bir çocuk, 'Abi gitmeyin tarıyorlar' dedi. Saat 04.00 civarlarında oradan NATO yoluna çıktık. O caddeye de keskin nişancılar yerleştirmişler. Orada bizim arabayı taradılar 150 metre mesafeden. Kaputa, motora geldi kurşunlar, araba durdu. Bağırıyoruz, 'Dur atma siviliz' diye. Biz bağırdıkça atmaya devam ediyor. Allah korudu, kurşunlar tesadüf etmedi. Yere attık kendimizi. Kavisli olan duvarın dibinden sürünerek geriye doğru kaçıp bir halı yıkamacı dükkanına sığındık. Oradaki nöbetçi çocuk televizyona açmış seyrediyordu. Işıkları söndürttük. Yıkanıp asılmış halılara kurşun geliyor peş peşe. Burada mahsur kaldık."
Özkan, araçların sürücülerini bölgeye gitmemeleri konusunda uyardıklarını aktardı.
Bir taksinin kendilerini görmeden yola devam ettiğini ve şoförünün de öldürüldüğünü ifade eden Özkan, "Bir polis yola atladı ve o anda kurşunlandı. Polisi alamadık yoldan. Çağırdığımız ambulansı da kurşunladılar. Sonra biz başka bir sokağa gittik. 5-6 araba daha polis geldi. Saat de bu arada 06.00'yı geçti. Meğer havuz başında 40-50 kişi siper almışlar. Bir çatışma sesi duyduk. Silah seslerinden polisle askerin çatışması olduğunu anladık. 2,5 saat orada bekledik. Haber gelince asker geri çekildi. Polisler de onları kovaladı." diye konuştu.
"İsrail askerleri bunu yapmaz"
Hasan Özkan, gördüklerine inanamadığını belirterek, "İsrail askeri bunu yapmaz. Yani İsrail askeri Filistinlilere bunları yapmaz. Böyle bir Türk askeri olamaz. Bunlar Türk değildir, yani kesinlikle Türk olamaz bunlar. Böyle bir şey mümkün değil. Karakola müdahale ettiklerinde, herkes darbe olduğunu anladı. 20'den fazla insan öldü burada. Ama ona rağmen kimse geri çekilmedi, herkes hücum etti. Yanımızda adam ölüyor, onu taşıyor 3 - 5 kişi, gerisi yine hücum ediyor, bir daha ölüyor, yine hücum ediyor. İnsanlar burada ölüme gitti, ölümüne savaştılar." diye konuştu.
Darbe girişimine karışanların sıradan askerler olmadığını vurgulayan Özkan, "Sabah burada oturduk. Ölülerin, yaralıların peşine, cenazelere gittik. Derken bizim de psikolojimiz bozuldu. Ama akşamki olayda buradaki toplumun algısı şöyleydi, 'Asker vatandaşa silah sıkmaz.' Çünkü biz silahsız protesto eden insanlardık. Her olayı protesto edebilirsiniz, doğal hakkınızdır. Ama böyle bir şey olmaz. Bir insana ateş ettikten sonra sokakta insanlar daha çok hırslandı, sinirlendi." ifadesini kullandı.
"Akşam namazından sonra bir hareketlilik başladı"
Çengelköy'de uzun yıllardır İstanbullulara hizmet veren tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi'nin sahiplerinden İsmet Morgül de olaylar sırasında hayatını kaybeden gazeteci Mustafa Cambaz ile çay bahçesinde bir süre oturduktan sonra akşam namazını kılmak için camiye gittiklerini söyledi.
Namazdan çıktıklarında bir hareketlilik başladığını belirten Morgül, "Köprünün üstüne baktık, bir tarafın trafik akışı kesilmişti. Buradaki insanlar da tedirgin olmuş ki çay bahçesini boşaltmaya başladılar. Sonra silah sesleri gelmeye başladı. Biraderimle birkaç kişi, ne olduğunu öğrenmek için karakolun önüne gitti. Orada rütbeli birinin polislerden karakolu boşaltmalarını, askerlere teslim etmelerini istediklerini görmüş. Askerler, 'İhtilal oldu, burayı bize teslim edeceksiniz' diyormuş. Polisler de, 'Bize emir gelmeden biz teslim edemeyiz' karşılığını vermiş. Sonra geri gitmişler." dedi.
Aradan geçen 10-15 dakika sonra askerlerin geri geldiğini ve iskelenin yakınındaki tarihi çeşmenin arkasında konuşlandıklarını dile getiren Morgül, sözlerin şöyle sürdürdü:
"Orada havaya ateş etmeye başladılar. Toplanan esnaf ve vatandaşlar, 'Biz siviliz, siz bizim askerimiz olamazsınız' diye bağırmaya başladı. Askerler de havaya ateş edip, 'geri çekilin' dedi. Halk geri çekilmeyince, ateş etmeye başladılar. Mustafa Cambaz ile mahalle muhtarı vuruldu. O kargaşada insanlar daha da fazla hırslanıp tepki göstermeye başladı. Askerler, caddedeki insanları toplamaya başladı. Çay bahçesine 4-5 asker geldi, buradan aldılar bizi. Bir uzman çavuş, ışık ve kapıları kapatıp çıkmak istediğim için tüfeğini doğrulttu bana, vuracaktı. 'Tamam' diyerek en son ben çıktım buradan, saat 01.30 civarıydı."
Morgül, Çevik Kuvvet polislerinin gelmesi üzerine askerin "Biz gittikten sonra dağılacaksınız, gitmeden kalkarsanız sizi kurşun yağmuruna tutarız" dediğini belirterek, "Geri gittiler ama orada 3 polis vardı, o polislerden şüpheliyim. Bu askerler Çevik Kuvvet arabasına binip geri gitti. Sonradan 8'i geri geldi karakola. Zannedersem mermi sandıklarını unutmuşlar. Onları almak için mi geldiler onu bilemiyorum. Geldiklerinde çevik kuvvet bunları derdest etti." diye konuştu.
"12 Eylül'de insanlara zarar vermediler"
Morgül, olaylar başlamadan önce yaşananları terör alarmı sandıklarını, olaylar başladığındaysa anlam veremediklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Çünkü başka bir şey aklımıza gelmiyor ki. 12 Eylül'ü de yaşadım ben burada. 12 Eylül'de de gelip karakolu aldılar, tamam ama karakolu aldıkları zaman insanlara zarar vermediler ki. İnsanlara, 'evinize gidin' dediler millet de evine gitti 12 Eylül'de. Buradaysa sanki İsrail askeri Filistinlilere kurşun sıkıyor. Hiç kimseyi gözetmeksizin üstelik. Vurulmuş, yerde yatan insanı kaldırmak isteyenlere de ateş ediyor bunlar. İnsanlar arabalara yaralıları taşıdı. Kardeşimin üzeri kan olduğu için üzerini değiştirdik öyle çıktık. Bunları yaşatanlar asker değil, bir çete mensubuydu. Ben öyle görüyorum. Çünkü onlar bizim askerimiz olamaz."
"Allah bir daha böyle bir günü yaşatmasın"
Çengelköy esnafından Ergün Aydın ise karakola gelen bir rütbelinin karakolun boşaltılmasını istediğini görünce şaşırdıklarını ve olayın ciddiyetini daha sonra anladıklarını söyledi.
Askerin, Kuleli Askeri Lisesinden ateş ederek Çengelköy'e geldiğini ifade eden Aydın, "Kendimizi müdafaa edecek ne silahımız var ne başka bir şeyimiz. Tehditler, silah sesleri... Vatandaş kaçacak yer aradı, o ara biz de kaçtık. Bizi içeride görmesinler diye lambaları söndürdük. Komutan ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Korkudan, tehditlerden zaten bir yere çıkamıyoruz. Çengelköy, cehennemi yaşadı." dedi.
Aydın, ölüm korkusuyla çocuklarına telefon bile edemediklerini dile getirdi. Darbeci askerlerin, vurulmuş bir vatandaşı almaya gelenlere de öldürmek için ateş ettiğini aktaran Aydın, şunları kaydetti:
"Burada kadınlar da sokağa dökülmüşler. Üzerlerine ateş ediyorlar. Burada her şeyi görüyoruz, insanları üzerine ateş ediyorlar. Bunlar neyin, kimin askeri, ne askeri bunlar? Allah öyle bir günü bir daha yaşatmasın bu millete. 'Askerim' diyen insan, kendi vatandaşına ateş edebilir mi? Bunlar Türk askeri olabilir mi? Üniforma giymiş, kim bilir nereden emir almış, gelmiş vuruyor vatandaşını."