Buğra Kavuncu: "Erken Seçim Kararının Sebebi Cumhurbaşkanını Üçüncü Defa Aday Yapabilmenin Yolunu Açmak Olamaz"
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, "Erken seçim ancak erken seçimi gerektiren durumlarda yapılır. Bunun tanımı da çok net olarak yapılmış. Ya ekonomik kriz, iktidarın ülkeyi yönetemeyecek hale gelmesi durumunda Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alsın. Erken seçim kararının sebebi Cumhurbaşkanını üçüncü defa aday yapabilmenin yolunu açmak olamaz. Sayın Bahçeli de bu yaklaşımını afişe etti. Bu yaklaşım vatandaşla alay etmektir. Biz bunun önünü açacak bir anayasa değişikliğine asla onay vermeyeceğiz" dedi.
(TBMM) - İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, "Erken seçim ancak erken seçimi gerektiren durumlarda yapılır. Bunun tanımı da çok net olarak yapılmış. ya ekonomik kriz, iktidarın ülkeyi yönetemeyecek hale gelmesi durumunda Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alsın. Erken seçim kararının sebebi Cumhurbaşkanını üçüncü defa aday yapabilmenin yolunu açmak olamaz. Sayın Bahçeli de bu yaklaşımını afişe etti. Bu yaklaşım vatandaşla alay etmektir. Biz bunun önünü açacak bir anayasa değişikliğine asla onay vermeyeceğiz" dedi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kavuncu, LÖSEV Hastanesi'ne ruhsat verilmemesine değinerek, "Lösemi maalesef çocuklarımızı çok ciddi ölçüde etkileyen Türkiye'nin bir gerçeği. LÖSEV'in pek çok talebi, mağduriyetleri var, haklı istekleri var. Bunlardan en önemlisi hastane talebi. Dar gelirli vatandaşlarımızın da hem bu sağlık hizmetlerinden hem de zorlu koşullarda rahat eğitim almaları için de destek oluyor. Ortaya çıkan bürokratik engellerin kaldırılmasını talep ediyorlar. Sağlık Bakanlığına bir çağrı yaparak bu konunun siyaset üstü bir konu olduğunu hatırlatmak isteriz" dedi.
"Bu yönetmelik, doktor- hasta ilişkisini, müşteri- çalışan ilişkisine dönüştürecek"
Aile hekimlerinin üç günlük iş bırakma eylemine ilişkin Kavuncu, şunları söyledi:
"Sağlıkla ilgili bir başka konu ise aile hekimleriyle ilgili yapılmış yeni yasal düzenleme. Hekimlerin üç günlük iş bırakma eylemi kararı alması haklı bir tepkidir. Sağlık hizmetlerinin yüzde 40'ı birinci derece aile sağlığı merkezlerinde yapılıyor. Ancak mevcut doktorlarımızın sadece yüzde 15'i burada. Çok az sayıda doktorla bu büyük yoğunluk karşılanmaya çalışılıyor. Bu yönetmelik aile hekimlerimizin alacağı ana maaşta bir kesintiye neden oluyor ve sözde bir teşvik sistemiyle bu aradaki farkın kapanacağı iddia ediliyor. Teşvik başlığı adı altında daha az antibiyotik, ağrı kesici yazarsa alacağı ücret de daha fazla oluyor. Yani kulağa bile çok tuhaf gelen bir düzenleme. Hastanın ağrısı dinmesin yasası. 3 bin 500'ün üzerinde hastası olan aile hekimliğinin de başka aile hekimlerine gönderileceği ifade ediliyor. Dar gelirli vatandaşlarımız zorlu şartlarda o mahalledeki aile hekimlerine gidiyorlar. Sayının azaltılması uğruna daha uzak bir mahalleye sevk edilmesi söz konusu. Sadece hekilerimiz için değil vatandaşlarımız için de sıkıntı yaratacak bir uygulama. Bu yönetmelik, doktor- hasta ilişkisini, müşteri- çalışan ilişkisine dönüştürecek.
"Camiye giden cemaat ne kadar düşerse buna göre ücret ödeyebilir misiniz?"
Yönetmelikle günlük hasta sayısının 75 olacağı söyleniyor. Yani 8 saat çalışsa saat başına 7-8 hasta düşüyor. Bu kadar kesintisiz şekilde hekim nasıl bir sağlıklı bir teşhis koyacak bu da ayrı bir muamma. Peki hasta gelmezse ne olacak; bir kere gelen vatandaş sonraki 6 ay içerisinde gelmezse yine maaş kesintisi öngörülüyor. Burada da anlamakta güçlük çektiğimiz bir uygulama var. Bir camiye giden cemaat ne kadar düşerse buna göre ücret ödeyebilir misiniz? Bir öğrencinin okula gidip gitmemesiyle ilgili öğretmenin maaşını belirleyebilir misiniz? Bu sistem bunu söylüyor. Halk sağlığı büyük bir tehditle karşı karşıya kalmış durumda. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 'Dünya'nın en fazla doktor yetiştiren ülkelerinden biriyiz' dedi. Doğrudur, ama biz en iyi doktor kaybeden ülkelerinin de başında. Doktorlarımız gidiyor yerine ise az gelişmiş ülkelerden doktorlar geliyor. TÜİK, yabancı doktor ithalatı diye yeni bir başlık açsınlar ve ne kadar doktor ithal ediliyor bakalım. Geçtiğimiz günlerde Kayseri'deki son çocuk hastalıkları uzmanı da istifa etti. Kocaman bir ilden bahsediyoruz. Özel hastanelerde ise doğru düzgün denetim yapılmadığını yeni doğan çetesiyle gördük. Sağlık Bakanlığı'na bir çağrı yaparak bu yönetmeliği gözden geçirmelerini istiyoruz. "
"Trump'ın başkan olduğu bir dönemde öngörülebilir olmak çok zor"
ABD seçimlerine Trump'ın bir dönem aranın ardından yeniden başkan seçilmesini değerlendiren Kavuncu, şunları kaydetti:
"Enteresan bir seçim oldu. Elon Musk tam bir siyasi figür halini aldı. Yapılabilecek en net değerlendirme, Trump'ın başkan olduğu bir dönemde öngörülebilir olmak çok zor. Her an süprizlerin yaşanacağı bir ortam oluştu. Gazze'deki insanlık dışı soykırım devam ederken hiç kimse buna ses çıkarmıyor. ABD seçimleri hem burayı hem Ukrayna- Rusya konusunu elbette etkileyecek. Catherine gemisi, etkili bir protesto ile karşılaştı ve gözaltına alındılar. AKP döneminde İsrail'e silah taşıyan bir gemiyi protesto ettiği için milli görüşçü gençler gözaltına alındılar. İşler büyüyünce gemi Haydarpaşa'dan ayrıldı ancak şimdi de Antalya açıklarında olduğu iddia ediliyor. Kimse çıkıp 'Türkiye, İsrail'le ticaret yapamıyor demiyor. Trump'ın geçtiğimiz dönem Cumhurbaşkanımıza çok ciddi hakaretlerde bulunduğu bir mektuba rağmen dün çıkıp 'dostum' dedi. Dostum ve kardeşim denilen devlet başkanlarının bir müddet sonra düşmana, katile döndüğünü biliyoruz."
"Tek bir kişinin siyasi ikbalini dizayn etmek için yapılıyor"
Erken seçim ile ilgili tartışmalara da değinen Kavuncu şunları söyledi:
"Erken seçim ancak erken seçimi gerektiren durumlarda yapılır. Bunun tanımı da çok net olarak yapılmış. ya ekonomik kriz, iktidarın ülkeyi yönetemeyecek hale gelmesi durumunda Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alsın. Erken seçim kararının sebebi Cumhurbaşkanının üçüncü defa aday yapabilmenin yolunu açmak olamaz. Sayın Bahçeli de bu yaklaşımını afişe etti. Bu yaklaşım vatandaşla alay etmektir. Biz bunun önünü açacak bir anayasa değişikliğine asla onay vermeyeceğiz. Tek bir kişinin siyasi ikbalini dizayn etmek için yapılıyor.
Son olarak; Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinde onbinlerce insanın katilini Meclis'e davet etmek akıl alır bir yaklaşım değildir. Gerekçe ne olursa olsun hapisten çıkması dahi mümkün değildir. Umut hakkına ilk defa münferit bir hadiseyle İngilitere'de talep oluyor. Burada ise onbinlerce insanımızın katledilmesine onay veren birinden bahsediyoruz. Bu yaklaşım insanların kafasındaki kırmızı çizgileri sarsmaktır.
"Bunu yüce milletimizin hafızasına havale ediyorum"
Kavuncu, bir gazetecinin "İçişleri Komisyonu Başkanı Süleyman Soylu'nun birbiriyle çelişen iki açıklaması var. Seçimlerden önce Soylu muhalefeti eleştirirken, 'Bunlar gelirse Öcalan'ı serbest bırakacaklar, Demirtaş'ı serbest bırakacaklar' ifadelerini kullanıyordu. Bugün ise Bahçeli'nin Öcalan çağrısını desteklediğini söyledi. Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna "Ben, bunu yüce milletimizin hafızasına havale ediyorum. Bu, ikircikli, samimiyetsiz, yalana dayalı siyasetin ifşa olmuş halidir. Bizim ittifak yaptığımız siyasi partinin bir başka partiyle olabilecek ilişkilerinden dolayı biz çok ciddi ithamlar aldık, terörle iş birliği var diye. Bu iftiraları yapanlar bugün terör başını Meclis'e davet ediyor. Seçen, bu iftiraya dayalı, omurgası olmayan siyaseti görüyor" yanıtını verdi.