Bu müze kahveye bakış açısını değiştiriyor
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan ve "en iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesinde açılan Türkiye'nin ilk ve tek "Kahve Müzesi", insanların kahveye bakış açısını değiştiriyor.
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan ve "en iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük'ün Safranbolu ilçesinde açılan Türkiye'nin ilk ve tek "Kahve Müzesi", insanların kahveye bakış açısını değiştiriyor.
Anadolu'da 500 yıllık bir geçmişe sahip olan ve unutulmaya yüz tutmuş Türk kahve kültürünü tekrar canlandıran müzede, Sultan 2. Abdülhamid Han ile Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, kahve içtiği fincanların birer kopyaları yer alıyor.
"Nohut", "Zingarella", "Tarz-ı Hususi", "Burçak", "Cilveli", "Mırra", "Dibek", "Şehzade" ve "Hilve" gibi çeşitli kahvelerin yer aldığı Kahve Müzesi'nde, 100-150 yıllık cezve, fincan, el değirmeni, kavurma makineleri ve tavaları, terazi, su küpü ve şeker kapları bulunuyor.
Dünyada içecek alanında ilk kez UNESCO Soyut Olmayan Dünya Miras Listesi'ne alınan Türk kahvesi, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan evleriyle dünyaca ünlü Safranbolu şehri, soyut ve somut mirası bir arada sunuyor.
"TÜRKİYE'DE İLK VE TEK KAHVE MÜZESİ"
Müzenin kurucusu Semih Yıldırım, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, tarihe ve kahve kültürüne olan meraklarının müzeyi oluşturmaya ettiğini söyledi.
Kahve kültürünün Türk insanının hayatında çok önemli olduğunu ifade eden Yıldırım, "500 yıllık bir tarihi var. 'Kahve Türklerin dünyaya armağanı' diye bir sloganımız var. Osmanlı topraklarında kahve en ücra köşede içilirken Avrupalı daha kahveyi tanımıyordu. Osmanlı sayesinde tanıdı ve bu bizim için çok önemli bir kültür haline geldi. Kahveyle ilgili çok güzel hikayeler var. Bizde bunu son dönemde kahveye olan ilginin artmasından dolayı bizde Türk kahvesi kültürünü daha iyi tanıtabilmek, insanlara daha iyi yaptırabilmek adına özel bir müze kurduk. Türkiye'de ilk ve tek kahve müzesi. Türk kahvesi kültürünün yeni nesle, gelecek kuşaklara daha doğru aktarılıp hem maddi hem manevi olarak kazanç sağlanmasını istiyoruz" diye konuştu.
KAHVENİ HAK ETTİĞİ YERDE OLMADIĞINA İNANDIĞINI AKTARAN YILDIRIM, ŞUNLARI KAYDETTİ:
"2013 yılında Türk kahvesi dünyada ilk olarak içecek dalında UNESCO'nun Somut Olmayan Dünya Miras Listesi'ne alındı. Hak ettiği yerde olmadığına inanıyoruz. Yokluk dönemlerinde, kahve çekirdeği bulamadığımız dönemlerde unutulmuş. Son yıllarda kahveye olan ilginin aşırı derecede yükselmesi, Türk kahvesinin de ön plana çıkmasını sağlıyor. Biz de kendi imkanlarımızla Türk kahvesinin gelişimine katkı sağlamak adına bir katkı sunmaya çalışıyoruz."
Müzenin çok iyi bir ilgi gördüğünü anlatan Yıldırım, "Gelen konuklara Türk kahvesinin kültürünü, tanıtımını, geçmişte kullanılan ekipmanlarını ve hikayelerini anlatıyoruz. Ciddi ilgi gördük, insanlar çok memnun ayrılıyor. Kahveye dair bilgi sahibi oluyorlar. Birçok konuğumuz 'Biz kahveyi sadece içiyormuşuz. Ama burayı gezdikten sonra kahveye bakış açımız biraz daha değişti.' diyor. Bazı konuklarımız da kendi ellerinde bulunan, anılarına ait eski ekipmanlarını müzemize bağışlıyorlar" ifadelerine yer verdi.
Safranbolu'da soyut ve somut olmayan mirası birleştirdiklerini aktaran Yıldırım, Osmanlı şehri olan Safranbolu'nun kahveyle çok özdeşleştiğini belirtti.
"AVRUPALILAR, UZAKDOĞULULAR ÇOK CİDDİ İLGİ GÖSTERİYORLAR"
"Kahve kültürünü doğru anlatmak adına devlet büyüklerimizin, padişahların kullandığı fincanları da buraya getirdik" diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Atatürk günde 15-20 fincan kahve içtiği günler var. Aynı şekilde Abdülhamid Han'da o da çok kahve içen padişah. Bunların fincanları, Sütçü İmam'ın cezvesi, 100, 150 yıllık fincanlarımız, çok özel cezvelerimiz, kahvenin kavrulmasını sağlayan özel tarihi kavurma makinaları, kavurma tavalarımız bunun gibi çok eski değirmenlerimiz mevcut. Gelen konuklarımız bunların çok özel hallerini görerek, hikayelerini de dinleyerek buradan ayrılıyorlar. Kahve kültüründe hiç bilinmeyen 'nohut' kahvesini burada sergiliyoruz. Anadolu'da yokluk yıllarında, kahve çekirdeği bulunamadığı dönemlerde insanlarımızın kahveyi çok sevmesinden dolayı ama çekirdekte bulamayıp kendilerini avutmak adına farklı ürünleri kahve gibi kavurup, öğütüp cezvede pişirip fincanda içmişler."
Yabancı turistlerin ilgisinin de fazla olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Avrupalılar, Uzakdoğulular çok ciddi ilgi gösteriyorlar, kahve kültürüne dair burada bilgi ediniyorlar. O da bizi çok mutlu ediyor" dedi.
(Ersin Turan - Yasin Erdem/İHA)