BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş: Erdoğan Türkiye'yi karanlığın içine attı
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Suriye gündemini değerlendirerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Orta Doğu politikasının Türkiye'yi karanlığın içine attığını ve bu durumun bilinçli bir şekilde kabul edildiğini söyledi. Baş, Türkiye'nin kendi menfaatlerini koruyabilen bir siyaset izlemesi gerektiğini vurguladı ve Erdoğan'ın bu politikayı başlattığından beri neler yaşanacağını bildiğini belirtti.
(ANKARA) - Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Suriye gündemini değerlendirdi. Hüseyin Baş, "Erdoğan Orta Doğu politikasını başlattığı günden beri Türkiye'yi böyle bir zifiri karanlığın içine attı. Bu karanlığın içine attığından beri neler yaşayacağımızı biliyordu. Belli siyasi ikballer için, belli menfaatler için bunu kabul etti" dedi.
BTP Lideri Baş, kişisel sosyal medya kanalında Türkiye'deki sığınmacı sorununu, Suriye'nin kuzeyinde Türk bayrağına saldırıları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Esad ile görüşme açıklamalarını ve AKP iktidarının Suriye politikasını değerlendirdi. Baş, şunları söyledi:
"Erdoğan, bu işler 2011 yılında başladığında, yani Arap Baharı başladığında bunun nereye evrileceğini, nasıl sonuçlar doğuracağını, bize sığınmacılar getireceğini, Orta Doğu'daki istikrarsızlığın Türkiye'ye neye mal olacağını biliyordu. Bunları görmek için çok aşırı zeki olmaya, çok öngörülü olmaya, çok uyanık olmaya ihtiyaç yok. O gün koltuğuna güçlü oturabilmek için, o gün birilerine yaranabilmek için böyle kararlar verdi ve bunları uyguladı, bunun yanında oldu. Suriye'nin iç karışıklığına, Libya'nın iç karışıklığına bizim hükümetimiz destek oldu, Irak'ın işgaline destek oldu AK Parti hükümeti. AK Parti bunlara destek olurken Müslümanlar öldürüldü ve bu ülkede 'Ben muhafazakarım, Müslümanım' diyen seçmen AK Parti'ye oy verdi yani Iraklının kanı, Suriyelinin kanı, Libyalının kanı bu iktidara bulaştı, bu iktidarın aracılığı ile 'Ben Müslümanım, ben muhafazakarım' diyen vatandaşımıza da bulaştı.
"Türk bayrağına saldıran, Müslüman olamaz"
Ay ve yıldızın neyi temsil ettiğini herkes bilir. Dolayısıyla Müslüman bir insan ay ve yıldıza karşı aşağılayıcı bir tavırda olmaz, onu yırtmaz, onu ayak altına almaz, onu yakmaz. Şimdi buna şuradan geleceğim; yıl 1915 tehcir uygulanıyor Talat Paşa'nın hatıratlarında 1 milyon civarı Ermeninin Anadolu'dan tehcir edildiği yazıyor. Bu insanlar büyük oranda Beyrut'a ve Suriye'ye gönderiliyor. Şimdi Suriye'den buraya gelenler bizim Müslüman din kardeşlerimiz mi, tırnak içinde söylüyorum, yoksa o dönem gönderdiğimiz azınlık unsurlar mı bilemiyorum.
"Türkiye ile Suriye'nin normalleşmesi istenmiyor"
Önce Kayseri'de olaylar, sonra Suriye'de olaylar. Bunlar birbirini takip eden meseleler. Şu soruyu sordum vaktinde: 'Proje Türkiye'nin sığınmacı doldurulması mı yoksa Orta Doğu'nun insansızlaştırılması mı?' Bu sorunun cevabını, aslında bu konuda görüyoruz. Suriye ile Türkiye'nin normalleşmesi aslında projenin ikisi de olduğunu gösteriyor. Neden? Diyelim ki, Türkiye ile Suriye normalleşti ve Suriyeliler topraklarına döndü, Türkiye'de sığınmacı kalmadı, Orta Doğu'nun toprak sahipleri yurduna dönmüş oldu. Bunu istemiyorlar. İstenen, Orta Doğu'nun insansızlaştırılması. Neden? Çünkü Avrupalı, Amerikalı vesaire Orta Doğu'da kendine yurt edinme projesini zaten on yıllardır belli satır aralarında söylüyorlar, bunları biliyoruz.
"ABD petrolü kontrol ediyor, Rusya sıcak denize iniyor ceremesini biz çekiyoruz"
Rusya da orada doğru bir tutum sergilemiyor. Bakıyorsun, Amerika ve Rusya orada kendine alan buluyor, kendine yer açıyor, kendi siyasi ikballeri için orada bir şeyler yapıyor. Amerika orada petrolü kontrol ediyor, Rusya orada sıcak denizlere iniyor. Hepsinin bir emeli var ama ceremesini Suriye vatandaşlarıyla, Türkiye vatandaşları çekiyor, ceremesini çeken biziz. Niye? Rusya ile Amerika kendine yer bulsun diye. Bizim normalleşmemizi kim istemiyor? Amerika bunu istemiyor, Rusya da istemiyor, hiçbiri istemiyor çünkü hepsi oradan bir menfaat elde etmenin peşinde.
"Hükümetin başka ülkelerin menfaatlerini değil Türkiye'nin menfaatlerini savunması lazım"
Türkiye'nin hükümetiyle şöyle bir yere gelmesi lazım, başka ülkelerin menfaatlerini savunan, başka ülkelerin menfaatlerini güden değil kendi menfaatlerini koruyabilen, kendi menfaatleri uğruna bir siyaset yapan bir noktaya gelebilmesi lazım ama bu hükümette bu mümkün değil. Ben bunu yapabilirim, ben bunu yapmak için siyaset yapıyorum zaten. Ben diyorum ki, 'Bizim milletimiz, bizim devletimiz payelensin, bu güçlensin, bunun menfaatine işler olsun'. Birileri, 'Bana ne Suriye'den' diyor ya, mesele Suriye değil ki. Bana ne Amerika'dan, bana ne Rusya'dan diyebildiğimiz zaman bu işten kurtulacağız.
"Erdoğan neler yaşayacağımızı biliyordu"
Erdoğan, Orta Doğu politikasını başlattığı günden beri Türkiye'yi böyle bir zifiri karanlığın içine attı. Bu karanlığın içine attığından beri neler yaşayacağımızı biliyordu. Belli siyasi ikballer için, belli menfaatler için bunu kabul etti. Bunu hayata geçirdi. Bizim kendimize ait değerlerle yürümemiz şart, başka değerleri benimseyen, başka ülkelerin çıkarlarını benimseyen unsurlarla, siyasetçilerle yürümeye kalktığımız sürece bu sonuç değişmeyecektir."