Bombaların Gölgesinde Geçen Bir Hafta
Savaşın acımasız yüzü Suriye'nin Halep kentinde de kendini gösteriyor.
Savaşın acımasız yüzü Suriye'nin Halep kentinde de kendini gösteriyor. Bir yandan hükümete bağlı ordunun yoğun hava saldırıları diğer yandan boy göstermeye başlayan gıda sıkıntısı yaşamı güçleştiriyor. Atılan onlarca bombaya rağmen kent, Özgür Suriye Ordusu'nun rejime karşı en büyük direnişinin merkezi olmaya devam ediyor. Kentte saldırılar nedeniyle hayatta kalmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Halep'te muhalifler ile hükümete bağlı ordu arasındaki çatışmalar şiddetini artırarak sürüyor. Kentin kuzeyindeki Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı bölgeler, sabah saatlerinden itibaren uçak ve helikopterler tarafından vuruluyor. Saldırılar gece ise tank ve top atışlarıyla devam ediyor.
Halkın büyük bölümünün kaçtığı kentte kalanlar ise yaşadıkları her gün için dua ediyor. Çatışma bölgelerindekiler evlerini terk ederken saldırılar nedeniyle mahalleler harabeyi andırıyor. Buralardan kaçanlar ya diğer ülkelere göç ediyor ya da kuzey kesimlerdeki akrabalarının kaldıkları köylerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Bu nedenle köylerdeki evlerde hane başına 30-40 kişi yaşmak zorunda kalıyor.
-Benzin seyyar satıcıdan-
Benzin istasyonlarının hasar gördüğü kentin büyük bölümünde halk, araçları için benzinleri ya sokak satıcılarından ya da muhaliflerden para karşılığı bidonlarla alıyor. İşyerlerinin büyük bölümünün kapandığı kentte bakkalların raflarındaki boşluklar da her geçen gün artıyor. Güvenlik nedeniyle özellikle muhaliflerin kontrolündeki bölgelere gıda girişinde büyük sorunlar yaşanırken bu da ürünlerin fiyatının en az üç kat artmasına neden oluyor.
Kuzey bölgelerde kurulan pazarlar için de esnaf ürün bulmakta sıkıntı yaşıyor. Aynı sorun doktor ve ilaç konusunda da yaşanıyor. Doktorların bazılarının terk ettiği kentte açık eczane bulmak neredeyse imkansız.
-Geceleri "karartma" uygulanıyor-
Muhalif güçler ile hükümet ordusu arasında kentte kontrolü sağlamaya yönelik mücadeleler sürüyor. ÖSO, ele geçirdiği her yeni sokağın girişine lastik ve demirlerden kontrol noktaları oluşturuyor. Buralarda kaleşnikoflarıyla nöbetçiler dururken kentin girişindeki noktalarda ise genellikle gençler görev alıyor. Bunun nedeni ise "cephede daha çok tecrübeli adama ihtiyacımız var" diye açıklanıyor.
ÖSO'ya bağlı güçler sadece orduyla değil hırsızlara karşı da mücadele veriyor. Halkın gitmesiyle hırsızlık olaylarının arttığı bölgelerde muhalif askerler asayişi de sağlamaya çalışıyor. Yakalanan hırsızlar ÖSO'ya ait karargahlarda hapsediliyor.
Geceleri ise muhaliflerin bulunduğu bölgelerde "karartma" uygulanıyor. Hava saldırılarına karşı sokak lambaları tamamen kırılırken evlerden ışığın sızmasını engellemek için pencerelerin dışına perdeler çekiliyor, muhalif askerleri taşıyan araçlar farlarını yakmadan dolaşıyor.
-Esed posterlerine basarak giriliyor-
ÖSO'ya bağlı birlikler, karargah olarak genellikle ele geçirdikleri kamu binalarını kullanıyor. Binaların çevrelerini silahlı nöbetçilerle koruyan muhalifler, bina içine izinsiz girişlere de müsaade etmiyor.
Daha önce kamu binalarının duvarlarını süsleyen Esed posterleri, muhaliflerin ele geçirmesiyle artık yerlerde duruyor. Muhalif askerler karargahlarına bu posterlere basarak giriyor.
Muhaliflerin kontrolünde bulunan mahallerdeki duvar yazıları da dikkati çekiyor. Neredeyse her binanın duvarına rejim karşıtı yazılar yazılıyor. Savaşın etkisini her yerde gösterdiği kentte yanmış araçlar caddeleri dolduruyor.
Kentteki keskin nişancı korkusu da devam ediyor. Hükümete bağlı nişancılar, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerin çevresindeki yüksek binalara konuşlanıyor. Buralardan ateş açan nişancıların hedefinde bazen bir muhalif asker bazen de ekmek almaya giden yaşlı bir insan olabiliyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen ÖSO askerleri silah olarak kendilerinden çok üstün olan hükümet ordusuna karşı mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyor. Askerler bir araya geldiklerinde "ya hepimiz öleceğiz ya da rejim gidecek" diye konuşuyor.
-"Allah yazdıysa ölürüz"-
AA ekibinden Muhabir Sarp Özer ile Kameraman Tolga Çıplak da saldırılar nedeniyle ulaşımın büyük bir sorun olduğu kente güçlükle ulaşabildi. Muhabir Özer, yaşadıklarını şöyle özetledi:
"Türkiye sınırından şehre giderken en büyük sorunu Azez-Halep arasındaki Esed rejimine bağlı askerlerin bulunduğu Müslümiye birliği oluşturuyor. Geniş bir alana sahip birlik, çevresindeki birçok yerin rejim karşıtlarının elinde olmasına rağmen mevcudiyetini sürdürüyor. Tank ve top gibi ağır silahların bulunduğu birlikteki askerler gündüzleri yolu kesiyor geceleri ise Halep'i tanklarla dövüyor. Birliğin çevresinin açık arazi olması ve muhaliflerin ağır silahlarının azlığı bu birliğe müdahaleyi zorlaştırdığını öğreniyoruz. Biz de bu tehlikeden dolayı yolumuzu değiştirmek, güvenli bir bölgeden kente gitmek zorunda kalıyoruz. Bu da bize fazladan iki saate mal oluyor.
Kente girdiğimizde saldırıların yıkıcı etkisi kendini gösteriyor. Birçok binanın saldırılarda yıkıldığı kentte açık bir işyeri ya da sokakta insan görmekte zorlanıyoruz. Dikkatimizi sık aralıklarla oluşturulan kontrol noktaları çekiyor. Buralardaki ÖSO askerleri, yoldan geçenleri durdurarak kimliklerini kontrol ediyor.
Muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde gezerken sürekli hava saldırıları ve keskin nişancı atışlarına karşı dikkatli olmamız yönünde uyarılıyoruz. Binaların diplerinden yürümemizi tavsiye eden askerlere neden kendilerinin yolun ortasından yürüdüklerini sorduğumuzda ise 'Allah yazdıysa ölürüz' yanıtını alıyoruz.
İmkanları olanların terk ettiği kentte yaşamını sürdüren insanları da görüyoruz. Büyük korku yaşayan bu insanlar 'beklemekten başka çarelerinin olmadığını' ifade ederlerken, çocuklarının durumları ise içimizi acıtıyor. Tüm masumiyetleriyle bizlere bakan çocukların belki de bir sonraki saldırının hedefi olabilecekleri gerçeği aklımızdan hiç çıkmıyor."
Yayıncı: Eyüphan Kılıç - HALEP