Böcek" İddianamesi Kabul Edildi
İddianamede, sanıklardan eski TÜBİTAK yöneticisi Palaz'ın, bulunduktan sonra kuruma gönderilen dinleme cihazlarına ilişkin "yapılan inceleme ve raporlarda yanıltma amaçlı çalıştığı" öne sürüldü İddianamede, sanıklardan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Özdoğan'ın, Haziran ve Ekim 2011'de, birer defa yıllık izin aldığı, izin adresini Almanya gösterdiği, ancak sanık Zavar ile ABD'ye gittiğine işaret edildi ve "gerçeğe aykırı beyanların, ABD seyahatlerini gizleme amacına yönelik olduğu" savunuldu Sanıkların "Başbakanı siyasi casusluk amacıyla dinlemek, kamu görevlisi sıfatıyla özel hayatın gizliliğini ihlal etmek ve kişiler arasındaki konuşmaları dinleyip kaydetmek" ile "bu suçların işlenmesine yardım etmek" suçlarından 36 yıl 6'şar aya kadar mahkumiyetleri talep edildi.
Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışma ofisine "böcek" tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili soruşturma kapsamında 13 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, sanıklardan eski TÜBİTAK yöneticisi Hasan Palaz'ın, bulunduktan sonra kuruma gönderilen dinleme cihazlarına ilişkin "yapılan inceleme ve raporlarda yanıltma amaçlı çalıştığı" savunuldu.
İddianamede, MİT ekibinin Erdoğan'ın Keçiören'deki ikametine arama-taramaya gitmesinden itibaren sanıklardan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan'ı, MİT'te görev yapan ve evrakı ayrılan şüpheli O.Ş'nin arama-tarama konusunda bilgilendirdiği aktarıldı.
Daha sonra Özdoğan'ın, Şengül ile buluştuğu, dinleme cihazlarının TÜBİTAK'a incelenmek üzere gönderilmesi sırasında, O.Ş'nin eski TÜBİTAK yöneticisi Palaz'la görüştüğü anlatılan iddianamede, görüşme sonucu Palaz'ın, yapılan inceleme ve raporlarda yanıltma amaçlı çalıştığı, bu kapsamda işin uzmanı olmayan makine mühendisi Gökhan Vıcıl'a rapor hazırlatarak, suç tarihinin tespitini zorlaştırmak suretiyle, sanıklar Ali Özdoğan, Ahmet Türer, Sedat Zavar, Serhat Demir, Enes Çiğci ve İlker Usta'nın suçlarına yardım ettiği öne sürüldü.
Sanıklar Ali Özdoğan, Serhat Demir, Ahmet Türer, Sedat Zavar, Enes Çiğci, İlker Usta, Hasan Palaz, Zeki Bulut ve O.Ş'nin, Başbakanlığın çalışma ofislerinde bulunan dinleme cihazları nedeniyle yazılı ve görsel basında Fetullah Gülen cemaatine mensup olduklarının yazıldığı, ancak Özdoğan, Türer, Zavar, Çiğci, Usta, Palaz ve Bulut'un savunmalarında, Gülen cemaatine mensup olmadıklarını söyledikleri bildirilen iddianamede, bu kişilerle birlikte Mehmet Yüksel, İbrahim Sarı, Harun Yavuz, Hurşit Gölbaşı ve Seyit Saydam'ın da suçlamaları kabul etmediklerini, dinleme cihazlarını koymadıklarını, herhangi bir örgüt, cemaat ya da devlet için dinleme yapmadıklarını söyledikleri belirtildi.
-"ABD seyahatlerini gizleme amacına yönelik beyanlar"
Sanıklardan Ali Özdoğan'ın, 2003-2008 arasında ABD'de master ve doktora yaptığı bildirildi. Özdoğan'ın, Haziran ve Ekim 2011'de, birer defa yıllık izin aldığı, izin adresini Almanya-Stuttgart gösterdiği, ancak sanıklardan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcısı Sedat Zavar ile ABD'ye gittiğine işaret edildi ve "gerçeğe aykırı beyanların, ABD seyahatlerini gizleme amacına yönelik olduğu" savunuldu.
İddianamede, 2011-2014 arasında 9'u ABD olmak üzere, 11 kez yurt dışına çıkış kaydının bulunduğuna işaret edilen Özdoğan'ın, ifadesinde, "2003'te internetten müracaat ettikten sonra 10 yıllık ABD yeşil kartı aldığını, eşinin de yeşil kartı bulunduğunu, kartın devamı için 6 ayda bir ABD'ye giriş-çıkış gerektiğini, mesleğiyle ilgili akademik çalışma ve iş görüşmeleri amacıyla gittiğini, süresinin Aralık 2013'te bittikten sonra eşiyle kartı konsolosluğa iade ettiğini" söylediği özetlendi.
Özdoğan ve Zavar'ın, aynı yıl içinde Haziran ve Ekim-Kasım aylarındaki senelik izinlerini ABD'de geçirmelerine rağmen, kurumlarına Stuttgart'ta olacakları yönünde iki defa gerçeğe aykırı bulunduklarına işaret edilen iddianamede, "bu beyanların, ABD seyahatlerini gizleme amacına yönelik olduğu", Zavar'ın 2011-2014 arasında 3'ü ABD'ye olmak üzere 6 kez yurt dışına gittiği belirtildi.
Olay tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Serhat Demir'in 2010'da ABD'de sosyal bilimler doktorasını tamamladığı, Ağustos 2013'te bakanlık oluruyla Pakistan'da görevlendirildiği, görevi Ocak 2014'te sonlanmasına rağmen, Pakistan'dan 6 haftalık doktor istirahati aldığı, raporun usulüne uygunluğunun belirlenmesi amacıyla Atatürk Hastanesinden 18 Ocak 2014'te randevu alındığı, ancak Demir'in görev yeri olan Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğüne, "tedavi amacıyla Almanya'ya gideceğine" ilişkin dilekçe gönderdiği anlatıldı.
İddianamede Demir'in, soruşturma dosyasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gelmesinden sonra, 22 Ocak 2014'te yurt dışına çıktığı ve bugüne kadar yurda dönmediği kaydedildi.
Demir'in, 2011-2014 arasında 2'si ABD olmak üzere 10 kez yurt dışına çıktığı kaydedilen iddianamede, daha önce Başbakanlık Teftiş Kuruluna ifade veren Demir'in, suçlamaları kabul etmediği, dinleme cihazlarını kendisinin koymadığını söylediği, kimin koyduğunu bilmediğini beyan ettiğine işaret edildi.
-"Hizmete yakın hakimler..."
İddianamede, sanıklardan Ahmet Türer'den ele geçirilen, imla hataları dikkati çeken ve "Mehmet çelik emekli askeri hakim, su an emekli askeri hakim Ahmet zeki üçokla beraber evrakta sahtecilik suçunu azmettirmeden dolayı askeri yargıtayda yargılanıyor", "su an hizmetin hakimlerinin hukuka aykırı bir şekilde mahkumiyet için uğraştıkları biliniyor", "Bu şekilde mahkumiyet çıkması halinde TSK içindeki hizmete yakın hakimlerin zarar göreceği muhakkak", "sahip olduğu düşünce gözönüne alındığında kesinlikle beraat etmesi için çalışmamız lazım" ifadeleri bulunan yazıya yer verildi.
"Metin incelendiğinde", Mehmet Çelik ve Ahmet Zeki Üçok'un emekli askeri hakim oldukları, evrakta sahteciliğe azmettirme suçundan Askeri Yargıtayda yargılandıkları, Üçok'un bu davadan 33 yıl ceza aldığının anlaşıldığı bildirilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Olayın; Yunak Cumhuriyet Savcılığından Zeki Üçok isimli şahsın imzası ile Mehmet Çelik'e ait bir resmin istenmesi ile başladığı, Yunak yazı işleri müdürünün, Mehmet Çelik'in resmi yerine başka birinin resimlerini gönderdiği, gönderilen resimlerle herhangi bir işlem yapılmadan Mehmet Çelik'in Yunak Cumhuriyet Savcılığına giderek araştırılan olayın olmadığına dair takipsizlik kararı aldığı ve herhangi bir zararın doğmadığı, Yargıtay kararlarına göre de üzerinde herhangi bir yazı veya not olmayan resimlerin resmi evrak olarak kabulünün mümkün olmadığı, mahkumiyet kararı çıksa bile Anayasa ve AİHM tarafından kesinlikle bozulacak bir karar olduğu, bu suça Askeri Yargıtay 4. Dairesi tarafından daha önce beraat kararı verildiği, ancak bu kararın, daireler kurulunda hizmet içerisindeki hakimler tarafından bozulduğu, halen 'hizmet' içindeki hakimlerin hukuka aykırı bir şekilde mahkumiyet kararı vermek için uğraştıkları, işlenen suçun sivil bir suç olması nedeniyle askeri mahkemede değil, sivil mahkemelerde görülmesi gerektiği, eğer askeri mahkemeden mahkumiyet kararı çıkarsa askeriye içerisinde 'hizmet'e yakın hakimlerin zarar göreceği, mağdur edildiği düşünülen Mehmet Çelik isimli şahsın sahip olduğu düşünce göz önüne alınarak kesinlikle beraat ettirilmesi yönünde çalışma yapılması gerektiği şeklinde öngörüde bulunularak, talimat verildiği değerlendirilmiştir."
Türer'in, ifadesinde, 1995'te Polis Akademisinden mezun olduğunu, 2001'de yüksek lisans için ABD'ye gittiğini, Virginia ve Teksas'ta master yaptığını, daha sonra doktoraya başladığını, 2003'te Diyarbakır'a tayininin çıktığını, ancak doktorasını tamamlamak amacıyla şark hizmetine gitmediğini, 2008'de Türkiye'ye geldiğini ve doktora tezini verdiğini anlattığı aktarıldı.
İddianamede, sanıklardan Hasan Palaz'ın, soruşturma sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifadede, TÜBİTAK'tan tanıdığı O.Ş. ile prizlere dinleme cihazı yerleştirilmesinde kullanılan silikon malzemelerin ömür tespitleri konusunda görüşmediğini, TÜBİTAK ve MİT arasındaki işlemler nedeniyle 27 Aralık 2011 ve sonrasında görüştüğünü ifade etti.
Suç tarihinin, tespitini engellemediğini söyleyen Palaz, dinleme ve kayda alma konusunda kimseye yardım etmediğini, silikon malzemelerinin ömür tespiti raporunu kendisinin yazmadığını, örgüt ya da cemaat bağlantısının olmadığını kaydetti.
-Gizli tanık beyanı
İddianamede, soruşturma kapsamında bilgisine başvurulan gizli tanık HANÇER 2014'ün ifadesi aktarıldı. "İstihbarat, istihbarata karşı koyma, savunma, gözetleme, izleme, takip vb. sistem ve yazılımları" alanında faaliyet gösteren bir şirkette çalıştığını anlatan gizli tanığın, şirket portföyünün resmi devlet kurumları olduğununu söylediği ve bazı kurumların, kendi ihtiyaçlarına göre özel görüşme talep ettiklerini kaydettiği bildirildi.
Gizli tanığın firmasıyla görüşmeye gelen kişiler arasında sanıklardan Enes Çiğci, Sedat Zavar, Ali Özdoğan, Serhat Demir ve Ahmet Türer'in "ön planda" bulunduklarını bildirdiği ifade edilen iddianamede, gizli tanığın, malzeme teslimlerinin de bu kişiler aracılığıyla yapıldığını, bu kapsamda Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığına kablosuz ses, görüntü aktarım cihazları, değişik şekillerde kamufle edilmiş ses, görüntü kayıt cihazları, değişik marka ve modellerde frekans analiz cihazlarının tanıtım ve satışını yaptıklarını, bu cihazların bir kısmının bedelini nakit, bir kısmını ise banka havalesiyle aldıklarını beyan ettiği kaydedildi.
-İstenen cezalar
"Sanıklardan Özdoğan, Demir, Zavar, Çiğci, Usta, Türer ve Palaz'ın, yaptıkları örgütlü siyasal amaçlı casusluk suçunun ve işledikleri diğer örgütlü özel hayatın gizliliğini ihlal ve dinleme eylemlerini hangi örgüt adına yaptıkları, örgüt kurucu, yönetici, lideri ve üyelikleri ile dinlemelerin adına yapılan örgüt, cemaat ya da ülke adına olduğunun tespiti bakımından, dinlemelerin nerede, hangi ülkede olduğunun tespit edilemediği, dinleme kayıtlarının bulunamadığı" bildirilen iddianamede, bu nedenle, "sanıkların kurdukları, yönettikleri suç örgütü ile dinleme kayıtlarının bulunması amacıyla evrakın ayrılması gerektiği kanaatine varıldığına" yer verildi.
İddianamede sanıklardan Özdoğan, Zavar, Demir, Türer, Çiğci ve Usta, "Başbakanı siyasi casusluk amacıyla dinlemek, kamu görevlisi sıfatıyla özel hayatın gizliliğini ihlal etmek ve kişiler arasındaki konuşmaları dinleyip kaydetmek" ile suçlandı ve 21'er yıldan 36 yıl 6'şar aya kadar mahkumiyetleri talep edildi.
Aynı suçların işlenmesine yardım etmekle suçlanan Harun Yavuz, İbrahim Sarı, Hurşit Gölbaşı, Seyit Saydam, Mehmet Yüksel, Zeki Bulut ve Hasan Palaz'ın ise 8'er yıla kadar kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
- Ankara