Başika'nın Şifresi
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Musul operasyonunda Başika’nın rolünü değerlendirdi.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Musul operasyonunda Başika'nın rolünü değerlendirdi. Güçlüer, " Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmak istemesi son derece makul ve meşrudur" dedi.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Musul operasyonunda Başika'nın rolünü değerlendirdi. "Yerel dilde 'Aşıklar Evi' anlamına gelen Başika, şimdilerde adeta küresel hegomonik güçler ve bu güçlerin belirlediği hatta öncelediği yerel aktörlerle Türkiye arasında önemli bir kriz merkezi haline gelmeye başladı" diyen İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Bundan daha önemlisi Başika'nın önümüzdeki yoğun ve travmatik olma ihtimali yüksek dönemde üstlenebileceği role dikkatlice bakmak gerekir. Çünkü burası bölgede meydana gelebilecek olası gelişmelerde daha büyük gerilim yaratabilecek sorunların çözüm ya da çözümsüzlük noktasına taşınmasında adeta önemli bir kapı veya kapıları açan bir anahtar görevi görebilecek, taktik konumu ile stratejik öneme haiz olan bir yerdir. Başika'nın önemi elbette sadece yer aldığı coğrafyadaki durumundan kaynaklanmıyor. Aynı zamanda Kuzey Irak'ta konumlanmış olduğu yerin bölgesel ve küresel sayılabilecek politikaları etkileme potansiyeli olan askeri, siyasi ve sosyolojik özelliklere sahip olması onu jeopolitik bakımdan da önemli ve değerli yapıyor. Nedir bunlar diye soracak olursak öncelikle Başika'nın Musul kentinin kuzey doğusunda Kürt bölgelerine ulaşım sağlayan önemli bir yol üzerinde bulunması ona stratejik bir avantaj sunuyor. Zaten olası Musul operasyonunda IŞİD'e karşı elde bulundurulacak ana yaklaşma güzergahlarından biri Başika'dan geçmektedir ve yerel Kürt guruplar tarafından kontrol altında tutulması öngörülmektedir. İkincisi ise Türk Askeri Birliği Başika'nın hemen kuzeyindeki Gedu üssünde konuşlanmış durumda. Tabii ki Başika'nın jeopolitik önemine ilişkin daha başka şeyler de söylenebilir ancak bu yerin Musul-Kerkük petrol alanına açılan bir kapı durumunda olduğunu söylemek şu haliyle yanlış olmayacaktır" dedi.
"Bu yangın durdurulmazsa ateşin nerelere ya da kimlere sıçrayabileceğini bütün dünya biliyor"
ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra geçen 13 senede Saddam Hüseyin'den boşalan otorite doldurulamadığı gibi, Irak halkının özgürleşmesi ve toplumsal medeniyet seviyesinin daha yukarılara, uygar dünya seviyesine çıkarılmasının söz konusu bile olmadığını dile getiren Dr. Eray Güçlüer, "Söz konusu bile olamamıştır. Bu işgal Irak toplumuna sadece felaket getirmiş, Iraklılar neredeyse Saddam'ın dikta yönetimini arar hale gelmiştir. Öyle ki bilim, sanat ve kültürde yıllardır hiçbir üretimi olmayan Irak toplumu etnik, mezhepsel ve siyasi düzlemde ayrışarak küçülmüş ve bütün dünyanın gözleri önünde kendi kendini tüketerek meçhul bir karanlığa doğru hızla sürüklenmeye başlamıştır. Bugün artık Irak'ın tekrar kurumsal bir devlet yapısına dönemeyeceği uluslararası ortamda güçlü bir şekilde dillendirilmektedir. Aynı akıbetin çok kısa bir süre sonra da Arap baharı gibi romantik bir isimle diğer bazı Orta Doğu toplumlarının başına geldiğini hepimiz biliyoruz. Aslında bölgeyi bir yangın yerine döndüren bu söz konusu baharın Orta Doğu'da gerilimi Irak'tan sonra bir üst seviyeye taşıyan küresel bir proje olduğunu anlamak, başta Türkiye olmak üzere bölgedeki diğer ülkeler için çok güç olmadı. Şayet bu yangın artık burada durmaz veya durdurulamaz ise ateşin nerelere ya da kimlere sıçrayabileceğini bütün dünya biliyor. İşte özellikle İran ve Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta olmasını bu perspektiften okumak gerekir. Zira başta Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin zaman zaman koalisyona askeri destek verme, bölge politikalarının şekillendirilmesinde inisiyatif alma çabalarını da yine bu eksende okumak yararlı olacaktır" ifadelerini kullandı.
"Orta Doğu sorunu çözülmezse bundan en fazla etkilenecek ülke Türkiye'dir"
"Bölgesel oyuncular Türkiye ve İran alana inmiş, ABD ve Avrupa Birliği'nin yanında Çin destekli Rusya'nın artan etkisiyle küresel güç dengeleri bölgede yeniden şekillenmeye başlamıştır" diyerek sözlerine devam eden Dr. Güçlüer, "İşgal sonrası ortaya çıkan boşluktan istifade ederek nüfuz alanını geliştirmeye çalışan İran'ın bu emperyal tutumuna karşın, Irak'ı istikrara kavuşturarak kendi güvenliğini bölgesel güvenlikle birlikte sağlamaya çalışan Türkiye işte tam da Musul operasyonunun başladığı şu günlerde ABD ve koalisyon güçleri ile birlikte birbirlerine siyaseten karşıt ama aynı sıcak karenin içinde yer almaktadırlar. Şayet bu operasyon esnasında ve sonrasında İran salt Şii bakışla, ABD ve Avrupa ise PKK ve PYD gibi terörize olmuş proje Kürt gruplar üzerinden etnik ve siyasal dengeleri gözetmeden bölgedeki faaliyetlerine devam ederlerse ortaya çıkabilecek göç, ölümler ve sefaletin Kuzey Irak bağlamında Orta Doğu sorununu daha da çözümden uzak bir noktaya taşıması ihtimal dahilindedir ki bundan en fazla etkilenecek ülke Türkiye'dir. Şimdilerde Türkiye'yi İran'ın nüfuz etkisiyle bölgede istemediğini söyleyenlerin böyle bir felaket karşısında Suriye'de olduğu gibi Türkiye'yi yalnız bırakacakları aşikardır" diye konuştu.
"Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmak istemesi son derece makul ve meşrudur"
Bu nedenle operasyon sonrası Musul'un demografik yapısının önceki gibi korunması, herhangi bir şekilde bu yapıyı bozmaya yönelik bir müdahalenin olmaması hem Türkiye hem de bölge için hayati önem taşıdığını söyleyen Dr. Güçlüer, "İşte diğer ülkelerin devlet dışı aygıtlarla yerel guruplar üzerinden bölgeye müdahale çabalarının tersine, kurumsal silahlı bir devlet gücüyle, Başika'da mevcudiyetini sürdüren Türkiye'nin diğer bazı yerlerdeki teröre karşı konuşlandırdığı unsurları ile birlikte bölgede kalmaya devam etmesi, hem Türkiye'nin güvenliği hem de bölgenin gelecekteki istikrarı için son derece önemlidir. Bu nedenle etnik veya mezhepsel temelli bölgeyi şekillendirecek ve istikrasızlığı daha da arttıracak hamlelere Türkiye'nin karşı çıkması ve bu kapsamda Musul operasyonuna katılmak istemesi son derece makul ve meşrudur. Suriye'de söylenenlerin aksine ve yapılan menfi propagandaların tersine bugün Türk Silahlı Kuvvetleri desteğindeki Özgür Suriye Ordusu tarafından Dabık ve çevresi kontrol altına alındı ve bu bölgedeki IŞİD militanları büyük oranda temizlendi. Bu kadar kısa sürede gerçekleştirilebilen bu temizlik bakalım Musul'da da aynı kararlılıkla ve başarılı bir şekilde yapılabilecek mi? Yoksa bu operasyon Musul üzerinden Irak'ın etnik, mezhepsel ve siyasal fay hatlarına mı yönelecek? Bunları göreceğiz. Aslında Musul operasyonunun diğer bir yönüyle de kimlerin IŞİD'le mücadelede samimi olduğunu dünyaya bir kez daha göstermesi bakımından önemli olduğunu düşünüyorum" şeklinde açıklamalarda bulundu. - İSTANBUL