Başbakan Yardımcısı Bozdağ: Neonazi Soruşturması Derinleştirilmeli
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 2008 yılında 9 Türk'ün yanarak öldüğü Ludwigshafen yangını konusunda şüphelerin ortadan kalkmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 2008 yılında 9 Türk'ün yanarak öldüğü Ludwigshafen yangını konusunda şüphelerin ortadan kalkmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 2000-2006 yılları arasında 8'i Türk 9 göçmenin Neonazi teröristler tarafından öldürülmesi konusunda beklentilerini anlatırken, Başbakan Angela Merkel, Cumhurbaşkanı Christian Wulff başta olmak üzere çok sayıda yetkilinin üzüntülerini dile getirdiklerini hatırlatarak, 'Olayın üzerine gidileceğini söylediler. Umarım kendi ifade ettikleri gibi hadisenin üzerine geç de olsa yeniden gidilir' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Neonazi cinayetlerine ilişkin Alman siyasetçilerden, toplumda göçmenler hakkında önyargı ve korkulara yol açan, aşırı sağı güçlendirecek açıklamalardan kaçınmalarını istedi. Bozdağ, şöyle konuştu:
'Siyasetin aşırı sağcılara bir himayesi olmayabilir. Ama bu cümleler, bu yaklaşımlar, onlarda sanki himaye gibi anlaşılabilir. Cesaret verebilir, yanlış yapanlara. Şiddet eğiliminde olanların, bunu ortaya koyması sonuçlarını doğurabilir. Onun için, bütün siyasiler, herkes, konuşurken üslubuna, bu üslup kime ne etki yapar, bunun sonuçları ne olur'onun hesabını iyi yapması lazım.'
Alman hükümetinin göçmenlerin uyumuna önem verdiğini ancak, Almanya'daki Türklerin asimile olması yerine Almanya'da 'birlikte yaşama kültürünün' geliştirilmesini arzu ettiklerini anlattı. Bozdağ, 'Türkler açısından bir uyum sorunu olduğunu düşünmüyorum. Bazı Alman dostlarımız veya bazı Almanlar, uyumdan Almanlaşmayı anlıyorlarsa bu fevkalade yanlış bir şey. Bu konuda, uyumdan asimilasyon anlaşılıyorsa, dünyada hiç kimse bunu başaramamıştır' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Almanya'daki Türk vatandaşlarına Almanca'yı en iyi biçimde öğrenmeleri, toplumsal yaşama katılmaları çağrısında bulunurken şöyle devam etti:
'Bu ülkedeki Türkler'den Almanca'yı öğrenmelerini bunu yaparken kendi kimliklerini, kişiliklerini, kültürlerini korumalarını istiyoruz. Kendi kimlikleri, kendi kişilikleri ve kültürleriyle Alman toplumunu zenginleştirsinler istiyoruz. Almanya'da da bunu zaten Alman hükümet yetkilileri de görüyorlar. Onlar da saygı gösteriyorlar. Almanya'da ibadet yerleri, dil konusunda, başka konularda da onların olumlu yaklaşımını görüyoruz. Bu olumlu yaklaşımların artırılması, olumsuz yaklaşımların ortadan kaldırılması, birlikte yaşama kültürünü güçlendirir.'